İngilizce deyimler (en sık kullanılan 150 deyim ve anlamları)19 min read

İngilizce deyimler, anadili İngilizce olan kişiler tarafından günlük konuşmalarda yaygın olarak kullanılaningilizce deyim kelimeler veya ifadelerdir.

En iyi bilinen ingilizce deyimleri öğrenmek, ingilizcenizin daha akıcı olmasına yardımcı olacaktır.

Deyimler dil öğrenmeye eğlenceli bir giriş yapmayı da sağlar.

Bazı deyimler bizim kültürümüze çok yakın olsa da bazıları aynı durumu tanımlamak için çok farklı oluşmuş.

Örneğin;

  • İngilizce: Buzları kırmak
  • Türkçe: Buzları kırmak

Farklı ifade;

  • İngilizce: Doğrudan atın ağzından bir şey duymak
  • Türkçe: İlk elden bilgi almak

 

İngilizce deyimler genellikle metaforiktir ve dili daha renkli hale getirir.

İnsanlar deyimleri bir şeyi daha canlı ve genellikle daha kısa bir şekilde ifade etmek için kullanırlar. Bir görüntü veya zihinsel resim olarak hizmet ederler.

Peki bir deyim tam olarak nedir?

Teknik olarak konuşursak, bir deyim, kendi kültüründe veya dilinde anlamı olan, ancak tek tek bileşenlerine ayrıldığında pek bir anlam ifade etmeyen yaygın bir kelime öbeği veya kelime grubudur.

Deyimler hakkında hatırlanması gereken en önemli şey, kelimenin tam anlamıyla alınmamaları gerektiğidir.

Aşağıda muhtemelen duymuş olduğunuz 150+ yaygın ingilizce deyimleri bulacaksınız!

Tavsiye yazı: Hafıza teknikleri: Hafızanızı geliştirmeniz için 29 Altın Yöntem [Bilim destekli]

Deyimler, bir dile aşina olmanın eğlenceli bir yoludur; bir dahaki sefere bir arkadaşınızla İngilizce konuşurken bu ingilizce deyimleri kullanmayı deneyin.

En sık kullanılan 150 ingilizce deyim

Excel listeyi buradan indirebilirsiniz.

IdiomTürkçesiMeaningTürkçe anlam
Comparing apples to orangesElmaları portakallarla karşılaştırmakComparing two things that cannot be comparedKarşılaştırılamayan iki şeyi karşılaştırmak
The elephant in the roomodadaki fil (herkesin kaçtığı büyük problem)An obvious problem that people do not want to talk aboutİnsanların hakkında konuşmak istemedikleri bariz bir sorun
To be left in the darkKaranlıkta bırakılmak (yarım yamalak bilgi aktarmak)When someone doesn’t receive all the appropriate information that tells the whole storyİçinde bulunduğu veya dinlediği hikayenin tüm uygun bilgileri almadığında
To beat around the bushÇalı etrafında dolaşmak (asıl konuya gelmemek)To avoid talking about what is importantÖnemli olan hakkında konuşmaktan kaçınmak
To break the iceBuzları kırmak (diyaloga devam etmek)To get the conversation goingSohbeti devam ettirmek
To get wind of somethingBir şeyin rüzgarını almak (dedikodu duymak)To hear a rumor about somethingBir şey hakkında söylenti duymak
To get your wires crossedTellerini çaprazlamak (lafa ortadan daldığın için konuşmayı yanlış anlamak)To misunderstand another person particularly because you thought that they were talking about one thing when they were actually talking about another thingÖzellikle başka bir şeyden bahsettikleri halde bir şeyden bahsettiklerini düşündüğünüz için başka birini yanlış anlamak
To go around in circlesDaireler halinde dolaşmak (aynı lafı döndürüp durmak, bir sonuca varamamak)When you repeat the same things over again in a conversation without coming to a conclusion or resolutionBir konuşmada bir sonuca veya çözüme varmadan aynı şeyleri tekrar ettiğinizde
To hear something straight from the horse’s mouthDoğrudan atın ağzından bir şey duymak (ilk elden bilgi almak)To hear from someone who personally observed a certain eventBelirli bir olayı bizzat gözlemlemiş birinden haber almak
To let the cat out of the bagKediyi çantadan çıkarmak (sır açıklamak)To reveal a secretBir sırrı açığa çıkarmak
To play the devil’s advocateşeytanın avukatını oynamakTo argue against an idea for the sake of debateTartışma uğruna bir fikre karşı çıkmak
To pull someone’s legbirinin bacağını çekmek (biri hakkında şaka görünümlü yalan söylemek)To say something that is not true as a way of jokingGerçek olmayan bir şeyi şaka olarak söylemek
To see which way the wind is blowingRüzgarın hangi yönden estiğini görmek (harekete geçmeden önce bilgi toplamak)To try to discover information about a situation before taking actionHarekete geçmeden önce bir durumla ilgili bilgileri keşfetmeye çalışmak
To spill the beansFasulyeleri dökmek (sır açıklamak)To reveal a secretBir sırrı açığa çıkarmak
To wrap your head around somethingKafanı bir şeye sarmak içinTo understand something complicatedKarmaşık bir şeyi anlamak
Eager beaverİstekli kunduzA person who is enthusiastic and wanting to do something very muchHevesli ve bir şeyler yapmayı çok isteyen bir kişi
Fit as a fiddleTurp gibiVery healthy and strongÇok sağlıklı ve güçlü
Gold diggeraltın avcısıA person who is pursuing a relationship with another for the sole purpose of benefiting from their wealthYalnızca zenginliklerinden yararlanmak amacıyla bir başkasıyla ilişki peşinde koşan kişi
Like a fish out of the waterSudan çıkmış balık gibiVery uncomfortableÇok rahatsız
One-trick ponyTek numara midilliA person with only one talent or area of expertiseTek bir yeteneği veya uzmanlık alanı olan kişi
Party pooperparti pisliğiSomeone who tends to suck the fun out of situations by either not participating or adding negativityYa katılmayarak ya da olumsuzluk ekleyerek durumların eğlencesini emen biri
Teacher’s petYalaka öğrenciA person who is considered the teacher’s favorite. This can be used in a positive or negative way depending on the contextÖğretmenin favorisi olarak kabul edilen bir kişi. Bu, bağlama bağlı olarak olumlu veya olumsuz bir şekilde kullanılabilir.
To be as right as rainYağmur kadar haklı olmakTo feel healthy or well againTekrar sağlıklı veya iyi hissetmek
To be on cloud nineBulut dokuzda olmakTo be extremely happySon derece mutlu olmak
To be under the weatherHavanın altında olmakTo feel sickHasta hissetmek
To have your head in the cloudsBaşın bulutlarda olmak içinTo be daydreaming and/or lacking concentrationHayal kurmak ve/veya konsantrasyon eksikliği yaşamak
Wouldn’t hurt a flyBir sineği bile incitmezA person that is inoffensive and harmlessZararsız ve zararsız bir kişi
Like two peas in a podBir kapsüldeki iki bezelye gibiTwo people who are always togetherHer zaman birlikte olan iki kişi
To bend over backward for someoneBirisi için geriye doğru eğilmekTo go out of your way to do something for themOnlar için bir şeyler yapmak için kendi yolundan çıkmak
To burn a bridgeBir köprü yakmakTo ruin a relationship to the point that it cannot be repairedBir ilişkiyi onarılamayacak kadar mahvetmek
To cut somebody some slackBirini biraz rahat bırakmakTo stop being so critical of themOnları bu kadar eleştirmeyi bırakmak
To get off on the wrong footYanlış ayakla inmekTo make a bad first impression with someoneBiriyle kötü bir ilk izlenim bırakmak
To give someone the benefit of the doubtBirine şüphenin faydasını sağlamakTo justify or excuse someone’s actions, and not assume maliceBirinin eylemlerini haklı çıkarmak veya mazur görmek ve kötü niyet varsaymamak
To give someone the cold shoulderBirine soğuk davranmakTo intentionally ignore someoneBirini kasten görmezden gelmek
To keep someone at arm’s distanceBirini kol mesafesinde tutmakTo keep your distance and not get too involved with someoneMesafenizi korumak ve biriyle fazla ilgilenmemek
To let someone off the hookBirini kancadan kurtarmakTo not hold someone responsible for something he/she has done wrongBirini yanlış yaptığı bir şeyden sorumlu tutmamak
To rain on someone’s paradeBirinin geçit törenine yağmur yağdırmakTo ruin one’s plans or temper one’s excitementPlanlarını bozmak ya da heyecanını yatıştırmak
To rub someone the wrong waybirini yanlış şekilde ovmakTo irritate or get on someone’s nervesBirinin sinirlerini bozmak veya sinirlendirmek
A blessing in disguiseKılık değiştirmiş bir lütufA good thing that seemed bad at firstİlk başta kötü görünen iyi bir şey
A perfect stormMükemmel bir fırtınaThe worst possible situationOlabilecek en kötü durum
A snowball effectBir kartopu etkisiA situation that becomes more serious and potentially dangerous over timeZamanla daha ciddi ve potansiyel olarak tehlikeli hale gelen bir durum
Barking up the wrong treeyanlış ağaca havlamakTo pursue the wrong course of actionYanlış hareket tarzını takip etmek
Best thing since sliced breadDilimlenmiş ekmekten beri en iyi şeyTo praise something for being especially greatBir şeyi özellikle harika olduğu için övmek
In full swingBütün hızıylaSomething that is currently in process and moving efficiently alongŞu anda işlemde olan ve verimli bir şekilde ilerleyen bir şey
Safe betGüvenli bahisSomething that is sure to succeedBaşarılı olacağı kesin olan bir şey
The best of both worldsHer iki dünyanın da en iyisiBenefiting from two different opportunities at onceİki farklı imkandan aynı anda yararlanma
To be on thin iceİnce buz üzerinde olmakTo be in a risky situationRiskli bir durumda olmak
To bite the bulletKurşunu ısırmakTo force yourself to do something unpleasant or difficultKendinizi hoş olmayan veya zor bir şey yapmaya zorlamak
To get a taste of your own medicineKendi ilacından tatmakTo be treated the way you’ve treated othersBaşkalarına davrandığınız gibi davranılmak
To get out of handelden çıkmakTo lose control in a situationBir durumda kontrolü kaybetmek
To go down in flamesAlevler içinde düşmekTo fail miserably at somethingBir şeyde sefil bir şekilde başarısız olmak
To throw caution to the windRüzgara dikkat atmakTo do something without worrying about the riskRisk hakkında endişelenmeden bir şeyler yapmak
Up in the airHavada kalmışSomething that is uncertain or still undecidedBelirsiz veya hala kararsız olan bir şey
When it rains it poursYağmur yağdığında boşanırcasına yağarEverything is going wrong at onceHer şey bir anda ters gidiyor
At the eleventh hourOnbirinci saatteWhen you complete something at the very last minute before it’s too lateÇok geç olmadan bir şeyi son dakikada tamamladığınızda
Hold your horsesAtlarınızı tutunWait a moment; slow downBiraz bekle; yavaşla
Kill timeZaman öldürmekTo do something for the sake of passing the time while you’re waiting for another thing to occurBaşka bir şeyin olmasını beklerken zaman geçirmek adına bir şeyler yapmak
Once in a blue moonKırk yılda birRarelyNadiren
Round-the-clockGece gündüzSomething that is ongoing for 24-hours a dayGünün 24 saati devam eden bir şey
Third time’s a charmÜçüncü kez bir cazibeTo describe that the first two times did not work, but it will work on your third tryİlk iki denemenin işe yaramadığını, ancak üçüncü denemenizde işe yarayacağını anlatmak
Time fliesZaman uçarTo express that time passes quicklyZamanın çabuk geçtiğini ifade etmek
To do something at the drop of a hatAnında bir şeyler yapmakTo do something at once, without any delayBir şeyi gecikmeden hemen yapmak
To have bigger fish to fryKızartmak için daha büyük balıklara sahip olmakTo have more important things to do with your timeZamanınızla yapacak daha önemli işleriniz olması
To miss the boattekneyi kaçırmakTo miss an opportunityBir fırsatı kaçırmak
To take a rain checkYağmur kontrolü yapmak içinTo postpone a planBir planı ertelemek
A bird in the hand is worth two in the bushEldeki serçe damdaki güvercinden iyidirWhat you have is worth more than what you might have laterSahip oldukların, daha sonra sahip olabileceklerinden daha değerli
A cloud on the horizonUfukta bir bulutSomething that threatens to cause problems in the futureGelecekte sorunlara neden olmakla tehdit eden bir şey
A dime a dozenBeş para etmezSomething is very common, or of no particular valueÇok yaygın olan veya belirli bir değeri olmayan bir şey
A penny for your thoughtsNe düşünüyorsunTell me what you’re thinkingbana ne düşündüğünü söyle
A penny saved is a penny earnedTasarruf edilmiş bir kuruş kazanılmış bir kuruştur. Damlaya damlaya göl olurMoney you save today you can spend laterBugün biriktirdiğiniz parayı daha sonra harcayabilirsiniz
A picture is worth 1000 wordsBir resim 1000 kelimeye bedeldirBetter to show than tellGöstermek anlatmaktan daha iyidir
Actions speak louder than wordsEylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşurBelieve what people do and not what they sayİnsanların söylediklerine değil yaptıklarına inanın
Add insult to injuryYaralanmaya hakaret ekleTo make a bad situation worseKötü bir durumu daha da kötüleştirmek için
Beat around the bushSözü dolandırmakAvoid saying what you mean, usually because it is uncomfortableGenellikle rahatsız edici olduğu için ne demek istediğinizi söylemekten kaçının
Better late than neverGeç olsun güç olmasınBetter to arrive late than not to come at allGeç gelmek hiç gelmemekten iyidir
Birds of a feather flock togetherAynı tüylü kuşlar beraber uçarlar,(Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş)People who are alike are often friends (usually used negatively)Birbirine benzeyen insanlar genellikle arkadaştır (genellikle olumsuz olarak kullanılır)
Bite off more than you can chewÇiğnemekten daha fazla ısırmakTake on a project that you cannot finishBitiremeyeceğiniz bir projeyi üstlenin
Bite the bulletkurşunu ısırTo get something over with because it is inevitableKaçınılmaz olduğu için bir şeyi bitirmek
Break a legBacağı kırmakGood luckİyi şanslar
Break the iceBuzu kırmakMake people feel more comfortableİnsanları daha rahat hissettirmek
By the skin of one’s teethdiş derisi ileNarrowly or barely escaping a disasterBir felaketten kıl payı ya da zar zor kurtulan
Call it a dayBugünlük bu kadarStop working on somethingBir şey üzerinde çalışmayı bırakmak
Come rain or shineYağmur yağsın ya da parıldasınNo matter the circumstances, something will get doneŞartlar ne olursa olsun bir şeyler yapılır
Costs an arm and a legBir kol ve bir bacağa mal olurVery expensiveÇok pahalı
Cut somebody some slackBirini biraz rahat bırakınDon’t be so criticalbu kadar eleştirel olma
Cutting cornersKöşeleri kesmekDoing something poorly in order to save time or moneyZamandan veya paradan tasarruf etmek için kötü bir şey yapmak
Do something at the drop of a hatAnında bir şeyler yapınDo something without having planned beforehandÖnceden plan yapmadan bir şeyler yapmak
Do unto others as you would have them do unto youBaşkalarına sana yapmalarını istediğini yapTreat people fairly. Also known as “The Golden Rule”İnsanlara adil davranın. “Altın Kural” olarak da bilinir
Don’t count your chickens before they hatchTavuklarınızı yumurtadan çıkmadan önce saymayınDon’t count on something good happening until it’s happened.Olana kadar iyi bir şey olacağına güvenmeyin.
Don’t cry over spilt milkDökülen süt için ağlamaThere’s no reason to complain about something that can’t be fixedDüzeltilemeyecek bir şey hakkında şikayet etmek için hiçbir sebep yok
Don’t give up your day jobGünlük işini bırakmaYou’re not very good at thisbu konuda pek iyi değilsin
Don’t put all your eggs in one basketTüm yumurtalarınızı aynı sepete koymayınWhat you’re doing is too riskyYaptığın şey çok riskli
Easy does itYavaşlaSlow downYavaşla
Every cloud has a silver liningHer bulutun gümüş bir çeperi vardırGood things come after bad thingsİyi şeyler kötü şeylerin ardından gelir
Get a taste of your own medicineKendi ilacınızın tadına bakınGet treated the way you’ve been treating others (negative)Başkalarına davrandığınız gibi davranın (olumsuz)
Get out of handkontrolden çıkmakGet out of controlkontrolden çıkmak
Get something out of your systemSisteminizden bir şey alınDo the thing you’ve been wanting to do so you can move onDevam edebilmek için yapmak istediğin şeyi yap
Get your act togetherBirlikte hareket edinWork better or leaveDaha iyi çalış ya da ayrıl
Give someone the benefit of the doubtBirine şüphenin faydasını verinTrust what someone saysBirinin söylediklerine güvenmek
Give someone the cold shoulderBirine soğuk davranmakIgnore someonebirini görmezden gelmek
Go back to the drawing boardÇizim tahtasına geri dönStart overBaştan başlamak
Go on a wild goose chaseVahşi bir kaz avına çıkınGo on a futile search or pursuitBoş bir arayışa veya takibe devam edin
Good things come to those who waitGüzel şeyler sabredene gelirBe patientSabırlı ol
Hang in therePes etmeDon’t give uppes etme
He has bigger fish to fryKızartması gereken daha büyük balıkları var.He has bigger things to take care of than what we are talking about nowİlgilenmesi gereken, şu anda konuştuğumuzdan daha büyük işleri var.
He’s a chip off the old blockO eski bloktan bir çipThe son is like the fatherOğul baba gibidir
Hit the nail on the headtaşı gediğine oturtmakTo do something exactly rightBir şeyi tam olarak doğru yapmak için
Hit the nail on the headtaşı gediğine oturtmakGet something exactly rightTam olarak doğru bir şey al
Hit the sackKafayı vurup yatmakGo to sleepUyu
Ignorance is blissCehalet mutlulukturYou’re better off not knowingbilmesen daha iyi
It ain’t over till the fat lady singsŞişman bayan şarkı söyleyene kadar bitmediThis isn’t over yetBu henüz bitmedi
It takes one to know oneBirini bilmek için biri yeterliYou’re just as bad as I amsen de benim kadar kötüsün
It went to the dogsköpeklere gittiSomething is no longer as good as it was in the pastBir şey artık eskisi kadar iyi değil
It’s raining cats and dogsBardaktan boşalırcasına yağıyorIt’s raining very hardÇok şiddetli yağmur yağıyor
It’s a piece of cakeBu çok kolayIt’s easyBu kolay
It’s not rocket scienceBu roket bilimi değilIt’s not complicatedkarmaşık değil
Kill two birds with one stoneBir taşla iki kuşGet two things done with a single actionTek bir hareketle iki işi halledin
Let someone off the hookBirinin paçayı sıyırmasına izin verTo not hold someone responsible for somethingbirini bir şeyden sorumlu tutmamak
Let the cat out of the bagKedinin çantadan çıkmasına izin verGive away a secretbir sır ver
Live and learnYaşa ve öğrenI made a mistakebir hata yaptım
Look before you leapZıplamadan önce BakTake only calculated risksYalnızca hesaplanmış riskler alın
Make a long story shortUzun lafın kısası olunTell something brieflyBir şeyi kısaltarak söylemek
Miss the boattekneyi kaçırmakIt’s too lateÇok geç
No pain, no gainEmeksiz yemek olmazYou have to work for what you wantİstediğin şey için çalışmalısın
On the balltopun üzerindeDoing a good jobiyi bir iş çıkarmak
On thin iceİnce buzun üstündeOn probation. If you make another mistake, there will be trouble.Göz hapsinde. Bir hata daha yaparsan sorun çıkar.
Piece of cakeKolay işAn especially easy taskÖzellikle kolay bir görev
Play devil’s advocateşeytanın avukatını oynaTo argue the opposite, just for the sake of argumentSırf tartışma uğruna, aksini iddia etmek
Pull someone’s legBirinin bacağını çekmekTo joke with someonebiriyle şakalaşmak
Pull yourself togetherAklını başına alCalm downSakin ol
Put something on icebuza bir şey koyPut a projet on holdBir projeyi beklemeye alma
Rain on someone’s paradeBirinin geçit töreninde yağmurTo spoil somethingbir şeyi bozmak
Saving for a rainy dayKötü bir gün için tasarrufSaving money for laterSonrası için para biriktirmek
Slow and steady wins the raceYavaş ve sakin olan yarışı kazanırReliability is more important than speedGüvenilirlik hızdan daha önemlidir
So far so goodŞimdiye kadar, çok iyiThings are going well so farŞu ana kadar işler iyi gidiyor
Speak of the devilŞeytanın konuşmasıThe person we were just talking about showed up!Az önce bahsettiğimiz kişi ortaya çıktı! (İti an çomağı hazırla)
Spill the beansBaklayı ağzından çıkarmakGive away a secretbir sır ver
Steal one’s thunderGök gürültüsünü çalmakTo take credit for someone else’s work or achievementsBaşkasının çalışmaları veya başarıları için övgü almak
Take a rain checkBir yağmur kontrolü yapınPostpone a planBir planı ertelemek
Take it with a grain of saltBir tuz tanesi ile alDon’t take it too seriouslyçok ciddiye alma
That’s the last strawSon damla buMy patience has run outsabrım tükendi
The ball is in your courtTop senin kortundaIt’s your decisionBu senin kararın
The best thing since sliced breadDilimlenmiş ekmekten beri en iyi şeyA really good inventionGerçekten iyi bir buluş
The devil is in the detailsŞeytan AyrıntıdaIt looks good from a distance, but when you look closer, there are problemsUzaktan iyi görünüyor ama yakından bakınca sorunlar var.
The early bird gets the wormErken kuş solucanı kaparThe first people who arrive will get the best stuffErken kalkan yol alır
The whole nine yardsBütün dokuz yardaEverything, all the way.Her şey, her şey.
There are other fish in the seaDenizde başka balıklar da var.It’s ok to miss this opportunity. Others will arise.Bu fırsatı kaçırmak sorun değil. Diğerleri doğacak.
There’s a method to his madnessDeliliğinin bir yöntemi varHe seems crazy but actually he’s cleverÇılgın görünüyor ama aslında zeki
There’s no such thing as a free lunchBedava öğle yemeği diye bir şey yoktur.Nothing is entirely freeHiçbir şey tamamen ücretsiz değildir
Through thick and thinİyi ve kötü gündeTo experience both the good and bad timesHem iyi hem de kötü günleri yaşamak için
Throw caution to the windRüzgara dikkat etTake a riskRisk almak
Time flies when you’re having funEğlenirken zaman uçup gidiyorYou don’t notice how long something lasts when it’s funBir şey eğlenceli olduğunda ne kadar uzun sürdüğünü fark etmezsiniz
To get bent out of shapeŞekilden bükülmek içinTo get upsetÜzülmek
To make matters worseİşleri daha da kötüleştirmekMake a problem worseBir sorunu daha da kötüleştirme
To run like the windRüzgar gibi koşmakTo run very fastçok hızlı koşmak
Under the weatherHavanın altındaSickHasta
We’ll cross that bridge when we come to itO köprüye geldiğimizde geçeceğizLet’s not talk about that problem right nowŞimdilik bu sorun hakkında konuşmayalım.
Wrap your head around somethingKafanı bir şeyin etrafına sarUnderstand something complicatedKarmaşık bir şeyi anlamak
You can say that againOnu tekrar söyleyebilirsinThat’s true, I agreeBu doğru, katılıyorum
You can’t have your cake and eat it tooPastanı alıp onu da yiyemezsinYou can’t have everythingher şeye sahip olamazsın
You can’t judge a book by its coverBir kitabı kapağına göre yargılayamazsınızThis person or thing may look bad, but it’s good insideBu kişi ya da şey kötü görünebilir ama içi iyidir
Your guess is as good as mineTahminin benimki kadar iyiI have no ideaHiçbir fikrim yok

 

Daha fazlası için şu siteleri ziyaret edebilirsiniz.

https://www.learn-english-today.com/idioms/idioms_proverbs.html

https://www.myenglishpages.com/english/vocabulary-lesson-idioms-categories.php

 

TEST&QUIZ Kendinizi test edin

https://www.englishclub.com/ref/Idioms/Quizzes/

https://www.cristinacabal.com/?p=7619

https://knowvation.in/quizzes/english-idioms-quizzes/

Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir