Edatlar, (prepositions) genellikle isimlerin önünde (bazen de ulaç fiillerin önünde) duran kısa kelimelerdir (on, in, to).
1:1 çeviri genellikle mümkün olmadığından, ileri düzeyde İngilizce öğrenenler bile edatları zor bulur. Ana dilinizdeki bir edatın duruma göre birkaç çevirisi olabilir.
Hangi edatın ne zaman kullanılacağına dair neredeyse hiçbir kural yoktur.
Edatları öğrenmenin tek yolu, onlara bir sözlükte bakmak, çokça İngilizce okumak ve yararlı ifadeleri ezbere öğrenmektir .
Aşağıdaki tablo, İngilizce’de en sık kullanılan edatlardan bazıları için kurallar içermektedir:
Edatların çeşitleri
- Direction (Yön): Look to the left and you’ll see our destination.
- Time (Zaman): We’ve been working since this morning.
- Location (Yer): We saw a movie at the theater.
- Space (Alan): The dog hid under the table.
Özet ve örnekler;
Prepositions of Direction | to | into | onto |
Prepositions of Time | in | günün bölümleri (spesifik olmayan zamanlar), aylar, yıllar ve sezonlar | |
at | günün zamanları at noon, at night, at midnight. | ||
on | günler için | ||
uzun süreçler için “since,” “for,” “by,” “during,” “from…to,” “from…until,” “with,” ve “within.” | |||
Prepositions of Place | “in” (the point itself), “at” (the general vicinity), “on” (the surface), ve “inside” (something contained). | ||
Biz zeminin üzerindekler için “over” and “above.” altındakiler iiçin “below,” “beneath,” “under,” ve “underneath.” | |||
Yakınlık belirtmek istediğinizde “by,” “near,” “next to,” “between,” “among,” ve “opposite.” |
Prepositions of Direction (Yön edatları)
to | She drove to the store. |
into | Don’t ring the doorbell. Come right in(to) the house. |
onto | Drive on(to) the grass and park the car there. |
Prepositions of Time (Zaman edatları)
Günün bölümleri (belirli zamanlar değil), aylar, yıllar ve mevsimlerle “in” kullanın.
in | He reads in the evening. | Akşamları okur. |
in | The weather is cold in December. | Aralık ayında hava soğuktur. |
in | She was born in 1996. | 1996’da doğdu. |
in | We rake leaves in the fall. | Sonbaharda yaprakları tırmıklıyoruz. |
in | in September / in autumn | eylülde / sonbaharda |
in | in the evening | akşam |
in | in 2020 | 2020’de |
in | in thirty minutes | otuz dakikada |
Günün saati için “at” kullanın. Ayrıca öğlen, gece ve gece yarısı ile “at” kullanın.
at | I go to work at 8:00. | 8:00’de işe giderim. |
at | He eats lunch at noon. | Öğlen öğle yemeği yer. |
at | She often goes for a walk at night. | Sık sık geceleri yürüyüşe çıkar. |
at | They go to bed at midnight. | Gece yarısı yatağa giderler. |
at | at night | geceleyin |
at | at half past seven | yedi buçukta |
at | at night | geceleyin |
at | at the weekend | haftasonunda |
at | at half past nine | dokuz buçukta |
Günler için “on” kullanın.
on | I work on Saturdays. | Cumartesileri çalışırım |
on | He does laundry on Wednesdays. | Çamaşırlarını çarşambaları yıkar. |
Uzunca süreler için şu edatları kulanabilirsiniz. “since,” “for,” “by,” “during,” “from…to,” “from…until,” “with,” and “within.”
since | I have lived in Minneapolis since 2005. (I moved there in 2005 and still live there.) | 2005’ten beri Minneapolis’te yaşıyorum. (2005’te oraya taşındım ve hala orada yaşıyorum.) |
since 1980 | 1980’den beri | |
for | He will be in Toronto for 3 weeks. (He will spend 3 weeks in Toronto.) | 3 hafta boyunca Toronto’da olacak. (Toronto’da 3 hafta geçirecek.) |
for 2 years | 2 yıldır | |
by | She will finish her homework by 6:00. | Ödevini 6:00 ya kadar bitirecek. |
(She will finish her homework sometime between now and 6:00.) | (Ev ödevini şimdi ile 6:00 arasında bitirecek.) | |
I will be back by 6 o’clock. (in the sense of at the latest) | Saat 6’ya kadar döneceğim. (en geç anlamında) | |
By 11 o’clock, I had read five pages. (up to a certain time) | Saat 11’e kadar beş sayfa okumuştum. (belirli bir zamana kadar) | |
during | He works part time during the summer. | Yaz aylarında yarı zamanlı çalışır. |
(For the period of time throughout the summer.) | (Yaz boyunca süre için.) | |
from..to | I will collect data from January to June. | Ocak’tan Haziran’a kadar veri toplayacağım. |
(Starting in January and ending in June.) | (Ocak’ta başlayıp Haziran’da bitiyor.) | |
from..until | They are in school from August until May. | Ağustos’tan Mayıs’a kadar okuldalar. |
(Starting in August and ending in May.) | (Ağustos’ta başlayıp Mayıs’ta bitiyor.) | |
within | She will graduate within 2 years. (Not longer than 2 years.) | 2 yıl içinde mezun olacak. (2 yıldan fazla olamaz.) |
ago | 4 years ago (a time in the past) | 4 yıl önce (geçmişte bir zaman) |
before | before 2020 (earlier than a specified date) | 2020’den önce (belirtilen bir tarihten önce) |
to | ten to 10 (9:50) (telling the time) | ondan 10’a (9:50) (zamanı söylemek) |
past | ten past five (5:10) (telling the time) | beşi on geçe (5:10) (zamanı söylemek) |
to / till / until | from Wednesday to/till Friday (the beginning and end of a period of time) | çarşambadan cumaya kadar (belirli bir sürenin başlangıcı ve bitişi) |
till / until | He is on vacation until Sunday (how long something is going to last) | Pazar gününe kadar tatilde (bir şey ne kadar sürecek) |
Prepositions of Place (Yer edatları)
Bir yere atıfta bulunmak için “in” (noktanın kendisi), “at” (genel çevre), “on” (yüzey) ve “inside” (içerilen bir şey) edatlarını kullanın.
They will meet in the lunchroom. | Yemekhanede buluşacaklar. |
She was waiting at the corner. | Köşede bekliyordu. |
He left his phone on the bed. | Telefonunu yatağın üzerinde bıraktı. |
Place the pen inside the drawer. | Kalemi çekmecenin içine yerleştirin. |
Bir noktadan daha yüksek bir nesneye atıfta bulunmak için “over” ve “above” edatlarını kullanın. Bir noktadan daha alçak bir nesneyi ifade etmek için “below,” “beneath,” “under,” and “underneath.” edatlarını kullanın.
The bird flew over the house. | Kuş evin üzerinden uçtu. |
The plates were on the shelf above the cups. | Tabaklar, bardakların üzerindeki raftaydı. |
There is hard wood beneath the carpet. | Halının altında sert ahşap vardır. |
The squirrel hid the nuts under a pile of leaves. | Sincap, cevizleri bir yaprak yığınının altına sakladı. |
The cat is hiding underneath the box. | Kedi kutunun altında saklanıyor. |
Bir noktaya yakın bir nesneyi belirtmek için, “by”, “near”, “next to”, “among”, “between” ve “opposite” edatlarını kullanın.
The gas station is by the grocery store. | Benzin istasyonu marketin yanındadır. |
The park is near her house. | Park, evinin yanındadır. |
Park your bike next to the garage. | Bisikletinizi garajın yanına park edin. |
There is a deer between the two trees. | İki ağaç arasında bir geyik vardır. |
There is a purple flower among the weeds. | Yabani otlar arasında mor bir çiçek vardır. |
The garage is opposite the house. | Garaj evin karşısındadır. |
Kaynak: https://www.instagram.com/p/CeL5wOuJO88/?utm_source=ig_web_copy_link
in
We sleep in our bedroom. We live in Texas. | Yatak odamızda uyuyoruz. Teksas’ta yaşıyoruz. |
I live in the United States. | Amerika’da yaşıyorum. |
I read about it in Harry Potter. | Bunu Harry Potter’da okumuştum. |
We are going in a bus to the sports game. | Spor maçına otobüsle gidiyoruz. |
You look great in that picture. Where in the world were you? | O resimde harika görünüyorsun. Dünyanın neresindeydin? |
in the kitchen, in London | mutfakta, Londra’da |
in the book | kitapta |
in the car, in a taxi | arabada, takside |
in the picture, in the world | resimde, dünyada |
at
Leave your shoes at the door. | Ayakkabılarını kapıda bırak. |
We have dinner at the table. | Akşam yemeğini masada yiyoruz. |
I told him I would meet him at 5pm | onunla 5 te buluşacağımı söyledim |
We are studying at the library. | Kütüphanede ders çalışıyoruz. |
at the door, at the station | kapıda, istasyonda |
at the table | masada |
at a concert, at the party | bir konserde, partide |
at the cinema, at school, at work | sinemada, okulda, işte |
on
The mirror is on the wall. | Ayna duvarda. |
The keys are on the desk. | Anahtarlar masanın üzerinde. |
The stage is on the right side. | Sahne sağ tarafta. |
We live on the first floor. | Birinci katta yaşıyoruz. |
I talked to him on the bus. | Onunla otobüste konuştum. |
the picture on the wall | duvardaki resim |
London lies on the Thames. | Londra, Thames Nehri üzerinde yer alır. |
on the table | masanın üstünde |
on the left | soldaki |
on the first floor | Birinci katta |
on the bus, on a plane | otobüste, uçakta |
on TV, on the radio | televizyonda, radyoda |
by, next to, beside
The school is next to the church. | Okul kilisenin yanında. |
Jane is standing by / next to / beside the car. | Jane arabanın / yanında / yanında duruyor. |
under
The ants are under the rock. | Karıncalar kayanın altındadır. |
the bag is under the table | çanta masanın altında |
below
the fish are below the surface | balıklar yüzeyin altında |
over
Put a blanket over your lap. | Kucağınızın üstüne bir battaniye koyun. |
You can drive if you are over 16 years of age. | 16 yaşından büyükseniz araba kullanabilirsiniz. |
Drive over the bridge. | Köprünün üzerinden geçin. |
Climb over the wall. | Duvarın üzerinden tırman. |
put a jacket over your shirt | gömleğinin üzerine bir ceket giy |
over 16 years of age | 16 yaşından büyük |
walk over the bridge | köprünün üzerinden yürümek |
climb over the wall | duvarın üzerinden tırmanmak |
above
The plates go above the glasses in the pantry. | Kilerdeki tabaklar bardakların üstüne çıkar. |
across
Walk across the bridge. | Köprü boyunca yürüyün. |
Swim across the pool. | Havuz boyunca yüzün. |
walk across the bridge | köprüyü yürüyerek geçmek |
swim across the lake | göl boyunca yüzmek |
through
Drive through the tunnel. | Tünelden geçin. |
Enter through the breezeway. | Geçitten girin. |
drive through the tunnel | tünelden geçmek |
to
Go to the restaurant. | Restorana git. |
go to the cinema | sinemaya git |
go to London / Ireland | Londra / İrlanda’ya git |
into
Go into the house. Once there, go into the bedroom. | Eve git. Oradayken, yatak odasına gidin. |
go into the kitchen / the house | mutfağa / eve git |
towards
She walked towards the house. | Eve doğru yürüdü. |
go 5 steps towards the house | eve doğru 5 adım git |
onto
Jump onto the bench. | Bankın üzerine atlayın. |
from
We bought a fruit from the grocery store. | Bakkaldan meyve aldık. |
a flower from the garden | bahçeden bir çiçek |
above
a path above the lake | Gölün üstünde bir yol |
Bir konumu belirtmek için “in” (bir alan veya hacim), “at” (bir nokta) ve “on” (bir yüzey) edatlarını kullanın.
They live in the country. (an area) | Taşrada yaşıyorlar. (bir alan) |
She will find him at the library. (a point) | Onu kütüphanede bulacaktır. (Bir nokta) |
There is a lot of dirt on the window. (a surface) | Pencerede çok fazla kir var. (bir yüzey) |
Prepositions of Spatial Relationships (Mekansal ilişki edatları)
Mekansal ilişkiyi anlatmak için şu edatları kullanın “above,” “across,” “against,” “ahead of,” “along,” “among,” “around,” “behind,” “below,”
“beneath,” “beside,” “between,” “from,” “in front of,” “inside,” “near,” “off,” “out of,” “through,” “toward,” “under,” and “within.”
Edat | Example | Türkçesi |
across | The post office is across the street from the grocery store. | Postane, bakkalın karşısındadır. |
along | We will stop at many attractions along the way. | Yol boyunca birçok cazibe merkezinde duracağız. |
behind | The kids are hiding behind the tree. | Çocuklar ağacın arkasına saklanıyor. |
off | His shirt is off. | Gömleği kapalı. |
toward | Walk toward the garage and then turn left. | Garaja doğru yürüyün ve ardından sola dönün. |
within | Place a check mark within the box. | Kutunun içine bir onay işareti koyun. |
from | a present from Jane | Jane’den bir hediye |
of | a page of the book | kitabın bir sayfası |
the picture of a palace | bir saray resmi | |
by | a book by Mark Twain | Mark Twain’in bir kitabı |
on | walking or riding on horseback | ata binmek veya yürümek |
get on the bus, on foot | yürüyerek otobüse binmek | |
in | get in the car | arabaya bin |
off | get off the train | trenden inmek |
out of | get out of the taxi | taksiden in |
by | by car, by bus | arabayla, otobüsle |
at | she learned Russian at 45 | 45 yaşında Rusça öğrendi |
about | we were talking about you | senin hakkında konuşuyorduk |
Diğer örnekler
Prepositions | Sentence | Türkçesi |
aboard | We climbed aboard the boat. | Tekneye bindik. |
aboard | Is there a doctor aboard the plane? | Uçakta doktor var mı? |
about | What do you think about Mary? | Meryem hakkında ne düşünüyorsun? |
about | Let’s talk about something different. | Farklı bir şeyden bahsedelim. |
about | I’ve just read a book about President Putin. | Az önce Başkan Putin hakkında bir kitap okudum. |
about | The lion was pacing about its cage. | Aslan kafesinin etrafında volta atıyordu. |
above | We are flying above the clouds. | Bulutların üzerinde uçuyoruz. |
above | We live in the hills, 1,000 metres above sea-level. | Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte, tepelerde yaşıyoruz. |
above | It’s only two degrees above freezing point. [+2ºC] | Donma noktasının sadece iki derece üzerinde. [+2ºC] |
above | Who came above you in the test results? | Test sonuçlarında kim sizden üstün geldi? |
according to | According to John, Mary was late. I believe John. | John’a göre Mary gecikmişti. John’a inanıyorum. |
across | We drove across the desert. | Çölü arabayla geçtik. |
across | The dog ran across the road. | Köpek yolun karşısına koştu. |
across | There is a bridge across the river. | Nehrin karşısında bir köprü var. |
across | She lives in the house across the street. It’s nearly opposite mine. | Sokağın karşısındaki evde yaşıyor. Neredeyse benimkinin karşısında. |
against | Did you vote for or against the suggestion? | Öneriye lehte mi aleyhte mi oy verdiniz? |
against | He put his bicycle against the wall. | Bisikletini duvara dayadı. |
ahead of | Anthony is ahead of Rachel in the race. He’ll win. | Anthony yarışta Rachel’ın önünde. O kazanacak. |
ahead of | We have a long day ahead of us. Let’s get going! | Önümüzde uzun bir gün var. Haydi gidelim! |
along | We walked along the beach for two miles. | Sahil boyunca iki mil yürüdük. |
along | There are trees along the road. | Yol boyunca ağaçlar var. |
along | The toilet is along the corridor. | Tuvalet koridor boyuncadır. |
along with | Do you want some pork along with the chicken? | Tavukla birlikte biraz domuz eti ister misin? |
alongside | Their boat came alongside our boat. | Onların teknesi bizim teknemizin yanına geldi. |
alongside | Team A worked alongside Team B during construction. | A Ekibi, inşaat sırasında B Ekibi ile birlikte çalıştı. |
amid | amidst (poetic) | I couldn’t hear her amid the noise. | Gürültünün arasında onu duyamadım. |
amid | amidst (poetic) | We were lost amidst the trees. | Ağaçların arasında kaybolmuştuk. |
among | amongst | Is there a doctor among us? | Aramızda doktor var mı? |
among | amongst | There were secret police among the crowd. | Kalabalığın arasında gizli polisler de vardı. |
among | amongst | I was amongst strangers. I didn’t know anyone. | Yabancıların arasındaydım. kimseyi tanımıyordum |
apart from | Nobody objected apart from you, so we did it. | Sizden başka kimse itiraz etmedi, biz de yaptık. |
around | We walked around the town for an hour. | Bir saat boyunca kasabayı dolaştık. |
around | They all sat around the camp fire. | Hepsi kamp ateşinin etrafına oturdu. |
around | There is a big fence around the house. | Evin etrafında büyük bir çit var. |
around | He was born around 1570. | 1570 civarında doğdu. |
around | Let’s meet around 7pm. | Akşam 7 gibi buluşalım. |
as for | As for Matt, he will arrive later. | Matt’e gelince, daha sonra gelecek. |
as per | We must work strictly as per the law. | Yasalara göre kesinlikle çalışmalıyız. |
aside from | I have another car aside from this one. Both are red. | Bunun dışında bir arabam daha var. İkisi de kırmızı. |
at | He is at school. | O okulda. |
at | We first met at a party. | İlk önce bir partide tanıştık. |
at | Let’s start the meeting at 9 o’clock. | Toplantıya saat 9’da başlayalım. |
at | He started work at 17 (years of age). | 17 yaşında (yaş) çalışmaya başladı. |
at | We are aiming at sales of $1,000,000. | 1.000.000 $ satış hedefliyoruz. |
away from | The cat ran away from the dog and escaped. | Kedi köpekten kaçarak kurtuldu. |
behind | There is a police car behind us. It’s following us. | Arkamızda bir polis arabası var. Bizi takip ediyor. |
behind | We have a garden behind our house. | Evimizin arkasında bir bahçemiz var. |
behind | The child was hiding behind the tree. | Çocuk ağacın arkasına saklanıyordu. |
behind | I am behind your project. I will support it. | Projenizin arkasındayım. destekleyeceğim |
behind | Vonica finished behind Shirley in the race. | Vonica yarışı Shirley’nin arkasında bitirdi. |
behind | She is behind the other children in her class. | Sınıfındaki diğer çocukların gerisindedir. |
below | Much of Holland is below sea-level. | Hollanda’nın çoğu deniz seviyesinin altındadır. |
below | There is a family in the flat below us. | Altımızdaki dairede bir aile var. |
below | The temperature is 5 degrees below freezing point. [-5ºC] | Sıcaklık donma noktasının 5 derece altında. [-5ºC] |
below | I came below Vonica in the test. | Testte Vonica’nın altında geldim. |
below | You can buy it if it’s below $50. | 50 doların altındaysa satın alabilirsiniz. |
beneath | Our garage is beneath our house. | Garajımız evimizin altındadır. |
beneath | The tunnel runs beneath the sea. | Tünel denizin altından geçiyor. |
beneath | Laurence is beneath the General Manager. | Laurence, Genel Müdürün altındadır. |
beneath | It was beneath his dignity to do that. | Bunu yapmak onun haysiyetine aykırıydı. |
beside | The river runs beside our house. | Nehir evimizin yanından akıyor. |
beside | James was sitting beside Miriam. | James, Miriam’ın yanında oturuyordu. |
besides | What shall we have besides coffee? | Kahveden başka ne yiyelim? |
between | Tara was sitting between Ram and Ati. | Tara, Ram ve Ati’nin arasında oturuyordu. |
between | Between you and me, I think she’s crazy. | Aramızda kalsın, bence o deli. |
between | I can meet you between 1pm and 2pm. | 13:00 – 14:00 saatleri arasında görüşebiliriz. |
beyond | Can you see someone in the distance, beyond that house? | Uzakta, o evin ötesinde birini görebiliyor musun? |
beyond | This is too difficult. It’s beyond me. | Bu çok zor. Beni aşar. |
beyond | The meeting continued beyond midnight. | Toplantı gece yarısından sonra da devam etti. |
but for | It’s your fault! But for you, I’d have been on time. | Bu senin hatan! Ama senin için zamanında yetişebilirdim. |
by | We came by car. | Arabayla geldik. |
by | Fireworks were invented by the Chinese. | Havai fişek Çinliler tarafından icat edildi. |
by | He was shot by a professional killer. | Profesyonel bir katil tarafından vuruldu. |
by | It happened by accident. | Kazara oldu. |
by | He lost the race by five seconds. | Yarışı beş saniye farkla kaybetti. |
by | The room is 10 metres by 6 metres. | Oda 10 metreye 6 metredir. |
by | We must finish by Tuesday. | Salıya kadar bitirmeliyiz. |
by | We were sitting by the window. | Pencere kenarında oturuyorduk. |
by | By my calculation he must be 73. | Hesabıma göre 73 yaşında olmalı. |
by means of | You open a door by means of its handle. | Kapıyı kulpundan açıyorsunuz. |
close to | My car is close to your car. About two cars away. | Arabam senin arabana yakın. Yaklaşık iki araba uzakta. |
concerning | Your teacher talked to me concerning your homework. | Öğretmenin benimle ödevin hakkında konuştu. |
concerning | I have some questions concerning your decision. | Kararınızla ilgili bazı sorularım var. |
considering | Considering the poor quality, I think the price is too high. | Kalitesiz olması göz önüne alındığında, fiyatın çok yüksek olduğunu düşünüyorum. |
considering | I think I must be going, considering the time. | Sanırım zamanı göz önünde bulundurarak gitmeliyim. |
contrary to | Contrary to expectations, the euro fell in value. | Beklenenin aksine euro değer kaybetti. |
counting | There were four people, or five counting the baby. | Dört kişi vardı ya da bebeği sayarsak beş kişi. |
counting | That makes $70, not counting the tax. | Bu, vergiyi saymazsak 70 dolar eder. |
down | They ran down the hill. | Tepeden aşağı koştular. |
down | The post office is down the road. | Postane yolun aşağısında. |
down | They have had many wars down the years. | Yıllar boyunca birçok savaşları oldu. |
due to | The cancellation was due to the rain. There was no other reason. | İptal yağmur nedeniyle oldu. Başka bir sebep yoktu. |
during | He fell asleep during the meeting. | Toplantı sırasında uyuyakaldı. |
during | I want to go swimming during the weekend. | Hafta sonu yüzmeye gitmek istiyorum. |
during | I was bored during the whole film. | Tüm film boyunca sıkıldım. |
except | You can have any colour except blue. There is no more blue. | Mavi dışında herhangi bir renge sahip olabilirsiniz. Artık mavi yok. |
except | They all came except Stephen. He didn’t want to come. | Stephen dışında hepsi geldi. Gelmek istemedi. |
except for | Everyone was present, except for Mary. She stayed at home. | Mary dışında herkes oradaydı. Evde kaldı. |
excepting | I can eat anything excepting pork. It makes me sick. | Domuz eti dışında her şeyi yiyebilirim. Beni hasta ediyor. |
excepting | Excepting Jo, everyone was present. No-one knew where Jo was. | Jo dışında herkes oradaydı. Kimse Jo’nun nerede olduğunu bilmiyordu. |
excluding | It costs $70, excluding $10 for delivery. (Total = $80.) | Teslimat için 10 $ hariç, 70 $ maliyeti. (Toplam = 80$.) |
excluding | We open every day excluding Christmas Day. On Christmas Day we have a holiday. | Noel Günü hariç her gün açığız. Noel günü bir tatilimiz var. |
following | We had coffee following lunch. | Öğle yemeğinden sonra kahve içtik. |
following | He couldn’t work following his illness. | Hastalığından sonra çalışamadı. |
for | This is for you. | Bu sizin için. |
for | Do you want to go for a walk? | Yürüyüşe çıkmak ister misin? |
for | You use a corkscrew for opening bottles. | Şişeleri açmak için tirbuşon kullanıyorsunuz. |
for | Cigarettes are bad for you. | Sigara senin için kötü. |
for | I’m saving for a new car. | Yeni bir araba için para biriktiriyorum. |
for | Is this the road for Rome? | Roma’ya giden yol bu mu? |
for | Is this the train for Cambridge? | Bu tren Cambridge’e mi gidiyor? |
for | I bought it for $10. | 10 dolara aldım. |
for | We worked for three hours. | Üç saat çalıştık. |
for | Keep walking for two kilometres. | İki kilometre yürümeye devam edin. |
from | Where do you come from? | Nerelisiniz? |
from | This letter is from my wife. | Bu mektup eşimden. |
from | I bought this car from Henry. | Bu arabayı Henry’den aldım. |
from | They prevented me from entering. | Girmemi engellediler. |
from | My car is different from yours. | Benim arabam seninkinden farklı. |
from | We worked from Monday to Wednesday. | Pazartesiden Çarşambaya kadar çalıştık. |
from | Paper is made from wood. | Kağıt ağaçtan yapılır. |
from | It can cost anything from $5 to $15. | 5 dolardan 15 dolara kadar herhangi bir şeye mal olabilir. |
from | The police took my driving licence from me. | Polis ehliyetimi elimden aldı. |
from | He died from overwork. | Fazla çalışmaktan öldü. |
given | He is in very good health, given his age. He’s at least 95. | Yaşına göre sağlığı çok iyi. En az 95 yaşında. |
given | Given the time, you ought to leave now. | Zaman göz önüne alındığında, şimdi gitmelisin. |
gone | It’s certainly gone 11 o’clock. It must be 11.30. | Kesinlikle saat 11’i geçti. 11:30 olmalı |
gone | He’s gone 50. He must be nearly 60 years old. | 50 yaşını geçti. 60 yaşına yakın olmalı. |
in | Monkeys live in the jungle. | Maymunlar ormanda yaşar. |
in | John is the man with his hand in his pocket. | John, eli cebinde olan adamdır. |
in | I live in an apartment. | Apartmanda yaşıyorum. |
in | She lives in Bangkok. | Bangkok’ta yaşıyor. |
in | Tara was born in 1977. | Tara 1977’de doğdu. |
in | Trains were invented in the nineteenth century. | Trenler on dokuzuncu yüzyılda icat edildi. |
in | I’ll come back in two weeks. | İki hafta sonra geri geleceğim. |
in | Let’s meet in the morning. | Sabah buluşalım. |
in | There are 60 seconds in a minute. | Bir dakikada 60 saniye vardır. |
in addition to | There were two people in addition to me. So that made three of us. | Benden başka iki kişi daha vardı. Böylece üç kişi olduk. |
in between | He is in between the two opinions. He wants to compromise. | O, iki görüş arasındadır. Uzlaşmak istiyor. |
in case of | You can phone me in case of need. Day or night. | İhtiyaç durumunda beni arayabilirsin. Gün ya da gece. |
in face of | He reacts bravely in face of danger. | Tehlike karşısında cesurca tepki verir. |
in favour of | I am not in favour of your idea. It won’t work. | Senin fikrinden yana değilim. işe yaramayacak |
in front of | You can park your car in front of my house. | Arabanı evimin önüne park edebilirsin. |
in spite of | We went swimming in spite of the cold water. | Soğuk suya rağmen yüzmeye gittik. |
in view of | In view of your illness, we will wait for a week. | Hastalığınız nedeniyle bir hafta bekleyeceğiz. |
including | The price is $70 including $10 for delivery. (Total = $70.) | Fiyat 10 tl kargo dahil 70 tl dir. (Toplam = 70$.) |
including | There were four of us, including the baby. | Bebek dahil dört kişiydik. |
inside | It was dark inside the tunnel. | Tünelin içi karanlıktı. |
inside | My modem is inside my computer. It’s an internal modem. | Modem bilgisayarımın içinde. Dahili bir modemdir. |
instead of | We don’t have any tea. Would you like coffee instead of tea? | Çayımız yok. Çay yerine kahve ister misiniz? |
into | John went into that shop. | John o dükkana girdi. |
into | If you heat ice it turns into water. | Buzu ısıtırsanız suya dönüşür. |
into | We cut the cake into ten pieces. | Keki on parçaya böldük. |
near | The school is near the post office. | Okul postanenin yanındadır. |
near | It’s 20 December. We are very near Christmas Day. | 20 Aralık. Noel Günü’ne çok yaklaştık. |
near to | There is a restaurant near to my office. Just two minutes away. | Ofisime yakın bir restoran var. Sadece iki dakika uzaklıkta. |
of | I live in the house at the end of the road. | Yolun sonundaki evde yaşıyorum. |
of | Do you like the work of Shakespeare? | Shakespeare’in eserlerini beğeniyor musunuz? |
of | What was the cost of this book? | Bu kitabın maliyeti ne kadardı? |
of | He lives in the City of Westminster. | Westminster şehrinde yaşıyor. |
of | It was kind of you to help me. | Bana yardım etmen büyük incelikti. |
of | This is the cause of the problem. | Sorunun nedeni budur. |
of | Most tables are made of wood. | Masaların çoğu ahşaptan yapılmıştır. |
of | Can I have a cup of coffee? | Bir fincan kahve alabilir miyim? |
of | I know some of these people. | Bu insanlardan bazılarını tanıyorum. |
of | I don’t know any of these people. | Bu insanların hiçbirini tanımıyorum. |
of | He lives south of London. | Londra’nın güneyinde yaşıyor. |
off | Please take your shoes off the table. | Lütfen ayakkabılarınızı masadan kaldırın. |
off | Keep off the grass. | Çimlere basma. |
off | It fell off the table and broke. | Masadan düştü ve kırıldı. |
off | They live in a street off Fifth Avenue. | Beşinci Cadde’nin dışındaki bir sokakta yaşıyorlar. |
on | Please don’t put your shoes on the table. | Lütfen ayakkabılarınızı masaya koymayın. |
on | The picture is on page 7. | Resim 7. sayfadadır. |
on | We live on a busy road. It’s very noisy. | İşlek bir yolda yaşıyoruz. Bu çok gürültülü. |
on | She is sunbathing on the beach. | Sahilde güneşleniyor. |
on | Is there water on the Moon? | Ay’da su var mı? |
on | I need a book on bio-chemistry. | Biyokimya üzerine bir kitaba ihtiyacım var. |
on | My birthday is on Monday. | Doğum günüm pazartesi. |
on | I start work on 7 May. | 7 Mayıs’ta işe başlıyorum. |
on | Let’s meet on the weekend. (American English) | Hafta sonu buluşalım. (Amerika İngilizcesi) |
on | I’ll see you on Christmas Day. | Noel günü görüşürüz. |
on | You must be on time. | Zamanında olmalısın. |
on | He broke his leg on getting out of the car. | Arabadan inerken bacağını kırdı. |
on account of | Don’t worry on account of me. Think about yourself. | Benim için endişelenme. Kendini düşün. |
on behalf of | I’m calling you on behalf of Mr Brown. I represent him in legal matters. | Sizi Bay Brown adına arıyorum. Hukuki konularda onu temsil ediyorum. |
on board | Is there a doctor on board this plane? | Bu uçakta doktor var mı? |
on to | The cat jumped on to the chair. | Kedi sandalyeye atladı. |
on top of | The cat is sitting on top of the television. | Kedi televizyonun üstüne oturuyor. |
onto | The cat jumped onto the chair. | Kedi sandalyeye atladı. |
opposite | There is a post office opposite my house. | Evimin karşısında bir postane var. |
opposite | She sat opposite him and looked into his eyes. | Karşısına oturdu ve gözlerinin içine baktı. |
opposite to | There is a tree opposite to the house. Straight across the road. | Evin karşısında bir ağaç var. Yolun karşısında. |
out of | Take your hands out of your pockets and help me! | Ellerinizi cebinizden çıkarın ve bana yardım edin! |
out of | He went out of the room to smoke a cigarette. | Sigara içmek için odadan çıktı. |
out of | We’re out of eggs. Shall I buy some? | Yumurtamız bitti. Biraz alayım mı? |
outside | I don’t live in London. I live outside London. | Londra’da yaşamıyorum. Londra dışında yaşıyorum. |
outside | It was very cold outside the car. | Arabanın dışı çok soğuktu. |
outside | This is outside my scope. | Bu benim ilgi alanım dışında. |
outside of | They stopped outside of the city to check the map before entering. | Girmeden önce haritayı kontrol etmek için şehrin dışında durdular. |
over | We are flying over the mountains. | Dağların üzerinden uçuyoruz. |
over | Put the blanket over the bed. | Battaniyeyi yatağın üzerine koyun. |
over | The cat jumped over the wall. | Kedi duvarın üzerinden atladı. |
over | Let’s discuss it over dinner. | Akşam yemeğinde tartışalım. |
over | The king ruled over the country for many years. | Kral ülkeyi uzun yıllar yönetti. |
over | The town is just over the border. | Kasaba sınırın hemen ötesinde. |
over | It cost over $50. It was $53.25. | 50 dolardan fazlaya mal oldu. 53,25 dolardı. |
over | There is rain over the whole country. | Ülke genelinde yağmur var. |
over | It took over an hour to do my homework. | Ödevimi yapmak bir saatten fazla sürdü. |
over | The population has increased over the past twenty years. | Nüfus son yirmi yılda arttı. |
over | Can you stay with us over Christmas? | Noel boyunca bizimle kalabilir misin? |
past | I saw you yesterday when we drove past your school. | Dün okulunuzun önünden geçerken sizi gördüm. |
past | The post office is just past the police station. | Postane karakolun hemen yanında. |
past | Don’t work past your bed-time. | Yatmadan önce çalışmayın. |
past | This is difficult. It’s past me. | Bu zor. Beni geçti. |
past | It’s nearly ten minutes past five. 5.09 to be precise. | Beşi neredeyse on geçiyor. 5.09 kesin olarak. |
pending | We cannot supply you pending payment. | Size bekleyen ödeme sağlayamıyoruz. |
pending | Pending his return, we can do nothing. | O dönene kadar hiçbir şey yapamayız. |
pending | There were many arguments pending the negotiations. | Müzakereleri bekleyen birçok tartışma vardı. |
prior to | I never spoke French prior to living in France. But I learned quickly after coming to France. | Fransa’da yaşamadan önce hiç Fransızca konuşmadım. Ama Fransa’ya geldikten sonra çabuk öğrendim. |
regarding | I would like to speak to you regarding my homework. | Seninle ödevim hakkında konuşmak istiyorum. |
regarding | Regarding John, let’s talk later. | John ile ilgili olarak, sonra konuşalım. |
regardless of | I don’t want it, regardless of the price. Even if it’s free, I just don’t want it. | Fiyatı ne olursa olsun istemiyorum. Bedava olsa bile, istemiyorum. |
respecting | I would like to speak to you respecting my homework. | Seninle ödevimle ilgili olarak sizinle konuşmak istiyorum. |
respecting | I am writing to you respecting our latest products. | Size en son ürünlerimizle ilgili olarak yazıyorum. |
round | I live round the corner. | Köşe başında yaşıyorum. |
round | They all sat round the fire. | Hepsi ateşin etrafına oturdu. |
round | There is a hedge round the house. | Evin etrafında bir çit var. |
thanks to | Thanks to Shirley, we arrived on time. | Shirley sayesinde zamanında vardık. |
through | The train goes through a tunnel. | Tren bir tünelden geçiyor. |
through | I can see light through the keyhole. | Anahtar deliğinden ışığı görebiliyorum. |
through | You have been through a difficult experience. | Zor bir deneyimden geçtiniz. |
through | You went thru a red light. | Kırmızı ışıkta geçtin. |
through | The error occurred through my own stupidity. | Hata benim aptallığımdan kaynaklandı. |
through | They worked Monday through Thursday. (American English) | Pazartesiden perşembeye kadar çalıştılar. (Amerika İngilizcesi) |
throughout | It is raining throughout the whole country. | Bütün yurtta yağmur yağıyor. |
throughout | He worked throughout the day, and most of the night. | Bütün gün ve gecenin çoğunda çalıştı. |
to | Could you give this to Kob? | Bunu Kob’a verebilir misin? |
to | My car does 10 miles to the litre. | Aracım litresi ile 10km yapıyor. |
to | To his surprise, the door was open. | Kapının açık olması onu şaşırtmıştı. |
to | The museum is open from Monday to Friday. | Müze pazartesiden cumaya açıktır. |
to | The time is ten to five. [4.50] | Saat beşe on var. [4.50] |
towards | He drove off toward(s) the mountain. | Dağa doğru yola çıktı. |
towards | I’d better go. It’s getting toward(s) midnight. | Gitsem iyi olur. Gece yarısına (s) yaklaşıyor. |
towards | He contributed $100,000 toward(s) the new building. | Yeni binaya 100.000 $ katkıda bulundu. |
towards | It’s the first step toward(s) peace. | Barışa doğru atılan ilk adımdır. |
towards | He has a positive attitude toward(s) his work. | İşine/işlerine karşı olumlu bir tutumu vardır. |
under | The mouse ran under the chair. | Fare sandalyenin altına koştu. |
under | The bucket is under the sink. | Kova lavabonun altında. |
under | Submarines can travel under water. | Denizaltılar su altında hareket edebilir. |
under | We drove under a bridge. | Bir köprünün altından geçtik. |
under | I have a T-shirt under my pullover. | Kazağımın altında bir tişörtüm var. |
under | Who do you work under? Who is your boss? | Kimin altında çalışıyorsun? Patronun kim? |
under | I am under orders from the President. | Başkanın emri altındayım. |
under | What is the subject under discussion? | Tartışılan konu nedir? |
under | Under the company rules, we can’t do that. | Şirket kurallarına göre bunu yapamayız. |
under | Please buy it if it’s under $50. | Lütfen 50 doların altındaysa satın alın. |
underneath | The nurse put a pillow underneath his head. | Hemşire başının altına bir yastık koydu. |
underneath | There is a big cellar underneath our house. | Evimizin altında büyük bir kiler var. |
up | Jack and Jill ran up the hill. | Jack ve Jill tepeye koştu. |
up | There is a post office up the street. | Sokağın yukarısında bir postane var. |
up against | We are up against a powerful enemy. | Güçlü bir düşmanla karşı karşıyayız. |
up to | There was a shop here up to 1990. But it closed that year. | 1990 yılına kadar burada bir dükkan vardı ama o yıl kapandı. |
upon (formal) | Please don’t put your shoes upon the table. | Lütfen ayakkabılarınızı masanın üzerine koymayın. |
upon (formal) | There are now no dinosaurs upon Earth. | Artık Dünya’da hiç dinozor yok. |
upon (formal) | I need a book upon bio-chemistry. | Biyokimya üzerine bir kitaba ihtiyacım var. |
upon (formal) | We met upon a Monday. | Bir Pazartesi günü buluştuk. |
upon (formal) | He broke his leg upon getting out of the car. | Arabadan inerken bacağını kırdı. |
versus | We should choose peace versus war. | Savaşa karşı barışı seçmeliyiz. |
via | We flew from Paris to Bangkok via Dubai. | Dubai üzerinden Paris’ten Bangkok’a uçtuk. |
with | Do you live with your parents? | Ailenle mi yaşıyorsun? |
with | I discussed it with her. | Onunla tartıştım. |
with | With your permission, I’d like to go. | İzninizle, gitmek istiyorum. |
with | If you mix red with yellow you get orange. | Kırmızı ile sarıyı karıştırırsanız turuncu elde edersiniz. |
with | Muriel is the girl with black hair. | Muriel siyah saçlı kızdır. |
with | Do you want to come with us? | Bizimle gelmek istermisin? |
with | I made this chair with my own hands. | Bu sandalyeyi kendi ellerimle yaptım. |
with | You’ll forget her with time. | Onu zamanla unutacaksın. |
with reference to | With reference to your comments, I’ll reply soon. | Yorumlarınıza istinaden yakında cevap vereceğim. |
with reference to | I am writing with reference to your order. | Siparişinize istinaden yazıyorum. |
with regard to | I’d like to speak to you with regard to your work. | İşinizle ilgili olarak sizinle konuşmak istiyorum. |
within | There is a modem within the computer. | Bilgisayar içerisinde modem bulunmaktadır. |
within | I will finish within 30 minutes. | 30 dakikada bitiririm. |
within | He lives within 10 miles of his work. | İşinin 10 mil yakınında yaşıyor. |
within | It’s not within my power to help you. | Sana yardım etmek benim elimde değil. |
without | I want trousers without buttons. | Düğmesiz pantolon istiyorum. |
without | I came without my wife because she is working. | Eşim çalıştığı için yanında olmadan geldim. |
without | He watched without speaking. | Konuşmadan izledi. |
*Bonus:
By ve Until arasındaki farklar
By ve Until zamanla ilgili edattır. Sıklıkla karıştırılabiliyor. Arasındaki farklar şu şekildedir;
‘by‘ bir cümlede en son termin süresini anlatır. Bir şeyin tamamlanması gereken noktayı gösterir.
‘until‘ termin süresinden önceki sürece odaklanır.
Örnekler;
John will come back to the town by Monday. | John Pazartesi günü kasabaya geri dönecek. |
John will be out of the town until Monday. | John pazartesiye kadar şehir dışında olacak. |
Kate will be at the party by 4’O clock | Kate saat 4’te partide olacak. |
Kate will be at the party until 4’O clock. | Kate saat 4’e kadar partide olacak. |
By ve until arasındaki ana farklar
‘By’ edatı, belirli bir an veya zamanda veya daha önce gerçekleşmesi gereken bir olay veya eylemi ifade etmek için kullanılır.
Aksine, ‘until’ kelimesini zamanın belirli bir noktasında değişecek veya duracak bir durumu, eylemi veya durumu tanımlamak için kullanırız.
‘By’, bir şeyi yapmak için belirli bir zaman sınırı olduğunda, bir şeyin belirli bir zamana kadar başarılması / tamamlanması gerektiğini belirtmek için kullanılır.
Buna karşılık, eğer odak noktası zaman sınırı değil de son tarihten önceki dönem ise, o zaman bir şeyin belirli bir süre boyunca devam ettiğini ve belirli bir noktaya (bahsedilen) ulaşıldığında durduğunu göstermek için until kullanırız.
Örnekler;
By
I will mail you the documents by Monday. | Belgeleri pazartesiye kadar size postalayacağım. |
I will finish my homework by 12:30 pm | Ödevimi 12:30’a kadar bitireceğim. |
You must complete the visit by May this year. | Ziyaretinizi bu yılın Mayıs ayına kadar tamamlamanız gerekmektedir. |
Until
She will be staying in Ooty until Wednesday. | Çarşamba gününe kadar Ooty’de kalacak. |
Peter was studying until 11:00 clock last night. | Peter dün gece saat 11:00’e kadar ders çalıştı. |
The kids watched cartoon until 7’O clock in the evening. | Çocuklar akşam saat 7’ye kadar çizgi film izlediler. |
By diğer kullanımları
En geç (Not later than):
The tailor said, ” Your dress will be stitched by Friday.” | Terzi dedi ki, “Elbiseniz cumaya kadar dikilecek.” |
All the candidates must arrive by 9’O clock. | Tüm adaylar saat 9’a kadar gelmeli. |
My friends are supposed to be here by May. | Arkadaşlarımın Mayıs’a kadar burada olması gerekiyor. |
Bir şeyi yapan veya sebep olan kişi:
The car was driven by Mr Sharma. | Arabayı Bay Sharma kullanıyordu. |
This restaurant is run by an old woman. | Bu restoran yaşlı bir kadın tarafından işletiliyor. |
Birşeyin yapılış şekli:
He learned dancing by watching videos on Youtube. | Dans etmeyi Youtube’da video izleyerek öğrenmiştir. |
The policeman rescued the victim by grabbing him in his arm. | Polis memuru kurbanı kolundan tutarak kurtardı. |
Yanında:
When we are taking photographs, the girls stood by my side. | Fotoğraf çekerken kızlar yanımda duruyordu. |
Alex purchased a new house by the coast. | Alex sahil kenarında yeni bir ev satın aldı. |
Bir şey planlanmadan olduğunda:
I met my friend in Amsterdam by luck. | Arkadaşımla Amsterdam’da şans eseri tanıştım. |
Sorry, I didn’t mean it, it happened by mistake. | Üzgünüm, öyle demek istemedim, yanlışlıkla oldu. |
Ölçü için:
The salary of the employees was increased by 20% | Çalışanların maaşları %20 oranında artırıldı |
The rate of inflation has fallen by 1% | Enflasyon oranı %1 oranında düşmüştür |
Nakliyenin yöntemi için:
The guests arrived by car. | Konuklar arabayla geldi. |
Until diğer kullanımları
Belirli bir zamana veya noktaya kadar
You cannot leave the office until you finish the work. | İşini bitirene kadar ofisten ayrılamazsın. |
I will help you, but you have to wait until this evening. | Size yardım edeceğim ama bu akşama kadar beklemeniz gerekiyor. |
The President is in Kolkata until midnight. | Başkan gece yarısına kadar Kolkata’da olacak. |
Mom said, “You can sleep until seven.” | Annem “Yediye kadar uyuyabilirsin.” dedi. |
We will stay at the office until the rain stops. | Yağmur durana kadar ofiste kalacağız. |
Mesafeye göre,.. kadar uzak (as far as):
Don’t go anywhere until I come back. | Ben dönene kadar hiçbir yere gitme. |
Alex can stay by bus until Delhi and then change the route. | Alex Delhi’ye kadar otobüsle gidebilir ve sonra rotayı değiştirebilir. |
Aradaki farkı nasıl hatırlarız
By ve until arasındaki farkı hatırlamanın kolay bir püf noktası, bir şeyi zamanın belirli bir noktasında veya öncesinde gerçekleştirmeniz gerektiğinde ve bu zaman eylemin tamamlanması gereken son an olduğunda, ‘by’ kullanmanız gerektiğidir.
Öte yandan, bir şey zamanın belirli bir noktasına kadar devam ediyorsa, yani bir şey bir süre boyunca gerçekleşiyor veya devam ediyorsa ve o noktaya ulaşıldığında değişiyor veya duruyorsa, ‘until’ kullanırız.
Tavsiye yazı:
Hafıza teknikleri: Hafızanızı geliştirmeniz için 29 Altın Yöntem [Bilim destekli]
Test&Quiz. Kendinizi test edin
https://www.englisch-hilfen.de/en/exercises_list/prepositions.htm
https://agendaweb.org/grammar/prepositions-intermediate-exercises.html
https://www.myenglishpages.com/english/grammar-exercise-prepositions.php
https://www.perfect-english-grammar.com/time-prepositions-exercise-1.html
Bu yazılar da ilgini çekebilir;
İngilizce Çalışma Planı oluşturmanız için 22 bilimsel adım [Gramer konu sıralaması içerir]
İngilizce 100 Dış Ticaret Kelimesi (İthalat-İhracat)
İngilizce Participle clauses (cümlecik) nedir? (38 cümle örneği)
İngilizce Marka telafuzları (50+ örnek)
2008’den beri pazarlama dalında çalışıyorum. 2014’ten beri markamuduru.com’da yazıyorum. İnanıyorum ki markalaşma adına ülkemizde inanılmaz bir potansiyel var ve markalaşmak ülkemizi fersah fersah ileri götürecek. Kendini yetiştirmiş marka müdürlerine de bu yüzden çokça ihtiyaç var. Ben de öğrendiklerimi, araştırdıklarımı, bildiklerimi burada paylaşıyorum. Daha fazla bilgi için Hakkımda sayfasını inceleyebilirsiniz.