İngilizce edatlar (prepositions) (445 örnek cümle)32 min read

Edatlar, (prepositions) genellikle isimlerin önünde (bazen de ulaç fiillerin önünde) duran kısa kelimelerdir (on, in, to).ingilizce edat

1:1 çeviri genellikle mümkün olmadığından, ileri düzeyde İngilizce öğrenenler bile edatları zor bulur. Ana dilinizdeki bir edatın duruma göre birkaç çevirisi olabilir.

Hangi edatın ne zaman kullanılacağına dair neredeyse hiçbir kural yoktur.

Edatları öğrenmenin tek yolu, onlara bir sözlükte bakmak, çokça İngilizce okumak ve yararlı ifadeleri ezbere öğrenmektir .

Aşağıdaki tablo, İngilizce’de en sık kullanılan edatlardan bazıları için kurallar içermektedir:

Edatların çeşitleri

  • Direction (Yön): Look to the left and you’ll see our destination.
  • Time (Zaman): We’ve been working since this morning.
  • Location (Yer): We saw a movie at the theater.
  • Space (Alan): The dog hid under the table.

 

Özet ve örnekler;

Prepositions of Directiontointoonto
Prepositions of Timeingünün bölümleri (spesifik olmayan zamanlar), aylar, yıllar ve sezonlar
atgünün zamanları at noon, at night, at midnight.
ongünler için
uzun süreçler için “since,” “for,” “by,” “during,” “from…to,” “from…until,” “with,” ve “within.”
Prepositions of Place“in” (the point itself), “at” (the general vicinity), “on” (the surface), ve “inside” (something contained).
Biz zeminin üzerindekler için “over” and “above.” altındakiler iiçin “below,” “beneath,” “under,” ve “underneath.”
Yakınlık belirtmek istediğinizde “by,” “near,” “next to,” “between,” “among,” ve “opposite.”

 

Prepositions of Direction (Yön edatları)

toShe drove to the store.
intoDon’t ring the doorbell. Come right in(to) the house.
ontoDrive on(to) the grass and park the car there.

Prepositions of Time (Zaman edatları)

Günün bölümleri (belirli zamanlar değil), aylar, yıllar ve mevsimlerle “in” kullanın.

inHe reads in the evening.Akşamları okur.
inThe weather is cold in December.Aralık ayında hava soğuktur.
inShe was born in 1996.1996’da doğdu.
inWe rake leaves in the fall.Sonbaharda yaprakları tırmıklıyoruz.
inin September / in autumneylülde / sonbaharda
inin the eveningakşam
inin 20202020’de
inin thirty minutesotuz dakikada

Günün saati için “at” kullanın. Ayrıca öğlen, gece ve gece yarısı ile “at” kullanın.

atI go to work at 8:00.8:00’de işe giderim.
atHe eats lunch at noon.Öğlen öğle yemeği yer.
atShe often goes for a walk at night.Sık sık geceleri yürüyüşe çıkar.
atThey go to bed at midnight.Gece yarısı yatağa giderler.
atat nightgeceleyin
atat half past sevenyedi buçukta
atat nightgeceleyin
atat the weekendhaftasonunda
atat half past ninedokuz buçukta

Günler için “on” kullanın.

onI work on Saturdays.Cumartesileri çalışırım
onHe does laundry on Wednesdays.Çamaşırlarını çarşambaları yıkar.

Uzunca süreler için şu edatları kulanabilirsiniz. “since,” “for,” “by,” “during,” “from…to,” “from…until,” “with,” and “within.”

sinceI have lived in Minneapolis since 2005. (I moved there in 2005 and still live there.)2005’ten beri Minneapolis’te yaşıyorum. (2005’te oraya taşındım ve hala orada yaşıyorum.)
since 19801980’den beri
forHe will be in Toronto for 3 weeks. (He will spend 3 weeks in Toronto.)3 hafta boyunca Toronto’da olacak. (Toronto’da 3 hafta geçirecek.)
for 2 years2 yıldır
byShe will finish her homework by 6:00.Ödevini 6:00 ya kadar bitirecek.
(She will finish her homework sometime between now and 6:00.)(Ev ödevini şimdi ile 6:00 arasında bitirecek.)
I will be back by 6 o’clock. (in the sense of at the latest)Saat 6’ya kadar döneceğim. (en geç anlamında)
By 11 o’clock, I had read five pages. (up to a certain time)Saat 11’e kadar beş sayfa okumuştum. (belirli bir zamana kadar)
duringHe works part time during the summer.Yaz aylarında yarı zamanlı çalışır.
(For the period of time throughout the summer.)(Yaz boyunca süre için.)
from..toI will collect data from January to June.Ocak’tan Haziran’a kadar veri toplayacağım.
(Starting in January and ending in June.)(Ocak’ta başlayıp Haziran’da bitiyor.)
from..untilThey are in school from August until May.Ağustos’tan Mayıs’a kadar okuldalar.
(Starting in August and ending in May.)(Ağustos’ta başlayıp Mayıs’ta bitiyor.)
withinShe will graduate within 2 years. (Not longer than 2 years.)2 yıl içinde mezun olacak. (2 yıldan fazla olamaz.)
ago4 years ago (a time in the past)4 yıl önce (geçmişte bir zaman)
beforebefore 2020 (earlier than a specified date)2020’den önce (belirtilen bir tarihten önce)
toten to 10 (9:50) (telling the time)ondan 10’a (9:50) (zamanı söylemek)
pastten past five (5:10) (telling the time)beşi on geçe (5:10) (zamanı söylemek)
to / till / untilfrom Wednesday to/till Friday (the beginning and end of a period of time)çarşambadan cumaya kadar (belirli bir sürenin başlangıcı ve bitişi)
till / untilHe is on vacation until Sunday (how long something is going to last)Pazar gününe kadar tatilde (bir şey ne kadar sürecek)

Prepositions of Place (Yer edatları)

Bir yere atıfta bulunmak için “in” (noktanın kendisi), “at” (genel çevre), “on” (yüzey) ve “inside” (içerilen bir şey) edatlarını kullanın.

They will meet in the lunchroom.Yemekhanede buluşacaklar.
She was waiting at the corner.Köşede bekliyordu.
He left his phone on the bed.Telefonunu yatağın üzerinde bıraktı.
Place the pen inside the drawer.Kalemi çekmecenin içine yerleştirin.

 

Bir noktadan daha yüksek bir nesneye atıfta bulunmak için “over” ve “above” edatlarını kullanın. Bir noktadan daha alçak bir nesneyi ifade etmek için “below,” “beneath,” “under,” and “underneath.” edatlarını kullanın.

The bird flew over the house.Kuş evin üzerinden uçtu.
The plates were on the shelf above the cups.Tabaklar, bardakların üzerindeki raftaydı.
There is hard wood beneath the carpet.Halının altında sert ahşap vardır.
The squirrel hid the nuts under a pile of leaves.Sincap, cevizleri bir yaprak yığınının altına sakladı.
The cat is hiding underneath the box.Kedi kutunun altında saklanıyor.

 

Bir noktaya yakın bir nesneyi belirtmek için, “by”, “near”, “next to”, “among”, “between” ve “opposite” edatlarını kullanın.

 

The gas station is by the grocery store.Benzin istasyonu marketin yanındadır.
The park is near her house.Park, evinin yanındadır.
Park your bike next to the garage.Bisikletinizi garajın yanına park edin.
There is a deer between the two trees.İki ağaç arasında bir geyik vardır.
There is a purple flower among the weeds.Yabani otlar arasında mor bir çiçek vardır.
The garage is opposite the house.Garaj evin karşısındadır.

 

Kaynak: https://www.instagram.com/p/CeL5wOuJO88/?utm_source=ig_web_copy_link

in

We sleep in our bedroom. We live in Texas.Yatak odamızda uyuyoruz. Teksas’ta yaşıyoruz.
I live in the United States.Amerika’da yaşıyorum.
I read about it in Harry Potter.Bunu Harry Potter’da okumuştum.
We are going in a bus to the sports game.Spor maçına otobüsle gidiyoruz.
You look great in that picture. Where in the world were you?O resimde harika görünüyorsun. Dünyanın neresindeydin?
in the kitchen, in Londonmutfakta, Londra’da
in the bookkitapta
in the car, in a taxiarabada, takside
in the picture, in the worldresimde, dünyada

 

at

Leave your shoes at the door.Ayakkabılarını kapıda bırak.
We have dinner at the table.Akşam yemeğini masada yiyoruz.
I told him I would meet him at 5pmonunla 5 te buluşacağımı söyledim
We are studying at the library.Kütüphanede ders çalışıyoruz.
at the door, at the stationkapıda, istasyonda
at the tablemasada
at a concert, at the partybir konserde, partide
at the cinema, at school, at worksinemada, okulda, işte

on

The mirror is on the wall.Ayna duvarda.
The keys are on the desk.Anahtarlar masanın üzerinde.
The stage is on the right side.Sahne sağ tarafta.
We live on the first floor.Birinci katta yaşıyoruz.
I talked to him on the bus.Onunla otobüste konuştum.
the picture on the wallduvardaki resim
London lies on the Thames.Londra, Thames Nehri üzerinde yer alır.
on the tablemasanın üstünde
on the leftsoldaki
on the first floorBirinci katta
on the bus, on a planeotobüste, uçakta
on TV, on the radiotelevizyonda, radyoda

by, next to, beside

The school is next to the church.Okul kilisenin yanında.
Jane is standing by / next to / beside the car.Jane arabanın / yanında / yanında duruyor.

under

The ants are under the rock.Karıncalar kayanın altındadır.
the bag is under the tableçanta masanın altında

below

the fish are below the surfacebalıklar yüzeyin altında

over

Put a blanket over your lap.Kucağınızın üstüne bir battaniye koyun.
You can drive if you are over 16 years of age.16 yaşından büyükseniz araba kullanabilirsiniz.
Drive over the bridge.Köprünün üzerinden geçin.
Climb over the wall.Duvarın üzerinden tırman.
put a jacket over your shirtgömleğinin üzerine bir ceket giy
over 16 years of age16 yaşından büyük
walk over the bridgeköprünün üzerinden yürümek
climb over the wallduvarın üzerinden tırmanmak

above

The plates go above the glasses in the pantry.Kilerdeki tabaklar bardakların üstüne çıkar.

across

Walk across the bridge.Köprü boyunca yürüyün.
Swim across the pool.Havuz boyunca yüzün.
walk across the bridgeköprüyü yürüyerek geçmek
swim across the lakegöl boyunca yüzmek

through

Drive through the tunnel.Tünelden geçin.
Enter through the breezeway.Geçitten girin.
drive through the tunneltünelden geçmek

to

Go to the restaurant.Restorana git.
go to the cinemasinemaya git
go to London / IrelandLondra / İrlanda’ya git

into

Go into the house. Once there, go into the bedroom.Eve git. Oradayken, yatak odasına gidin.
go into the kitchen / the housemutfağa / eve git

towards

She walked towards the house.Eve doğru yürüdü.
go 5 steps towards the houseeve doğru 5 adım git

onto

Jump onto the bench.Bankın üzerine atlayın.

from

We bought a fruit from the grocery store.Bakkaldan meyve aldık.
a flower from the gardenbahçeden bir çiçek

above

a path above the lakeGölün üstünde bir yol

Bir konumu belirtmek için “in” (bir alan veya hacim), “at” (bir nokta) ve “on” (bir yüzey) edatlarını kullanın.

They live in the country. (an area)Taşrada yaşıyorlar. (bir alan)
She will find him at the library. (a point)Onu kütüphanede bulacaktır. (Bir nokta)
There is a lot of dirt on the window. (a surface)Pencerede çok fazla kir var. (bir yüzey)

 

Prepositions of Spatial Relationships (Mekansal ilişki edatları)

 

Mekansal ilişkiyi anlatmak için şu edatları kullanın “above,” “across,” “against,” “ahead of,” “along,” “among,” “around,” “behind,” “below,”

“beneath,” “beside,” “between,” “from,” “in front of,” “inside,” “near,” “off,” “out of,” “through,” “toward,” “under,” and “within.”

EdatExampleTürkçesi
acrossThe post office is across the street from the grocery store.Postane, bakkalın karşısındadır.
alongWe will stop at many attractions along the way.Yol boyunca birçok cazibe merkezinde duracağız.
behindThe kids are hiding behind the tree.Çocuklar ağacın arkasına saklanıyor.
offHis shirt is off.Gömleği kapalı.
towardWalk toward the garage and then turn left.Garaja doğru yürüyün ve ardından sola dönün.
withinPlace a check mark within the box.Kutunun içine bir onay işareti koyun.
froma present from JaneJane’den bir hediye
ofa page of the bookkitabın bir sayfası
the picture of a palacebir saray resmi
bya book by Mark TwainMark Twain’in bir kitabı
onwalking or riding on horsebackata binmek veya yürümek
get on the bus, on footyürüyerek otobüse binmek
inget in the cararabaya bin
offget off the traintrenden inmek
out ofget out of the taxitaksiden in
byby car, by busarabayla, otobüsle
atshe learned Russian at 4545 yaşında Rusça öğrendi
aboutwe were talking about yousenin hakkında konuşuyorduk

Diğer örnekler

PrepositionsSentenceTürkçesi
aboardWe climbed aboard the boat.Tekneye bindik.
aboardIs there a doctor aboard the plane?Uçakta doktor var mı?
aboutWhat do you think about Mary?Meryem hakkında ne düşünüyorsun?
aboutLet’s talk about something different.Farklı bir şeyden bahsedelim.
aboutI’ve just read a book about President Putin.Az önce Başkan Putin hakkında bir kitap okudum.
aboutThe lion was pacing about its cage.Aslan kafesinin etrafında volta atıyordu.
aboveWe are flying above the clouds.Bulutların üzerinde uçuyoruz.
aboveWe live in the hills, 1,000 metres above sea-level.Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte, tepelerde yaşıyoruz.
aboveIt’s only two degrees above freezing point. [+2ºC]Donma noktasının sadece iki derece üzerinde. [+2ºC]
aboveWho came above you in the test results?Test sonuçlarında kim sizden üstün geldi?
according toAccording to John, Mary was late. I believe John.John’a göre Mary gecikmişti. John’a inanıyorum.
acrossWe drove across the desert.Çölü arabayla geçtik.
acrossThe dog ran across the road.Köpek yolun karşısına koştu.
acrossThere is a bridge across the river.Nehrin karşısında bir köprü var.
acrossShe lives in the house across the street. It’s nearly opposite mine.Sokağın karşısındaki evde yaşıyor. Neredeyse benimkinin karşısında.
againstDid you vote for or against the suggestion?Öneriye lehte mi aleyhte mi oy verdiniz?
againstHe put his bicycle against the wall.Bisikletini duvara dayadı.
ahead ofAnthony is ahead of Rachel in the race. He’ll win.Anthony yarışta Rachel’ın önünde. O kazanacak.
ahead ofWe have a long day ahead of us. Let’s get going!Önümüzde uzun bir gün var. Haydi gidelim!
alongWe walked along the beach for two miles.Sahil boyunca iki mil yürüdük.
alongThere are trees along the road.Yol boyunca ağaçlar var.
alongThe toilet is along the corridor.Tuvalet koridor boyuncadır.
along withDo you want some pork along with the chicken?Tavukla birlikte biraz domuz eti ister misin?
alongsideTheir boat came alongside our boat.Onların teknesi bizim teknemizin yanına geldi.
alongsideTeam A worked alongside Team B during construction.A Ekibi, inşaat sırasında B Ekibi ile birlikte çalıştı.
amid | amidst (poetic)I couldn’t hear her amid the noise.Gürültünün arasında onu duyamadım.
amid | amidst (poetic)We were lost amidst the trees.Ağaçların arasında kaybolmuştuk.
among | amongstIs there a doctor among us?Aramızda doktor var mı?
among | amongstThere were secret police among the crowd.Kalabalığın arasında gizli polisler de vardı.
among | amongstI was amongst strangers. I didn’t know anyone.Yabancıların arasındaydım. kimseyi tanımıyordum
apart fromNobody objected apart from you, so we did it.Sizden başka kimse itiraz etmedi, biz de yaptık.
aroundWe walked around the town for an hour.Bir saat boyunca kasabayı dolaştık.
aroundThey all sat around the camp fire.Hepsi kamp ateşinin etrafına oturdu.
aroundThere is a big fence around the house.Evin etrafında büyük bir çit var.
aroundHe was born around 1570.1570 civarında doğdu.
aroundLet’s meet around 7pm.Akşam 7 gibi buluşalım.
as forAs for Matt, he will arrive later.Matt’e gelince, daha sonra gelecek.
as perWe must work strictly as per the law.Yasalara göre kesinlikle çalışmalıyız.
aside fromI have another car aside from this one. Both are red.Bunun dışında bir arabam daha var. İkisi de kırmızı.
atHe is at school.O okulda.
atWe first met at a party.İlk önce bir partide tanıştık.
atLet’s start the meeting at 9 o’clock.Toplantıya saat 9’da başlayalım.
atHe started work at 17 (years of age).17 yaşında (yaş) çalışmaya başladı.
atWe are aiming at sales of $1,000,000.1.000.000 $ satış hedefliyoruz.
away fromThe cat ran away from the dog and escaped.Kedi köpekten kaçarak kurtuldu.
behindThere is a police car behind us. It’s following us.Arkamızda bir polis arabası var. Bizi takip ediyor.
behindWe have a garden behind our house.Evimizin arkasında bir bahçemiz var.
behindThe child was hiding behind the tree.Çocuk ağacın arkasına saklanıyordu.
behindI am behind your project. I will support it.Projenizin arkasındayım. destekleyeceğim
behindVonica finished behind Shirley in the race.Vonica yarışı Shirley’nin arkasında bitirdi.
behindShe is behind the other children in her class.Sınıfındaki diğer çocukların gerisindedir.
belowMuch of Holland is below sea-level.Hollanda’nın çoğu deniz seviyesinin altındadır.
belowThere is a family in the flat below us.Altımızdaki dairede bir aile var.
belowThe temperature is 5 degrees below freezing point. [-5ºC]Sıcaklık donma noktasının 5 derece altında. [-5ºC]
belowI came below Vonica in the test.Testte Vonica’nın altında geldim.
belowYou can buy it if it’s below $50.50 doların altındaysa satın alabilirsiniz.
beneathOur garage is beneath our house.Garajımız evimizin altındadır.
beneathThe tunnel runs beneath the sea.Tünel denizin altından geçiyor.
beneathLaurence is beneath the General Manager.Laurence, Genel Müdürün altındadır.
beneathIt was beneath his dignity to do that.Bunu yapmak onun haysiyetine aykırıydı.
besideThe river runs beside our house.Nehir evimizin yanından akıyor.
besideJames was sitting beside Miriam.James, Miriam’ın yanında oturuyordu.
besidesWhat shall we have besides coffee?Kahveden başka ne yiyelim?
betweenTara was sitting between Ram and Ati.Tara, Ram ve Ati’nin arasında oturuyordu.
betweenBetween you and me, I think she’s crazy.Aramızda kalsın, bence o deli.
betweenI can meet you between 1pm and 2pm.13:00 – 14:00 saatleri arasında görüşebiliriz.
beyondCan you see someone in the distance, beyond that house?Uzakta, o evin ötesinde birini görebiliyor musun?
beyondThis is too difficult. It’s beyond me.Bu çok zor. Beni aşar.
beyondThe meeting continued beyond midnight.Toplantı gece yarısından sonra da devam etti.
but forIt’s your fault! But for you, I’d have been on time.Bu senin hatan! Ama senin için zamanında yetişebilirdim.
byWe came by car.Arabayla geldik.
byFireworks were invented by the Chinese.Havai fişek Çinliler tarafından icat edildi.
byHe was shot by a professional killer.Profesyonel bir katil tarafından vuruldu.
byIt happened by accident.Kazara oldu.
byHe lost the race by five seconds.Yarışı beş saniye farkla kaybetti.
byThe room is 10 metres by 6 metres.Oda 10 metreye 6 metredir.
byWe must finish by Tuesday.Salıya kadar bitirmeliyiz.
byWe were sitting by the window.Pencere kenarında oturuyorduk.
byBy my calculation he must be 73.Hesabıma göre 73 yaşında olmalı.
by means ofYou open a door by means of its handle.Kapıyı kulpundan açıyorsunuz.
close toMy car is close to your car. About two cars away.Arabam senin arabana yakın. Yaklaşık iki araba uzakta.
concerningYour teacher talked to me concerning your homework.Öğretmenin benimle ödevin hakkında konuştu.
concerningI have some questions concerning your decision.Kararınızla ilgili bazı sorularım var.
consideringConsidering the poor quality, I think the price is too high.Kalitesiz olması göz önüne alındığında, fiyatın çok yüksek olduğunu düşünüyorum.
consideringI think I must be going, considering the time.Sanırım zamanı göz önünde bulundurarak gitmeliyim.
contrary toContrary to expectations, the euro fell in value.Beklenenin aksine euro değer kaybetti.
countingThere were four people, or five counting the baby.Dört kişi vardı ya da bebeği sayarsak beş kişi.
countingThat makes $70, not counting the tax.Bu, vergiyi saymazsak 70 dolar eder.
downThey ran down the hill.Tepeden aşağı koştular.
downThe post office is down the road.Postane yolun aşağısında.
downThey have had many wars down the years.Yıllar boyunca birçok savaşları oldu.
due toThe cancellation was due to the rain. There was no other reason.İptal yağmur nedeniyle oldu. Başka bir sebep yoktu.
duringHe fell asleep during the meeting.Toplantı sırasında uyuyakaldı.
duringI want to go swimming during the weekend.Hafta sonu yüzmeye gitmek istiyorum.
duringI was bored during the whole film.Tüm film boyunca sıkıldım.
exceptYou can have any colour except blue. There is no more blue.Mavi dışında herhangi bir renge sahip olabilirsiniz. Artık mavi yok.
exceptThey all came except Stephen. He didn’t want to come.Stephen dışında hepsi geldi. Gelmek istemedi.
except forEveryone was present, except for Mary. She stayed at home.Mary dışında herkes oradaydı. Evde kaldı.
exceptingI can eat anything excepting pork. It makes me sick.Domuz eti dışında her şeyi yiyebilirim. Beni hasta ediyor.
exceptingExcepting Jo, everyone was present. No-one knew where Jo was.Jo dışında herkes oradaydı. Kimse Jo’nun nerede olduğunu bilmiyordu.
excludingIt costs $70, excluding $10 for delivery. (Total = $80.)Teslimat için 10 $ hariç, 70 $ maliyeti. (Toplam = 80$.)
excludingWe open every day excluding Christmas Day. On Christmas Day we have a holiday.Noel Günü hariç her gün açığız. Noel günü bir tatilimiz var.
followingWe had coffee following lunch.Öğle yemeğinden sonra kahve içtik.
followingHe couldn’t work following his illness.Hastalığından sonra çalışamadı.
forThis is for you.Bu sizin için.
forDo you want to go for a walk?Yürüyüşe çıkmak ister misin?
forYou use a corkscrew for opening bottles.Şişeleri açmak için tirbuşon kullanıyorsunuz.
forCigarettes are bad for you.Sigara senin için kötü.
forI’m saving for a new car.Yeni bir araba için para biriktiriyorum.
forIs this the road for Rome?Roma’ya giden yol bu mu?
forIs this the train for Cambridge?Bu tren Cambridge’e mi gidiyor?
forI bought it for $10.10 dolara aldım.
forWe worked for three hours.Üç saat çalıştık.
forKeep walking for two kilometres.İki kilometre yürümeye devam edin.
fromWhere do you come from?Nerelisiniz?
fromThis letter is from my wife.Bu mektup eşimden.
fromI bought this car from Henry.Bu arabayı Henry’den aldım.
fromThey prevented me from entering.Girmemi engellediler.
fromMy car is different from yours.Benim arabam seninkinden farklı.
fromWe worked from Monday to Wednesday.Pazartesiden Çarşambaya kadar çalıştık.
fromPaper is made from wood.Kağıt ağaçtan yapılır.
fromIt can cost anything from $5 to $15.5 dolardan 15 dolara kadar herhangi bir şeye mal olabilir.
fromThe police took my driving licence from me.Polis ehliyetimi elimden aldı.
fromHe died from overwork.Fazla çalışmaktan öldü.
givenHe is in very good health, given his age. He’s at least 95.Yaşına göre sağlığı çok iyi. En az 95 yaşında.
givenGiven the time, you ought to leave now.Zaman göz önüne alındığında, şimdi gitmelisin.
goneIt’s certainly gone 11 o’clock. It must be 11.30.Kesinlikle saat 11’i geçti. 11:30 olmalı
goneHe’s gone 50. He must be nearly 60 years old.50 yaşını geçti. 60 yaşına yakın olmalı.
inMonkeys live in the jungle.Maymunlar ormanda yaşar.
inJohn is the man with his hand in his pocket.John, eli cebinde olan adamdır.
inI live in an apartment.Apartmanda yaşıyorum.
inShe lives in Bangkok.Bangkok’ta yaşıyor.
inTara was born in 1977.Tara 1977’de doğdu.
inTrains were invented in the nineteenth century.Trenler on dokuzuncu yüzyılda icat edildi.
inI’ll come back in two weeks.İki hafta sonra geri geleceğim.
inLet’s meet in the morning.Sabah buluşalım.
inThere are 60 seconds in a minute.Bir dakikada 60 saniye vardır.
in addition toThere were two people in addition to me. So that made three of us.Benden başka iki kişi daha vardı. Böylece üç kişi olduk.
in betweenHe is in between the two opinions. He wants to compromise.O, iki görüş arasındadır. Uzlaşmak istiyor.
in case ofYou can phone me in case of need. Day or night.İhtiyaç durumunda beni arayabilirsin. Gün ya da gece.
in face ofHe reacts bravely in face of danger.Tehlike karşısında cesurca tepki verir.
in favour ofI am not in favour of your idea. It won’t work.Senin fikrinden yana değilim. işe yaramayacak
in front ofYou can park your car in front of my house.Arabanı evimin önüne park edebilirsin.
in spite ofWe went swimming in spite of the cold water.Soğuk suya rağmen yüzmeye gittik.
in view ofIn view of your illness, we will wait for a week.Hastalığınız nedeniyle bir hafta bekleyeceğiz.
includingThe price is $70 including $10 for delivery. (Total = $70.)Fiyat 10 tl kargo dahil 70 tl dir. (Toplam = 70$.)
includingThere were four of us, including the baby.Bebek dahil dört kişiydik.
insideIt was dark inside the tunnel.Tünelin içi karanlıktı.
insideMy modem is inside my computer. It’s an internal modem.Modem bilgisayarımın içinde. Dahili bir modemdir.
instead ofWe don’t have any tea. Would you like coffee instead of tea?Çayımız yok. Çay yerine kahve ister misiniz?
intoJohn went into that shop.John o dükkana girdi.
intoIf you heat ice it turns into water.Buzu ısıtırsanız suya dönüşür.
intoWe cut the cake into ten pieces.Keki on parçaya böldük.
nearThe school is near the post office.Okul postanenin yanındadır.
nearIt’s 20 December. We are very near Christmas Day.20 Aralık. Noel Günü’ne çok yaklaştık.
near toThere is a restaurant near to my office. Just two minutes away.Ofisime yakın bir restoran var. Sadece iki dakika uzaklıkta.
ofI live in the house at the end of the road.Yolun sonundaki evde yaşıyorum.
ofDo you like the work of Shakespeare?Shakespeare’in eserlerini beğeniyor musunuz?
ofWhat was the cost of this book?Bu kitabın maliyeti ne kadardı?
ofHe lives in the City of Westminster.Westminster şehrinde yaşıyor.
ofIt was kind of you to help me.Bana yardım etmen büyük incelikti.
ofThis is the cause of the problem.Sorunun nedeni budur.
ofMost tables are made of wood.Masaların çoğu ahşaptan yapılmıştır.
ofCan I have a cup of coffee?Bir fincan kahve alabilir miyim?
ofI know some of these people.Bu insanlardan bazılarını tanıyorum.
ofI don’t know any of these people.Bu insanların hiçbirini tanımıyorum.
ofHe lives south of London.Londra’nın güneyinde yaşıyor.
offPlease take your shoes off the table.Lütfen ayakkabılarınızı masadan kaldırın.
offKeep off the grass.Çimlere basma.
offIt fell off the table and broke.Masadan düştü ve kırıldı.
offThey live in a street off Fifth Avenue.Beşinci Cadde’nin dışındaki bir sokakta yaşıyorlar.
onPlease don’t put your shoes on the table.Lütfen ayakkabılarınızı masaya koymayın.
onThe picture is on page 7.Resim 7. sayfadadır.
onWe live on a busy road. It’s very noisy.İşlek bir yolda yaşıyoruz. Bu çok gürültülü.
onShe is sunbathing on the beach.Sahilde güneşleniyor.
onIs there water on the Moon?Ay’da su var mı?
onI need a book on bio-chemistry.Biyokimya üzerine bir kitaba ihtiyacım var.
onMy birthday is on Monday.Doğum günüm pazartesi.
onI start work on 7 May.7 Mayıs’ta işe başlıyorum.
onLet’s meet on the weekend. (American English)Hafta sonu buluşalım. (Amerika İngilizcesi)
onI’ll see you on Christmas Day.Noel günü görüşürüz.
onYou must be on time.Zamanında olmalısın.
onHe broke his leg on getting out of the car.Arabadan inerken bacağını kırdı.
on account ofDon’t worry on account of me. Think about yourself.Benim için endişelenme. Kendini düşün.
on behalf ofI’m calling you on behalf of Mr Brown. I represent him in legal matters.Sizi Bay Brown adına arıyorum. Hukuki konularda onu temsil ediyorum.
on boardIs there a doctor on board this plane?Bu uçakta doktor var mı?
on toThe cat jumped on to the chair.Kedi sandalyeye atladı.
on top ofThe cat is sitting on top of the television.Kedi televizyonun üstüne oturuyor.
ontoThe cat jumped onto the chair.Kedi sandalyeye atladı.
oppositeThere is a post office opposite my house.Evimin karşısında bir postane var.
oppositeShe sat opposite him and looked into his eyes.Karşısına oturdu ve gözlerinin içine baktı.
opposite toThere is a tree opposite to the house. Straight across the road.Evin karşısında bir ağaç var. Yolun karşısında.
out ofTake your hands out of your pockets and help me!Ellerinizi cebinizden çıkarın ve bana yardım edin!
out ofHe went out of the room to smoke a cigarette.Sigara içmek için odadan çıktı.
out ofWe’re out of eggs. Shall I buy some?Yumurtamız bitti. Biraz alayım mı?
outsideI don’t live in London. I live outside London.Londra’da yaşamıyorum. Londra dışında yaşıyorum.
outsideIt was very cold outside the car.Arabanın dışı çok soğuktu.
outsideThis is outside my scope.Bu benim ilgi alanım dışında.
outside ofThey stopped outside of the city to check the map before entering.Girmeden önce haritayı kontrol etmek için şehrin dışında durdular.
overWe are flying over the mountains.Dağların üzerinden uçuyoruz.
overPut the blanket over the bed.Battaniyeyi yatağın üzerine koyun.
overThe cat jumped over the wall.Kedi duvarın üzerinden atladı.
overLet’s discuss it over dinner.Akşam yemeğinde tartışalım.
overThe king ruled over the country for many years.Kral ülkeyi uzun yıllar yönetti.
overThe town is just over the border.Kasaba sınırın hemen ötesinde.
overIt cost over $50. It was $53.25.50 dolardan fazlaya mal oldu. 53,25 dolardı.
overThere is rain over the whole country.Ülke genelinde yağmur var.
overIt took over an hour to do my homework.Ödevimi yapmak bir saatten fazla sürdü.
overThe population has increased over the past twenty years.Nüfus son yirmi yılda arttı.
overCan you stay with us over Christmas?Noel boyunca bizimle kalabilir misin?
pastI saw you yesterday when we drove past your school.Dün okulunuzun önünden geçerken sizi gördüm.
pastThe post office is just past the police station.Postane karakolun hemen yanında.
pastDon’t work past your bed-time.Yatmadan önce çalışmayın.
pastThis is difficult. It’s past me.Bu zor. Beni geçti.
pastIt’s nearly ten minutes past five. 5.09 to be precise.Beşi neredeyse on geçiyor. 5.09 kesin olarak.
pendingWe cannot supply you pending payment.Size bekleyen ödeme sağlayamıyoruz.
pendingPending his return, we can do nothing.O dönene kadar hiçbir şey yapamayız.
pendingThere were many arguments pending the negotiations.Müzakereleri bekleyen birçok tartışma vardı.
prior toI never spoke French prior to living in France. But I learned quickly after coming to France.Fransa’da yaşamadan önce hiç Fransızca konuşmadım. Ama Fransa’ya geldikten sonra çabuk öğrendim.
regardingI would like to speak to you regarding my homework.Seninle ödevim hakkında konuşmak istiyorum.
regardingRegarding John, let’s talk later.John ile ilgili olarak, sonra konuşalım.
regardless ofI don’t want it, regardless of the price. Even if it’s free, I just don’t want it.Fiyatı ne olursa olsun istemiyorum. Bedava olsa bile, istemiyorum.
respectingI would like to speak to you respecting my homework.Seninle ödevimle ilgili olarak sizinle konuşmak istiyorum.
respectingI am writing to you respecting our latest products.Size en son ürünlerimizle ilgili olarak yazıyorum.
roundI live round the corner.Köşe başında yaşıyorum.
roundThey all sat round the fire.Hepsi ateşin etrafına oturdu.
roundThere is a hedge round the house.Evin etrafında bir çit var.
thanks toThanks to Shirley, we arrived on time.Shirley sayesinde zamanında vardık.
throughThe train goes through a tunnel.Tren bir tünelden geçiyor.
throughI can see light through the keyhole.Anahtar deliğinden ışığı görebiliyorum.
throughYou have been through a difficult experience.Zor bir deneyimden geçtiniz.
throughYou went thru a red light.Kırmızı ışıkta geçtin.
throughThe error occurred through my own stupidity.Hata benim aptallığımdan kaynaklandı.
throughThey worked Monday through Thursday. (American English)Pazartesiden perşembeye kadar çalıştılar. (Amerika İngilizcesi)
throughoutIt is raining throughout the whole country.Bütün yurtta yağmur yağıyor.
throughoutHe worked throughout the day, and most of the night.Bütün gün ve gecenin çoğunda çalıştı.
toCould you give this to Kob?Bunu Kob’a verebilir misin?
toMy car does 10 miles to the litre.Aracım litresi ile 10km yapıyor.
toTo his surprise, the door was open.Kapının açık olması onu şaşırtmıştı.
toThe museum is open from Monday to Friday.Müze pazartesiden cumaya açıktır.
toThe time is ten to five. [4.50]Saat beşe on var. [4.50]
towardsHe drove off toward(s) the mountain.Dağa doğru yola çıktı.
towardsI’d better go. It’s getting toward(s) midnight.Gitsem iyi olur. Gece yarısına (s) yaklaşıyor.
towardsHe contributed $100,000 toward(s) the new building.Yeni binaya 100.000 $ katkıda bulundu.
towardsIt’s the first step toward(s) peace.Barışa doğru atılan ilk adımdır.
towardsHe has a positive attitude toward(s) his work.İşine/işlerine karşı olumlu bir tutumu vardır.
underThe mouse ran under the chair.Fare sandalyenin altına koştu.
underThe bucket is under the sink.Kova lavabonun altında.
underSubmarines can travel under water.Denizaltılar su altında hareket edebilir.
underWe drove under a bridge.Bir köprünün altından geçtik.
underI have a T-shirt under my pullover.Kazağımın altında bir tişörtüm var.
underWho do you work under? Who is your boss?Kimin altında çalışıyorsun? Patronun kim?
underI am under orders from the President.Başkanın emri altındayım.
underWhat is the subject under discussion?Tartışılan konu nedir?
underUnder the company rules, we can’t do that.Şirket kurallarına göre bunu yapamayız.
underPlease buy it if it’s under $50.Lütfen 50 doların altındaysa satın alın.
underneathThe nurse put a pillow underneath his head.Hemşire başının altına bir yastık koydu.
underneathThere is a big cellar underneath our house.Evimizin altında büyük bir kiler var.
upJack and Jill ran up the hill.Jack ve Jill tepeye koştu.
upThere is a post office up the street.Sokağın yukarısında bir postane var.
up againstWe are up against a powerful enemy.Güçlü bir düşmanla karşı karşıyayız.
up toThere was a shop here up to 1990. But it closed that year.1990 yılına kadar burada bir dükkan vardı ama o yıl kapandı.
upon (formal)Please don’t put your shoes upon the table.Lütfen ayakkabılarınızı masanın üzerine koymayın.
upon (formal)There are now no dinosaurs upon Earth.Artık Dünya’da hiç dinozor yok.
upon (formal)I need a book upon bio-chemistry.Biyokimya üzerine bir kitaba ihtiyacım var.
upon (formal)We met upon a Monday.Bir Pazartesi günü buluştuk.
upon (formal)He broke his leg upon getting out of the car.Arabadan inerken bacağını kırdı.
versusWe should choose peace versus war.Savaşa karşı barışı seçmeliyiz.
viaWe flew from Paris to Bangkok via Dubai.Dubai üzerinden Paris’ten Bangkok’a uçtuk.
withDo you live with your parents?Ailenle mi yaşıyorsun?
withI discussed it with her.Onunla tartıştım.
withWith your permission, I’d like to go.İzninizle, gitmek istiyorum.
withIf you mix red with yellow you get orange.Kırmızı ile sarıyı karıştırırsanız turuncu elde edersiniz.
withMuriel is the girl with black hair.Muriel siyah saçlı kızdır.
withDo you want to come with us?Bizimle gelmek istermisin?
withI made this chair with my own hands.Bu sandalyeyi kendi ellerimle yaptım.
withYou’ll forget her with time.Onu zamanla unutacaksın.
with reference toWith reference to your comments, I’ll reply soon.Yorumlarınıza istinaden yakında cevap vereceğim.
with reference toI am writing with reference to your order.Siparişinize istinaden yazıyorum.
with regard toI’d like to speak to you with regard to your work.İşinizle ilgili olarak sizinle konuşmak istiyorum.
withinThere is a modem within the computer.Bilgisayar içerisinde modem bulunmaktadır.
withinI will finish within 30 minutes.30 dakikada bitiririm.
withinHe lives within 10 miles of his work.İşinin 10 mil yakınında yaşıyor.
withinIt’s not within my power to help you.Sana yardım etmek benim elimde değil.
withoutI want trousers without buttons.Düğmesiz pantolon istiyorum.
withoutI came without my wife because she is working.Eşim çalıştığı için yanında olmadan geldim.
withoutHe watched without speaking.Konuşmadan izledi.

 

*Bonus:

By ve Until arasındaki farklar

By ve Until zamanla ilgili edattır. Sıklıkla karıştırılabiliyor. Arasındaki farklar şu şekildedir;

by‘ bir cümlede en son termin süresini anlatır. Bir şeyin tamamlanması gereken noktayı gösterir.

until‘ termin süresinden önceki sürece odaklanır.

Örnekler;

John will come back to the town by Monday.John Pazartesi günü kasabaya geri dönecek.
John will be out of the town until Monday.John pazartesiye kadar şehir dışında olacak.
Kate will be at the party by 4’O clockKate saat 4’te partide olacak.
Kate will be at the party until 4’O clock.Kate saat 4’e kadar partide olacak.

By ve until arasındaki ana farklar

‘By’ edatı, belirli bir an veya zamanda veya daha önce gerçekleşmesi gereken bir olay veya eylemi ifade etmek için kullanılır.

Aksine, ‘until’ kelimesini zamanın belirli bir noktasında değişecek veya duracak bir durumu, eylemi veya durumu tanımlamak için kullanırız.

‘By’, bir şeyi yapmak için belirli bir zaman sınırı olduğunda, bir şeyin belirli bir zamana kadar başarılması / tamamlanması gerektiğini belirtmek için kullanılır.

Buna karşılık, eğer odak noktası zaman sınırı değil de son tarihten önceki dönem ise, o zaman bir şeyin belirli bir süre boyunca devam ettiğini ve belirli bir noktaya (bahsedilen) ulaşıldığında durduğunu göstermek için until kullanırız.

Örnekler;

By

I will mail you the documents by Monday.Belgeleri pazartesiye kadar size postalayacağım.
I will finish my homework by 12:30 pmÖdevimi 12:30’a kadar bitireceğim.
You must complete the visit by May this year.Ziyaretinizi bu yılın Mayıs ayına kadar tamamlamanız gerekmektedir.

 

Until

She will be staying in Ooty until Wednesday.Çarşamba gününe kadar Ooty’de kalacak.
Peter was studying until 11:00 clock last night.Peter dün gece saat 11:00’e kadar ders çalıştı.
The kids watched cartoon until 7’O clock in the evening.Çocuklar akşam saat 7’ye kadar çizgi film izlediler.

 

By diğer kullanımları

 

En geç (Not later than):

The tailor said, ” Your dress will be stitched by Friday.”Terzi dedi ki, “Elbiseniz cumaya kadar dikilecek.”
All the candidates must arrive by 9’O clock.Tüm adaylar saat 9’a kadar gelmeli.
My friends are supposed to be here by May.Arkadaşlarımın Mayıs’a kadar burada olması gerekiyor.

 

Bir şeyi yapan veya sebep olan kişi:

The car was driven by Mr Sharma.Arabayı Bay Sharma kullanıyordu.
This restaurant is run by an old woman.Bu restoran yaşlı bir kadın tarafından işletiliyor.

 

Birşeyin yapılış şekli:

He learned dancing by watching videos on Youtube.Dans etmeyi Youtube’da video izleyerek öğrenmiştir.
The policeman rescued the victim by grabbing him in his arm.Polis memuru kurbanı kolundan tutarak kurtardı.

 

Yanında:

When we are taking photographs, the girls stood by my side.Fotoğraf çekerken kızlar yanımda duruyordu.
Alex purchased a new house by the coast.Alex sahil kenarında yeni bir ev satın aldı.

 

Bir şey planlanmadan olduğunda:

I met my friend in Amsterdam by luck.Arkadaşımla Amsterdam’da şans eseri tanıştım.
Sorry, I didn’t mean it, it happened by mistake.Üzgünüm, öyle demek istemedim, yanlışlıkla oldu.

 

Ölçü için:

The salary of the employees was increased by 20%Çalışanların maaşları %20 oranında artırıldı
The rate of inflation has fallen by 1%Enflasyon oranı %1 oranında düşmüştür

 

Nakliyenin yöntemi için:

The guests arrived by car.Konuklar arabayla geldi.

 

Until diğer kullanımları

Belirli bir zamana veya noktaya kadar

You cannot leave the office until you finish the work.İşini bitirene kadar ofisten ayrılamazsın.
I will help you, but you have to wait until this evening.Size yardım edeceğim ama bu akşama kadar beklemeniz gerekiyor.
The President is in Kolkata until midnight.Başkan gece yarısına kadar Kolkata’da olacak.
Mom said, “You can sleep until seven.”Annem “Yediye kadar uyuyabilirsin.” dedi.
We will stay at the office until the rain stops.Yağmur durana kadar ofiste kalacağız.

 

Mesafeye göre,.. kadar uzak (as far as):

Don’t go anywhere until I come back.Ben dönene kadar hiçbir yere gitme.
Alex can stay by bus until Delhi and then change the route.Alex Delhi’ye kadar otobüsle gidebilir ve sonra rotayı değiştirebilir.

 

Aradaki farkı nasıl hatırlarız

By ve until arasındaki farkı hatırlamanın kolay bir püf noktası, bir şeyi zamanın belirli bir noktasında veya öncesinde gerçekleştirmeniz gerektiğinde ve bu zaman eylemin tamamlanması gereken son an olduğunda, ‘by’ kullanmanız gerektiğidir.

Öte yandan, bir şey zamanın belirli bir noktasına kadar devam ediyorsa, yani bir şey bir süre boyunca gerçekleşiyor veya devam ediyorsa ve o noktaya ulaşıldığında değişiyor veya duruyorsa, ‘until’ kullanırız.

Tavsiye yazı: 

Hafıza teknikleri: Hafızanızı geliştirmeniz için 29 Altın Yöntem [Bilim destekli]

 

Test&Quiz. Kendinizi test edin

https://www.englisch-hilfen.de/en/exercises_list/prepositions.htm

https://agendaweb.org/grammar/prepositions-intermediate-exercises.html

https://www.myenglishpages.com/english/grammar-exercise-prepositions.php

https://www.perfect-english-grammar.com/time-prepositions-exercise-1.html

Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir