Yeni ürün geliştirmenin ilk aşaması tüketicinin, pazarın ve bizim portföyümüzün hangi yeni ürünlere ihtiyacı olduğunu belirlemektir. Bu ihtiyaç değişik şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin
1-Bazen teknolojik gelişmeler yeni ürünleri zorlar(Viagra)
2-Bazen rakiplerin eksik kaldığı, boş bıraktıkları alanları doldurmak (İpek, Alice) için harekete geçilir ki burada satış teşkilatına önemli bir görev düşer.
3-Bazen de yasalardaki değişiklikler yeni ürünleri teşvik eder. (Türkiye`de OTC)
4-Ancak en önemlisi ve de en zoru karşılanmayan tüketici ihtiyaçlarının bulunmasıdır. Özellikle dünyada eşi-benzeri olmayan bir yeni alan yaratmak, bilinen araştırma tekniklerinin de ötesinde bir öngörü ve yaratıcılık gerektirir ve çoğu zaman büyük ticari başarılar getirir. Örneğin CNN.
5-Karşılanmamış bir tüketici ihtiyacını belirleyip bu alanda yeni bir ürün sunmak en riskli iştir
ama başarıldığında da en büyük getiriyi sağlar. Tabii bu riskleri azaltmanın yolları vardır; Tüketici araştırmaları, yatırım yapmadan önce bir süre ithal veya fason üretim gibi… Karşılanmamış ihtiyaca cevap vermek çoğu zaman yeni bir pazar veya segment yaratmak ve de bu yeni segmentte ilk olmak demektir. Bir pazarda ilk olmanın doğal avantajı vardır. Eğer işinizi doğru yaparsanız sizi takip edenlerin liderliği alması çok zordur. Tüketici beyni bir ürün avantajıyla (fikir-slogan) bir markayı özdeşleştirir. Aynı şeyi söyleyen diğer markalar başarı sağlayamaz. Farkı fiyatı-ABC, Provitamin-Pantene
6-Türkiye`de ihtiyaç belirlemek için çoğu zaman büyük buluşlar yapmamıza gerek kalmaz.
Yurtdışındaki gelişmeleri izleyip buna göre yeni ürünler geliştirmek nispeten sağlam bir yoldur. “Amerika`yı yeniden keşfetmemek” bizim toplantılarda sıkça kullanılan bir deyim idi. Yeni ihtiyaçların böyle belirlendiği bazı örnekler, tablet deterjan, kalsiyum-plus süt, dijital TV…
7-Adaptasyon yabana atılmaması ve gereksiz gurur yapılmaması gereken bir konudur.
Çünkü tüketici alışkanlıkları birçok ülkede benzer bir seyir izlemektedir. Adaptasyon konusunda dikkatimi çeken bir nokta da, küçük-yerel üreticilerin yurtdışındaki gelişmeleri izleyip Türkiye`de öncülük yapmadaki çekingenlikleridir. Karşılanmayan tüketici ihtiyaçlarını belirleyip yenilikleri pazara vermek genelde yine çokuluslu firmalara kalmaktadır. (Meyve sirkeli bulaşık deterjanı, renkliler için çamaşır suyu, color deterjan…) Küçük firmalar dünyayı yakından izleyip biraz cesaretli olsalar, ortalık fırsatlarla dolu.
8-Bazı durumlarda yeni ihtiyacı tüketiciye hatırlatmak, pazarı oluşturmak için ciddi iletişim çabaları gerekir. Tablet deterjan, Calgon, 500ml kola…
9-Bazen de aşırı iletişim yüzünden pazar yapay olarak şişer. Örneğin Kosla, Calgon ürünleri, ton balığı pazarları gerçek ihtiyacın ötesinde şişmişlerdir.
10-Türkiye`de gazete pazarı da sürekli promosyonlarla şişirilmektedir. Gerçekte o kadar ihtiyaç (talep) yoktur.
11-Bazen de pazar reklamla o kadar şişer ki tüketicinin o ürüne gerçekten inanıp inanmadığı yıllar boyunca anlaşılamaz. Firmalar bir şekilde insanlara o ürünü satmanın yolunu bulurlar. Örneğin konsantre çamaşır deterjanı.
12-Karşılanmamış bir yerel ihtiyacı sıfırdan belirlemek kolay değildir. Türkiye`deki araştırma standartları, olmayanı bulma konusunda yetersizdir.Başarılı örneklerin arkasında bazen derin pazar bilgisi (Selpak Aqua)
13-Bazen yarı-spontan gelişmeler (Tefal rondo)
Kaynak: http://www.markam.biz/
Söylemek istedikleriniz varsa lütfen yorum yapın.
Bilgiyi paylaşmak için lütfen sosyal medya butonlarını kullanın.
Bu yazılar da ilgini çekebilir;
2008’den beri pazarlama dalında çalışıyorum. 2014’ten beri markamuduru.com’da yazıyorum. İnanıyorum ki markalaşma adına ülkemizde inanılmaz bir potansiyel var ve markalaşmak ülkemizi fersah fersah ileri götürecek. Kendini yetiştirmiş marka müdürlerine de bu yüzden çokça ihtiyaç var. Ben de öğrendiklerimi, araştırdıklarımı, bildiklerimi burada paylaşıyorum. Daha fazla bilgi için Hakkımda sayfasını inceleyebilirsiniz.