ÇOK AŞKLAR GÖRDÜM BU ADAM BAŞKA6 min read

#nazendesevgilim 

Uludağ’ın eteklerinden 100 yıllık Çınar ağacına doğru inerken sarı saçlarım omuzlarımdan dökülen pembe tişörtümün etrafında uçuşuyordu.
Esmer bir tendi gördüğüm.
Sağ elimle ona nezaketle sarılırken sol elimin boynuna dokunduğum anda, hissettiğim varoluşun duygularına hizmeti ile birlikte dans ediyorduk. Yüzyıllardır beklediğimiz bazı anlar vardır, işte bu adam bu yüzyılda başka!
Bir sırt çantası ile yola çıkalım diye karar almıştık. “Birbirimizi gördüğümüz de dokunabilecek miyiz? Ve daha da önemlisi; sevmeye, yeniden sevebilme izin verebilecek miyiz?” diye. Buluştuk ve konu çoktan kabul edilmişti bile. 
Birbirimizi bulmaya destek veren sisteme, düzene, herkese sonsuz şükran duyduğum bir an.
Ancak bu adam, henüz ne olduğunun farkında ya değildi ya da yüzyıllardır olgun bir çınarın merhamet enerjisi idi aramızdaki…
Azcık şüpheciydi.
Gözleri uzun süre gözlerimin içine bakamayacak kadar uzaktı koşulsuz sevgiden…
Bırakılmışlıklar, terkedilişler, haklar, yorgunluklar, yıllar…
Hatta aklına gelenleri bile itiraf edilemeyeceği huzurlu anların izni,
Öyle yana yana çıktı ki aramızdan…
Ne itirazlar, ne de yaşananlar sadece susuyorduk.
Hak mı ettik biz, şimdi bir oluşu?
Hak mı ettik biz, şimdi koşulsuz sevgiyi?
Öyle yangınlardan çıkmıştım ki;
Elimi verdiğim…
Çıktığım her yangından küllerimden silkinerek; yana yakına kendimi ifade edebildiğim, “bu adam başka” dedim
Ve öyle de kabul edildi. Kendime itiraf edemediğim tek gerçek vardı ki; “Ya giderse! Ya yeniden bir araya girişimiz yüzyıllar sürerse!” diye diye… Uyudum uyandım
Ve yeniden sevebiliyorum.
Gerçek, koşulsuz, sonsuz ve her an gidecekmiş gibi sınırsız seviyorum. Meditasyonlar yapıyorum…
Hep o sahne geliyor gözümün önüne, aynadan gördüğüm uçuşan saçlarım, güvendiğin bir adam, sarıldığım…
Ve pembe tişörtüm.
Uludağ’ın heybetinden süzülürken hissettiğim rüzgarın esintisi ile bizi hafifleten huzur.
Her meditasyonda, aklıma gelişini, bıraktığın hisleri seviyorum.
Yeniden ve ortaya çıkan dengesiz korkularımdan yine bir gün “ya giderse.”
Her ne oluyorsa; bu adam başka.
Ben diyorum kendime “ya giderse”
o hiç cevapsız kalıyordu, benimle.
Bu nasıl olabilirdi? 
Defaten manipüle ettiğim davranışlarım varken, nasıl kalabiliyordu?
Her “ya giderse” diye ödümün koptuğu her anı fark edip kalıyordu.
Aslında hiç kimse gitmedi, biliyordu. Sadece, o kalıyordu. 
Metanetle yanımda, yüreğimde, şefkatle, sadece kalıyordu. 
Her şeye rağmen kalıyordu, ÜSTELİK. Herkese rağmen. 
“7 Temmuz Ege”
Binlerce kilometreden sarıldık birbirimize, sessizce, kendi kendimize, binlerce kilometre.
Ne aşklar yaşadım, bu adam başka! 
Göz teması kuramadığını farkettim önce,
Dedim ki; “herhalde bunda dikkat eksikliği var”. Pek de dokunmadım işin aslı. Çünkü; işitseldi kısmen. Kesin bir bilgi vardı; dokunsaldı. En sevdiği kendini dokunduğunda ifade edebildiği tek gerçek bilgi…
Onu ilk gördüğüm anda aşkla işaretlediğim tek ve ilk ortak noktamız KİTAPLARIydı. 
Ben onun kütüphanesine aşıktım.
O kitaplara dokunmaya.
Ben onu sevdikçe anladım.
O beni anladıkça, güvendi.
Öyle çapraz sorgularla yürüyordu ki birlikte;
Bana gelen yollarda yürüyenin KENDİM olduğunu gördüm.
Kendimi gördüğüm bu adam başka.
3 Ağustos
Öyle alışmışım ki sevilmeye,
Hep soyut hep elle tutulur, gözle görülür şekilde.
Bu nasıl olabilirdi? 
Soyut bir kavram gözle görülmeyen elle tutulmayan SEVGİ.
Nasıl peşin peşin aşklara semboldü. Beklentimi farkettim.
Hep sevildiğimi gözle görünce sandım. Meğer, 5 ağustos Muş
Yeni yaşımın yeniden doğuşumun notu ile gönderilen bir demet kırmızı gül.
Hiç de “doğum günün kutlu olsun” yazmıyordu. Hayatımda kız isteme seromonilerinden sonra aldığım kalbimin hafiflediği yüzümün güldüğü bir kavanoz dolusu Kırmızı gül.
Bana nasıl böyle bir “HİS” bırakabiliyordu? 
Onlarca çiçek aldığım kendim,
Nasıl böyle dokunabiliyordu tebessümüme…
Çünkü bıraktığı notta gizliydi, bu adam. Dedim ya bu adam başka.
Ve hasret kaldım bir gün. 
Ağlaya ağlaya hasret kaldım.
Böyle yüreğim, hani derler ya “Ciğerim yanıyor” aynısı.
O benimle kalıyordu.
Ben hala “ya giderse”…
Ve geldi.
Sağ diz kapağımın üstünde göz gibi yaramı yanığımı gördü ve (dokunsal ya hani) unuttu yine bizim başka adam! Sanki o beni iyileştirmek istedikçe,
Bende yine bir tereddüt! “ya giderse”
Halbuki; yanımda.
Ben hala “ya giderse!” Nankörsün insan! Gerçek sevgiyi kaçırabilecek kadar nankörsün insan!
Sürekli birini nasıl sevdiğimi inanamıyorum!
Diyorum ya; bu adam başka.
Eylül oluyor.
Ekim geçiyor.
Öyle böyle mayıs geliyor.
Yeniden öyle dünden razı ki gönlüm ona; o kalıyor, bir şekilde mutlaka seviyor.
Ben hala “ya giderse”
Toltek bilgeliği okuyorum ahaline, diyorum ki; anlam yüklemeden yaşamanın yolları var diyorum.
Güya,
Ben halâ dinlediğim tek bir şarkının sözleriyle “anlam yüklediğim” gibi…
“Ya giderse!” diye ödümün koptuğu yangın yeri gunlerden o eşsiz mizahıyla Tam onikiden yine sevdiriyor kendini tek bir şarkıyla duyduğum tek bir şarkıyla üstelik.
Bunu nasıl yapabiliyor? Bilmiyorum.
Sadece, çok aşklar gördüm
Bu adam başka…
Belki bir gemi güvertesinde,
Sen beni unutmuş,
İçin kupkuru…
Benim gönlümde halâ o arzu,
Sevgilim ne zaman buluşacağız?
Ben halâ, ne zaman buluşacağız?
O bana, Uludağ’ın etekleri, çınar ağacı kadar yüzyılların güveni, içimdeki yükselen seslerin gizli sevgisi…
Ve saklanmaya karar verdik.
Baktık ikimizde batmış balıklar yan gidiyor…
– “Sen koruyabilir misin beni?” dedim.
– “Çoktan seni korumaya aldım farkında değilsin” dedi.
Halâ içimde sürekli bir “ya giderse” ya öyle ya böyle anlamsız bir; sesler, sözler, çalgılar, çengiler.
İçimde “seni koruyabilirim”
“Bizi koruyabilirim” diyen bu başka adam’a
Etmediğimi bırakmadım.
Çünkü; çok aşklar duydum, gördüm, okudum ya hani… o yüzden bu adam başka.
NE İFTİRALARA UĞRADIM…
Tek kelimesinin sessizliğindeki SESİ; yüreğimin ağzıma geldigini anladığım;
Bu ADAM başka…
Canımın Canı Sevgilim,
Sana öyle hasretim ki; yüzyıllar gibi sonsuz, sınırsız, el gün ne dersiz, böyle densiz yeri gelince hadsiz bir arada kalışlarımızın artçılarıyla hasretiz…
Sanki ben “ya giderse” hasreti çekiyorken
Adam “yanımda” gibi “hasret” kim? diyebilecek kadar kendinde…
Hasretim dediğim gün,
Birde ne seziyim…
Meyletmiş gelmiş, geçmiş bir tür heveslere….
Yüreğimin ” ya giderse” seslerinin getirdiği “yangın”, dedim ya bu adam başka…
Bu kime ait,
Diye diye sordum buldum….
Bu adam başka dedikçe…
Meğer benim arkamdan iş çevirmek için kalmış yanımda, ya da iş çevirircesine kumpas kurmuş yatmış pusuya…
Form değiştiren “SEVGİMİZ” de…
Kazanan TUTUMUN meyvesi;
Bu sefer ” YA KADIN GİDERSE?”
Ve
ADAM ” Bu KADIN başka” diyebildi.
Defaten denediği bilmediğimiz, işlerle!
– “Seni kullanıyor…” dediler.
– “Evli bu adam belki de…” dediler.
(İkimizde bilinen BEKÂRDIK)
-“Önceki gece onda kaldığımda da böyle bir şeyden bahsetti” dediler.
-“Bu kadar mesafeyle sevgili mi olur?” dediler.
– “Oooo, yanına bile gelmiyor öyle adam mı olur” dediler.
Hattâ biraz ileri gidip,
– “Bi gece takılalım haberi olmaz” dediler.
– “Bir defadan bir şey olmaz” bile dediler.
– “Sanki evlenecek misiniz?” dediler.
Bakalim görcez…
Bu adam şimdilik ve bu yüzyıl içinde benim için değerli ve BAMBAŞKA.
SENEDE BİR GÜN
Öyle alışmış ki; gelenin gitmesine, aldatan kadınları bile kabul etmiş kendine…
Vurduk mu baltayı taşa!…
Adam, her şeyi bekliyor benden…
Ben diyorum; ” ya giderse”
O diyor; “ya kalırsa”
Neydi; sezginin kanıta ihtiyacı yoktu….
O “Ya kalırsa” diye türlü türlü  NANELER…
Ben “Ya giderse” diye mağduruz da mağduruz.
Hepsu bitti.
O gün… o gece…
Tek bir günde hatırladık bizi…
Yanaaa yanaaa
Kaldık birarada…
Kavuşmak hayâl oldu…
“Kovaladıkca kaçan ATEŞ BÖCEĞİM MİSİN?” şarkısındaki KADIN gibi davranıyordum bazı günlerde…
Öyle alışmıştı ki adam; kadına saygı duymaya…
Ellerinize SAĞLIK gelmiş, geçmiş, gitmiş ve bitmiş önceki tüm kadınlara şükran duyuyorum.
Sayenide; ADAM şok.
Adam koşulsuz bir sevgi gördü sayenizde…
Artık her ne yaşadıysak topyekün
Ayyy, bu adam başka…
-“Yangın var” diyorum….
-“Eshedüen la” diyor…
-“Çok aşığım” diyorum…
-“Kime” diyor…
Ve
-“Çook aşığım sevgilim” diyorum….
-“YAVAŞ” diyooor.
Yani; demem odur ki;
Çok Aşklar gördük geçirdik
Bu adam BANA BAŞKA;
Ne de güzel üzmüşsünüz onu,
Sarıp sarmalamayı öğrendik birlikte…
Ne de güzel gidişler izlemişiz…
Beraber kalmaya izin verdik birlikte…
Ne de güzel izler bırakmışsınız güvenmeyi öğrendik…
Eyyy gelmiş geçmiş tüm sevdalar, iyiki varsınız.
İyiki tüm sevdalara izin vermişiz ki;
Hem bu ADAM başka,
Hemde bu KADIN.
.
Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir