İngilizce en sık kullanılan 35 dolgu kelimesi (filler words) (59 örnek cümle)8 min read

Dilbilimde, dolgu kelime, dolgulu duraklama, tereddüt işaretçisi veya planlayıcı, bir sohbete katılanlarındolgu kelime düşünmek için durakladıklarını ancak konuşmayı bitirmediklerini belirtmek için kullandıkları bir ses veya kelimedir.

Dolgu kelimeler kalıp sözler kategorisine girer ve farklı dillerin farklı karakteristik dolgu sesleri vardır.

Dolgu kelimeleri, siz konuşurken sessizliği doldurmak için kullanılan sözcüklerdir (ve tümceciklerdir).

Cümleye gerçek bir değer katmayan kelimelerdir. Cümlenizin geri kalanını bulurken sizin devam etmenizi sağlarlar.

Gerçek adları “söylem işaretleri”dir, (discourse markers)” ancak daha yaygın olarak “dolgu kelimesi” (filler words) olarak bilinirler.

Farkında olmadan dolgu kelimeleri kullanmış olabilirsiniz. Cümlede kullanmak için doğru kelimeyi bulamadığınızda, “umm” diyebilirsiniz. Bu, garip, sessiz bir duraklama olmadan düşünürken size bir mola verir.

Dolgu kelimeleri cümleye bir anlam katmadığı için bunları kullanmayı düşünmenize gerek yok. Bu, beyninizi diğer şeyleri – hatırlamaya çalıştığınız kelime gibi – düşünmek için serbest bırakır.

İngilizce dolgu kelimeleri örnekleri

KelimeDuyguTürkçesiÖrnekTürkçesi
Ohdisappointmenthayal kırıklığı“Oh…I didn’t know.”Ah…bilmiyordum.
Likeadd emphasisvurgu ekle“It’s, like, not a big deal.”Önemli bir şey değil.
quoting a conversationbir konuşmadan alıntı yapmak“I was like, why didn’t you want to go?”Ben şöyleydim; Neden gitmek istemedin?
to mean something is not exact.bir şeyin kesin olmadığı anlamına gelir.“My neighbor has like ten dogs.”Komşumun on kadar köpeği var.
You knowwe assume the other person shares the same knowledge or opinion as usdiğer kişinin bizimle aynı bilgiyi veya görüşü paylaştığını varsayarız“You know, I never thought this would happen.”Biliyor musun, bunun olacağını hiç düşünmemiştim.
check for agreementanlaşmayı kontrol etmek“The book was sort of boring, you know?”Kitap biraz sıkıcıydı, biliyor musun?
“He was, you know, always late.”O, bilirsiniz, her zaman geç kalırdı.
reaching out to other person as you’re speaking to keep their attentiondikkatini çekmek için konuşurken diğer kişiye ulaşmak“It was a really big bear, you know?”Gerçekten büyük bir ayıydı, biliyor musun?
I meanadds emphasis or functions as a pausevurgu ekler veya duraklama işlevi görür“I mean, that would be amazing!”Yani, bu harika olurdu!
“I mean, don’t you want to see her show?”Demek istediğim, onun şovunu görmek istemiyor musun?
“I mean…you never know.”Yani… asla bilemezsin.
clarify or emphasize how you feel about somethingbir şey hakkında ne hissettiğinizi netleştirin veya vurgulayın“I mean, he’s a great guy, I’m just not sure if he’s a good doctor.”Yani, o harika bir adam, sadece iyi bir doktor olup olmadığından emin değilim.
make corrections when you misspeakyanlış konuştuğunuzda düzeltmeler yapmak“The cave is two thousand—I mean—twenty thousand years old!”Mağara iki bin – yani – yirmi bin yaşında!
I mean, I’m sure she’s a nice lady, but I don’t enjoy her as a teacher.Demek istediğim, hoş bir hanım olduğuna eminim ama ondan bir öğretmen olarak hoşlanmıyorum.
Or something“softening” up a sentence if we’re worried about seeming too direct.Çok doğrudan görünmekten endişe ediyorsak bir cümleyi “yumuşatmak” için“I heard it’s about whales or something.”Balinalarla falan ilgili olduğunu duydum.
sentence ending that means you’re not being exactbu, kesin olmadığın anlamına gelen biten cümle“The cake uses two sticks of butter and ten eggs, or something like that.”Pasta iki çubuk tereyağı ve on yumurta veya buna benzer bir şey kullanıyor.
Welltransition between ideasfikirler arası geçiş“You’re sure? Well, just let me know!”Emin misin? Peki, sadece bana haber ver!
when you don’t know how to answer a questionbir soruyu nasıl cevaplayacağını bilmediğinde“Where’s your homework?,” /“Uhh. Umm. Well, you see.. My dog ate it.”Ev ödevin nerede? / “Uhh. Um. Şey, görüyorsun.. Köpeğim yedi.”
to show that you’re thinkingdüşündüğünü göstermek için“Well, I guess $20 is a good price for a pair of jeans.”Eh, sanırım 20 dolar bir kot pantolon için iyi bir fiyat.
Justadd emphasisvurgu eklemek için“Well, that’s just great.”Eh, bu sadece harika.
express hesitancytereddüt ifade etmek“It’s just a bird!”Bu sadece bir kuş!
make your point more indirectamacınızı daha dolaylı hale getirmek için“Just…I don’t know what to say.”Sadece…ne diyeceğimi bilmiyorum.
“I just thought it would be fine.”Sadece iyi olacağını düşündüm.
Could you guys just be quiet for a minute, please?Bir dakika sessiz olur musunuz, lütfen?
Basicallysummarizing our ideasfikirlerimizi özetlemek“Basically all I did was call her.”Aslında tek yaptığım onu aramaktı.
emphasizing our most important pointen önemli noktamızı vurgulayarak“It’s basically about this superhero.”Temelde bu, süper kahraman hakkında.
Actuallyemphasize the truth of somethingbir şeyin gerçeğini vurgulamak“That actually happened to me!”Bu aslında bana oldu!
“Actually, I’m not sure if that’s true.”Aslında bunun doğru olup olmadığından emin değilim.
to point out something you think is truedoğru olduğunu düşündüğün bir şeyi belirtmek“Actually, pugs are really cute!”Aslında, puglar gerçekten şirindir!
Rightchange the topickonuyu değiştirmek“Right, I’ll see you tomorrow.”Tamam, yarın görüşürüz.
check for agreementanlaşmayı kontrol etmek“You live next door, right?”Yan evde oturuyorsunuz, değil mi?
Okaystart a sentencebir cümle başlatmak“Okay, are you here yet?”Tamam, daha gelmedin mi?
change topicskonuları değiştir“Okay, let’s talk about next week’s class.”Pekala, gelecek haftaki ders hakkında konuşalım.
check for understandinganlamak için kontrol etmek için“I know you’re tired so let’s leave, okay?Yorgun olduğunu biliyorum, o yüzden gidelim, tamam mı?
Sowrap-up an ideabir fikri özetlemek için “So that’s how I got here.”İşte buraya böyle geldim.
“So what’s next?”Sırada ne var?
Okay, soa sign that a new topic is startingyeni bir konunun başladığının bir işareti“Okay, so we’re going to need to buy supplies for our trip this weekend.”Tamam, yani bu hafta sonu yapacağımız gezi için malzeme almamız gerekecek.
Alrightto agreekabul etmek için“Alright, that makes sense.”Tamam, bu mantıklı.
check if someone is safe or goodbirinin güvenli veya iyi olup olmadığını kontrol etmek için“The kids are alright.”Çocuklar iyi.
Umpause or hesitation in between ideasfikirler arasında duraklama veya tereddüt için“That would go between the, um, couch and the TV.”Bu, um, kanepe ve TV arasında gider.
when you don’t know the answercevabı bilmiyorsan“Umm… I like the yellow dress better!”Hmm… Sarı elbiseyi daha çok beğendim!
Yeahterm of agreementanlaşma şartı“Yeah, I feel the same way.”Evet, ben de aynı şekilde hissediyorum.
to confirm or check for understandingonaylamak veya anlamak için kontrol etmek“You know where the burger place is, yeah?”Burger restoranının nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
No wayit is difficult to believe somethingbir şeye inanmak zor olduğunda
Tell me somethingask a direct questiondoğrudan soru sorAnn, tell me something, how much money do you make?Ann, bana bir şey söyle, ne kadar para kazanıyorsun?
You seeno meaningbir anlamı yok“I was going to try the app, but you see, I ran out of space on my phone.”Uygulamayı deneyecektim ama görüyorsunuz ya, telefonumda yer kalmadı.
Exactlyexpress agreementaçık anlaşma
To be honestTo be honest, not as much as I made at my previous job.Dürüst olmak gerekirse, önceki işimde kazandığım kadar değil.
literally to state strong feelingsgüçlü duyguları ifade etmekyou’re not just laughing you’re literally dying from laughter.sadece gülmüyorsun, kelimenin tam anlamıyla gülmekten ölüyorsun.
You know what I mean?make sure the listener is following what you’re sayingdinleyicinin söylediklerinizi takip ettiğinden emin olun“I really like that girl, you know what I mean?”O kızdan gerçekten hoşlanıyorum, ne demek istediğimi anlıyor musun?
At the end of the daymeans “in the end”sonunda anlamına gelir“At the end of the day, we’re all just humans, and we all make mistakes.”Günün sonunda hepimiz insanız ve hepimiz hatalar yaparız.
Believe mea way of asking your listener to trust what you’re sayingdinleyicinizden söylediklerinize güvenmesini istemenin bir yolu“Believe me, I didn’t want this tiny house, but it was the only one I could afford.”İnanın bana, bu küçücük evi istemiyordum ama paramın yettiği tek ev buydu.
I guessto show that you’re not really sure about what you’re sayingne söylediğinden gerçekten emin olmadığını göstermek için“I was going to eat dinner at home, but I guess I can go eat at a restaurant instead.”Akşam yemeğini evde yiyecektim ama onun yerine bir restoranda yemek yiyebilirim sanırım.
Rightmean a “yes” response“evet” yanıtı demek“Right, so let’s prepare a list of all the things we’ll need.”Pekala, o zaman ihtiyacımız olan her şeyin bir listesini hazırlayalım.
Veryto add intensity to the statementifadeye yoğunluk eklemek içinThe new store was very crowded on opening day.Yeni mağaza açılış günü çok kalabalıktı.
Totallymeans completely or absolutelytamamen veya kesinlikle anlamına gelirI totally didn’t understand what you were saying.Ne dediğini tam olarak anlamadım.
Believe Meto get the listener’s attention and trustdinleyicinin dikkatini ve güvenini kazanmak içinBelieve me, I would have been happier without the barking dog moving in next door.İnan bana, havlayan köpek yan eve taşınmasaydı daha mutlu olurdum.
You Know What I Mean?to get the listener or reader to add their inputdinleyicinin veya okuyucunun girdilerini eklemesini sağlamak içinI felt the workload was a bit intense, you know what I mean?İş yükünün biraz yoğun olduğunu hissettim, ne demek istediğimi anlıyor musun?
Like I Saidto pull the listener or reader back to something said previouslydinleyiciyi veya okuyucuyu daha önce söylenen bir şeye geri çekmek içinLike I said, you will be getting some new hires in your department next week.Dediğim gibi, önümüzdeki hafta bölümünüze yeni işe alımlar yapacaksınız.
Or Something Like Thatshows you ran out of things to saysöyleyecek şeylerin tükendiğini gösteriyorHe suggested he was hoping for me to take a leadership position, or something like that.Benim bir liderlik pozisyonu veya buna benzer bir pozisyon almamı umduğunu söyledi.
Kind Of/Sort Ofitem you are discussing is not actually certaintartıştığınız öğe aslında kesin değilThe dinner sort of smelled like tacos.Akşam yemeği taco gibi kokuyordu.

 

Tavsiye yazı: Hafıza teknikleri: Hafızanızı geliştirmeniz için 29 Altın Yöntem [Bilim destekli]

 

Test&Quiz. Kendinizi test edin

https://wonderopolis.org/wonder/what-are-filler-words/quiz

 

Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir