ÇİN’İN MARKALAŞMA SERÜVENİNDEKİ 7 ETKİLİ STRATEJİSİ4 min read

Brand Finance verilerine göre 2010 yılında ilk 500 marka arasında 15 markası olan Çin, 2019 yılına gelindiğinde 72 markaya ulaştı!

Önemli bir bölümünü de teknoloji firmaları oluşturuyor.

Her ne kadar listeyi Amerikalılar domine etse de Çinliler makası her geçen gün kapatmaya devam ediyor.

İlk 20 markaya baktığımızda ise Amerika’nın en büyük rakibi Çin olduğu ve her iki ülkenin de 8 markası olduğu görülüyor. Aynı zamanda global pazarlarda faaliyet gösteren Çinli firma sayısı da 2010 yılından 2019 yılına kadar yaklaşık 4 katına çıkarak 37 binlere ulaştı.

Yani bir dönem fason üretim, ucuz ve kalitesiz ürünlerle özdeşleşen Çin, artık adının bu şekilde anılmasını istememektedir. Bunu yaparken bir yandan yeni geliştirdikleri teknolojilerle dünyada liderliğe oynuyor öte yandan küresel pazarlarda faaliyetlerini arttırmakta ve markalaşma çalışmalarına hız vermektedir.

Huawei, Xiaomi, Lenovo markalarına baktığımızda değişen Çin malı imajını çok net bir şekilde görebiliyoruz. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarına bu açıdan da bakmak gerekir.

Peki, hızlı bir markalaşma sürecine giren Çin nasıl başardı?

1 . Teknoloji transferi yaptı

Adeta bir teknoloji üretim üssüne dönüşen Çin, özellikle Amerika ve Avrupa’dan transfer ettiği teknolojiyi üretim

süreçlerine başarılı bir şekilde adapte etti. Bunu yaparken ülkesinde yatırımı bulunan firmaların bilgi birikiminden yararlanmanın yanı sıra çeşitli işbirlikleri ile ülkesine teknoloji transfer etmeye devam etti.

Çıkardığı markalar ile birlikte dünyadaki birçok mühendisi de Çin’de çalışmaya ikna edip Çin’i global bir teknoloji merkezi haline getirdi. Dahası akademik yollarla ülke dışına gönderdiği birçok bilim insanını tekrar Çin’e getirterek çalışma yaptıkları alanlarda teknoloji üretmeleri için destekledi.

 

2 . Alanında yetkin insan kaynağını topluyor

Çin’deki moda okullarının yöneticileri ülkelerinde isim olmaya yaklaşmış birçok İtalyan ve Fransız modacılar olduğunu biliyor muydunuz? Ayrıca, dünya çapında en iyi üniversitelerden ve araştırma merkezlerinden ülkeye gelecek araştırmacıların Çinli araştırmacılarla kaynaştırılarak araştırma merkezlerinin mevcut birimlerini iyileştirmeleri amacıyla teşvikler bulunuyor.

 

3 . Ar-Ge faaliyetleri ile değer yaratıyor

Uzun yıllar kopya ürünlerle varlığını sürdürdüler fakat sonrasında, araştırma ve geliştirme adına milyonlarca dolarlık yatırım yaptılar. Bugün ise yüksek kalitede, piyasada fiyatlarıyla rekabete giren teknolojik ürünler üretiyorlar.

Öte yandan bugünün küresel Ar-Ge harcamalarına iki ülke hâkim; ABD ve Çin. 1990’larda GSYH’nın %0,7’sini Ar-Ge’ye harcayan Çin bugün %2,1’ini harcıyor. Kurulan çok sayıda Yüksek ve Yeni Teknoloji Sanayi Bölgeleri hem vergi teşviki sağlamakta hem de hizmet anlamında önemli olanaklar sunmaktadır.

 

 

4 . Olumsuz Çin malı algısını kırıyor

2015 yılında hükümet tarafından “Made in China” adıyla bir dönüşüm hamlesi başlatıldı. Amaç; 10 yıllık süreçte yani 2025 yılına kadar dandik Çin malı algısını kırmak. Almanların 2013 yılında ortaya koydukları Endüstri 4.0 ile benzerlikleri olan bir proje. Her iki projenin de temelinde yatan robot ve otomasyona hız vermek, dijitalleşme, akıllı üretim, nesnelerin interneti, büyük veri denebilir. Çin’in buradaki asıl hedefi Çin’in ithal teknolojiye bağımlılığını azaltmak ve yüksek teknoloji üreticilerini küresel pazarda tanıtmak.

 

5 . Stratejik düşünüyor

Günü kurtarmadan ziyade kısa, orta ve uzun vadeli stratejilere göre hareket ediyor. 2015 yılında başlatmış olduğu Made in China atılımı 2025, 2035 ve 2049 hedefleriyle 3 aşamalı olarak 2019 yılına kadar ülkeyi teknoloji gücü haline getirmeyi amaçlıyor. Öte yandan “Kuşak ve Yol” girişimi, Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı hedefleyen kara yolları, demir yolları, limanlar ve enerji nakil hatlarını içeren milyarlarca dolarlık altyapı yatırım projelerini kapsıyor.

 

6 . Satın alma ve birleşmeler yapıyor

Son zamanlarda akıllı yatırımlarla global ölçekte çok sayıda marka satın aldılar yada ve ortaklık yoluna gittiler. Çin’in en büyük bilgisayar üreticisi Lenovo, IBM’in kişisel bilgisayar bölümünü, Çinli Sinopec, İsviçreli Addax’ı, Çin’in Geely otomotiv grubu Volvo’yu almıştı. Yine Alman beton makineleri üreticisi Putzmeister, İtalyan yat markası Ferretti, Petrogal Brasil, Kanadalı petrol şirketi Nexen, AMC Entertainment Çinli firmalar tarafından alınan sadece birkaç marka. Bu satın almaları yaparken de küresel çapta yönetim ve üretim faaliyetlerini de doğru uygulamaktalar.

 

7 . Eğitime yatırım yapıyor

Sadece teori değil, uygulamalı eğitimle de destekliyor. Bunun yanı sıra başarılı öğrencileri tespit edip hem yurtiçi hem de yurtdışında eğitim almasını sağlıyor. Çok sayıda Çin üniversitesi dünyanın önde gelen üniversiteleri arasında yer alıyor. Hükümet, 100 üniversiteyi dünya standartlarına taşımayı hedefleyen Proje 211 ve belirli sayıda Çin üniversitesini, dünyanın en iyi kurumlarıyla rekabet edebilecek düzeye çıkarmayı hedefleyen Proje 985’i başlattı.

 

Dünyanın en değerli 500 markası içerisinde ülke marka sayıları şöyle;

  • Hollanda 7 marka
  • İsveç 4 marka
  • BAE 3 marka
  • Danimarka 3 marka
  • Singapur 3 marka
  • Malezya 2 marka
  • Norveç 2 marka
  • Endonezya 1 marka
  • Katar 1 marka
  • Belçika 1 marka
  • Avusturya 1 marka
  • Türkiye 0 marka

Bu listeye bir tane bile Türk markasının girememiş olması üzücü olduğu kadarda bizleri düşündürmeli.

Son olarak; Çin tehdidine karşı “marka ol kurtul” diyenler bir daha düşünün emi.

 

Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir