İngilizce ilk 5000 kelime (Oxford listesi) [A-B-C seviyelerine göre ayrılmıştır]78 min read

The Oxford 5000™ by CEFR level; Oxford’un seçtiği dil öğrenme seviyelerine göre ingilizce ilk 5000ilk 5.000 kelime kelime listesi.

Oxfordun belirlediği ilk 5.000 kelimeyi kendi içinde kategorize edip CEFR seviyelerine göre ayırdım.

Kelimeleri gruplayarak öğrenmek öğrenmeyi arttırdığı için bu gruplama çok kolaylaştıracak diye umuyorum.

İlk 5000 kelime

İlk 5.000 kelime excel listesi halini indirin.

Grup 1SEVİYEGrup 2Grup 3KELİMETürkçesi
alma vermeA1almakgetalmak
keeptutmak
takealmak
faydausefulişe yarar
vermekbringgetirmek
givevermek
A2almakacceptkabul etmek, accept a gift
almamakrefusereddetmek
throwatmak
faydaadvantageavantaj, fayda
benefityarar, fayda
istemekwishdilek, dilemek
almacatchyakalamak
B1almakpullçekmek
almamakpushitelemek, itmek
rejectreddetmek
faydadisadvantagedezavantaj
istemekneedgerek(lik), lüzum. There is no need to worry: Üzülmeye gerek yok.
No need to be afraid.
requestistek
B2almakacceptablekabul edilebilir
acquireelde etmek
captureele geçirmek, The cat captured a mouse.
grabkapmak
holdtutma
obtainelde etmek
almamakdeclinereddetmek
faydabeneficialyararlı
uselessfaydasız
istemekbegdilenmek, yalvarmak
necessitygereklilik
willingistekli
almapicktoplamak
C1almakacceptancekabul
graspkavramak, anlamak, kapmak
gripkavrama
regainyeniden kazanmak
almamakrefusalret
rejectionret
faydafavourableonaylayan türde, birinin avantajına
utilityYarar
istemekwillingnessisteklilik
vermekinflictvermek
almaretrievetekrar ele geçirme(k), bulma(k).to retrieve a lost pocketbook.
araçA1genelcararaba
parkpark
hava aracıflightuçuş
planeuçak
sürüşdriversürücü
A2deniz aracısailingyelken
genelparkingotopark
vehiclearaç
hava aracıpilotpilot
kara aracılorrykamyon
motorcyclemotosiklet
traintren
truckkamyon
vankamyonet
parçaenginemotor
wheeltekerlek
sürüşaccidentkaza
drivesürmek
gasgaz
petrolbenzin
B1bakımrepairtamir etmek
deniz aracıcaptainkaptan
sailyelken
hava aracıhelicopterhelikopter
parçatyretekerlek
sürüşdamagehasar
fastenbağlamak
racingyarışma
B2bakımemissionemisyon
maintainbakmak, bakımını yapmak/sağlamak. maintain a car
mechanictamirci
modifydeğiştirmek
hava aracıaircraftuçak
jetjet
landinginiş
parçamotormotor
seatoturma yeri
sürüşcrashçarpmak, çarpışmak, kaza
fuelyakıt
C1bakımbreakdownbozulma
modificationdeğişiklik
genelautoOto
kara aracıcarriagearaba, (atlı) binek arabası.
parçabuffertampon
gearvites
indicatorgösterge
rodkamış
steerdireksiyon kullanmak, yönlendirmek
sürüşdriftyanlama ve sürüklenme
drivingsürme
marchmarş
motoristsürücü
pathwaypatika
araştırma&analizA1analizcomparekarşılaştırmak
factgerçek
situationdurum
veri toplamafindbulmak
includedahil etmek
A2analizalternativealternatif, seçenek
considerdüşünmek
reviewgözden geçirmek, değerlendirmek
belirsizlikcertainbelli
identifytanımlamak, kimliğini saptamak
particularbelirli
possibilityolasılık
deneylablaboratuvar
veri toplamacausesebep olmak
detectivededektif
includeddahil
researcharaştırma
researcheraraştırmacı
searcharamak, araştırmak
B1analizanalyseanaliz etmek
analysisanaliz
comparisonkarşılaştırmak
investigateincelemek
statedurum
belirsizlikdefinitebelirli, belli, a definite quantity. definite direction.
determinebelirlemek
doubtşüphe
expectedbeklenen
indicatebelirtmek
obviouslybelli ki, açıkçası, besbelli
riskrisk
deneyexperimentdeney
laboratorylaboratuvar
veri toplamaclueipucu
impressionizlenim
B2analizanalystanalist
circumstancedurum, koşul
comparativekarşılaştırmalı
considerationgözönüne alma/inceleme
detaildetay, ayrıntılı anlatmak
detaileddetaylı
detectbelirlemek
distinctayrı, bağımsız, müstakil.There are 2 distinct questions to be considered.
distinguishayırt etmek
exceptionistisna
observationgözlem
observegözlemek
observergözlemci
statusdurum
belirsizlikabsolutemutlak, kesin
accuracykesinlik
apparentbelli
certaintykesinlik
complexkarmaşık
complicatedkarmaşık
riskyriskli
specifybelirtmek
uncertaintybelirsizlik
unexpectedbeklenmedik
unknownbilinmeyen
deneytestingtest yapmak
eleştiricriticeleştirmen
criticaleleştirimsel, tenkidî,critical writing on art.
criticallyeleştirel olarak
criticismeleştiri
criticizeeleştirmek
önermeassumevarsaymak
assumptionvarsayım
derivetüretmek
veri toplamafindingbuluş
questionnaireanket
sampleörnek, numune
screeningtarama
seekaramak
seekerarayan
surveyanket
thoroughbaştanbaşa, tepeden tırnağa, inceden inceye.a thorough search.
C1analizcomparablekarşılaştırılabilir
correlateilişkilendirmek
correlationkorelasyon
detectiontespit etme
differentiateayırt etmek
distinctiveayırt edici
elaborateayrıntılı
inspectincelemek
inspectiondenetleme
overseegöz ardı etmek
probeincelemek, bulmak
scrutinyinceleme
belirsizlikclaritynetlik
complexitykarmaşıklık
decisivekararlı azimli
discloseaçıklamak, ifşa etmek, açığa vurmak. He disclosed the truth
oddsihtimal
deneyempiricalampirik, deneysel, deneye dayalı
experimentaldeneysel
scopekapsam, çap, saha, faaliyet alanı.an investigation of wide scope
eleştiricritiqueeleştiri
önermeassertileri sürmek
assertioniddia
profoundderin bilgiye dayanan, a profound theory
veri toplamahintipucu
inclusioniçerme
investigatoraraştırmacı
pollanket
questaramak, araştırmak
bağlaç/edat/zamir/zarfA1articleanyherhangi
eachher biri
everyher, bütün, her bir
thethe
bağlaçandve
asgibi, olarak
becauseçünkü
butfakat
howeverancak
ifeğer
orveya
sobu yüzden, yani, öyle
thangöre
edatabouthakkında
aftersonra
bytarafından
foriçin
ofnın-nin
offkapalı
throughvasıtasıyla
untila kadar
withile
withoutolmadan
pronounanotherdiğer, başka
anyonekimse
anythinghiçbir şey, her şey
everybodyherkes
everyoneherkes
heo (erkek)
herona
himonu
ito
itsonun
no onehiç kimse
nobodykimse
nothinghiçbir şey değil
otherdiğer
sheo (kadın)
somethingbir şey, falan
theironların
themonları
theyonlar
whichhangi
whokim
yousen
yoursizin
yourselfkendin
sıfatallherşey
frontön
yüklemcanolabilmek
can notyapamamak
mustmutlak
shouldmeli (ek)
wouldolurdu
zarfagaintekrar
alsoayrıca, aynı zamanda
alwaysher zaman
bothher ikisi de
earlyerken
elsebaşka
everhiç
hereburada, işte
hownasıl
maybebelki
neverasla
notdeğil
oftensıklıkla
onlysadece, tek
probablymuhtemelen
reallygerçekten, hakikaten
sometimesbazen
soonyakında
thendaha sonra
thereorada
togetherbirlikte
usuallygenelde
whatne
whenne zaman
wherenerede
whyneden
A2bağlaçalthougholmasına rağmen
eitherherhangi biri
edatperbaşına
alongboyunca
pronounanybodykimse
hersonunki, onun
herselfkendini
himselfkendisi
hisonun
itselfkendisi
myselfkendim
noneyok
ourselveskendimizi
ownkendi
themselveskendilerini
whosekimin
yoursseninki
sıfatableyapabilmek
recentyakında olan
severalbirkaç
suchböyle
usualolağan
yüklemmightbelki
zarfaccordinggöre
actuallyaslında
almostneredeyse
alreadyzaten, çoktan
anywayneyse
anywhereherhangi bir yer
badlykötü bir şekilde
certainlykesinlikle
completelybüsbütün, tamamen
definitelykesinlikle
especiallyözellikle
everywhereher yerde
finallyen sonunda
firstlyİlk önce
fortunatelyneyse ki
insteadyerine
latersonra
likelymuhtemelen
mostlyçoğunlukla
nearlyneredeyse
normallynormalde
nowherehiçbir yerde
perhapsbelki
quietlysessizce
ratheryerine
sadlyne yazık ki
somewherebir yerde
unfortunatelyne yazık ki
B1articleneitherhiçbir
bağlaçthoughrağmen
unlessolmadıkça
wheneverher ne zaman
whether-mek veya -memek
edatdespiterağmen
exceptdışında
sincedan beri
throughoutboyunca
till-e kadar
unlikeaksine
pronounthatşu, o
theirsonların
thisbu
whateverher neyse
sıfatduenedeniyle
nextsonraki
previousönceki
rarenadir
yüklemoughtgerektiğini
zarfabsolutelykesinlikle
aheadilerde, önde
approximatelyyaklaşık olarak
currentlyşu anda
eventuallysonuçta
fairlyoldukça
frequentlysıklıkla
generallygenellikle
hardlyzorlu, zor zar
highlybüyük ölçüde
incrediblyinanılmaz şekilde
indeedaslında
mainlyesasen
meanwhileo esnada
necessarilyzorunlu olarak, mutlaka
nowşimdi
originallyaslında
particularlyözellikle
personallyşahsen
possiblymuhtemelen, belki
previouslyönceden
properlyuygun şekilde
rarelyseyrek
regularlydüzenli olarak
specificallyözellikle
stronglyşiddetle
surelyelbette
thereforebu nedenle
totallytamamen
typicallygenellikle
unlikelyolası olmayan
whilesüre
B2bağlaçneverthelessyine de
otherwiseaksi takdirde
whereashalbuki
yethenüz
edatbesidesdışında, ayrıca
viaüzerinden
pronounwhoeverher kim
whomkime
sıfatpriorönceki
subsequentsonraki
temporarygeçici
zarfaccidentallyyanlışlıkla
additionallybunlara ek olarak
adequatelyyeterince
apparentlygörünüşe göre
appropriatelyuygun şekilde
asidebir kenara, bir tarafa
barelyzar zor
basicallytemel olarak
broadlyaçık olarak
closelyyakından
consequentlysonuç olarak
considerablyönemli ölçüde
constantlysürekli
elderlyyaşlı
elsewherebaşka yerde
entirelybaştan sona
essentiallyesasen
evenhatta
extensivelyyaygın olarak
firmlysıkıca
freelyserbestçe
fundamentallytemelde
furthermoreüstelik
greatlybüyük ölçüde
hencebundan dolayı
hopefullyumarım
increasinglygiderek
inevitablykaçınılmaz olarak
initiallyilk olarak
largelybüyük oranda
latelyson zamanlarda
moreoverDahası
newlyyeni
nowadaysbu günlerde
occasionallybazen
permanentlykalıcı olarak
potentiallypotansiyel olarak
precedeönce
reasonablymakul
relativelynispeten
severelyşiddetli
shortlykısaca
significantlyönemli ölçüde
somehowbir şekilde
sometimebazen
steadilysürekli
strictlykesinlikle
subsequentlydaha sonra
sufficientlyyeteri kadar
temporarilygeçici
thoroughlyiyice
thusböylece
trulygerçekten
ultimatelyen sonunda
wherevernerede olursa
C1bağlaçalbeitGerçi
whilstİken
edatbehalfbiri adına
versuse karşı
sıfatjustsadece
latterikincisi
meresırf, It was a mere coincidence: Sırf bir tesadüftü/tesadüften başka bir şey değildi.
occasionalnadiren
zarfaccordinglybuna göre
aftermathsonra
continuallysürekli
exclusivelymünhasıran
forthileri
ironicallyironik bir şekilde
meantimebu arada
merelysadece
namelyyani
nonethelessHer şeye rağmen
notablyözellikle
predominantlyağırlıklı olarak
presentlyşu anda
presumablymuhtemelen
readilykolayca
regardlessne olursa olsun
respectivelysırasıyla
seeminglygörünüşte
seldomnadiren
simultaneouslyeşzamanlı
solelysadece
substantiallyesasen
supposedlygüya
thankfullyneyse ki
thereafterbundan sonra
therebyböylece
timelyzamanında
undoubtedlyşüphesiz
utterlytamamen
whatsoeverneyse
wherebyvasıtasıyla
whollytamamen
başarıA1aşamabreakmola, mola vermek
tiredyorgun
başlamakbeginbaşlamak
beginningbaşlangıç
çabadifficultzor
hardzor
practiceuygulama
practisepratik
engelproblemsorun
hazırlıkpreparehazırlamak
hedefpossiblemümkün
iç disiplineasykolay
reasonneden
wantistemek
niyetreadyhazır
potansiyelcouldabilir
sonuçcompletetamamlamak, tam, eksiksiz
endson
losekaybetmek
overbitmiş
successbaşarı
A2aşamarestdinlenme
başlamakstartbaşlat
dış destekguidekılavuz
engelerrorhata
fırsatchanceşans
luckşans
hazırlıkmethodyöntem
hedeffactorfaktör
goalhedef
impossibleimkansız
iç disiplinattentiondikkat, özen
carefuldikkatli
carefullydikkatlice
easilykolayca
focusodak, odaklanmak
hopeumut
lazytembel
planpurposeamaç
potansiyelabilityyetenek
brilliantparlak
cleverzeki
rekabetcompetitionyarışma
sonuçachieveelde etmek, başarmak
awardödül, ödüllendirmek
celebratekutlamak
endingbitirme
failbaşarısız olmak
finalnihai
finishbitiş
herokahraman
lastson
lostkayıp
prizeödül
succeedbaşarılı olmak
successfulbaşarılı
B1aşamaadvancedgelişmiş
limitsınır
çabadifficultyzorluk
effortçaba
performanceverim
practicalpratik
repeattekrar et
repeatedtekrarlanan
dış destekencouragecesaretlendirmek
iç disiplinbravecesur
carelessdikkatsiz
concentrateyoğunlaşmak
determinedazimli
effectiveetkili
keengayretli, hevesli, istekli
passiontutku
quitbırakmak, vazgeçmek
niyetintendniyet etmek
intentionniyet
seriouslyciddi anlamda
willniyet
planaimamaç
potansiyelexperiencedeneyim
intelligencezeka
talentyetenek
talentedyetenekli
unableaciz
rekabetpressurebaskı
raceyarış
sonuçachievementbaşarı
celebrationkutlama
championşampiyon
concludesonuçlandırmak
conclusionsonuç
resultsonuç
successfullybaşarılı olarak
B2aşamaexceedaşmak
graduallygitgide
levelseviye
phaseevre
stepadım
çabaconsistenttutarlı, istikrarlı
consistentlyistikrarlı/kararlı bir şekilde
pursueyetişmeye/ulaşmaya/elde etmeye çalışmak. pursue a goal.
pursuitarama, elde etmeye çalışma. the pursuit of happiness.
trialdeneme
trydenemek
dış destekmasterusta
motivatemotive etmek
engelbarrierbariyer
mistakehata
obstacleengel
strugglemücadele
troublesorun
hazırlıkpreparationhazırlık
hedeftargethedef
iç disiplinboldcesur
concentrationkonsantrasyon
copebaşa çıkmak
couragecesaret
crucialhayati
deservehak etmek
determinationkararlılık
disciplinedisiplin
distractdikkatini dağıtmak
hesitatetereddüt etmek
motivationmotivasyon
passionatetutkulu
patiencesabır
powergüç
principleprensip
reinforcepekiştirmek
strictsıkı
niyetdeliberatekasten, kasıtlı, planlı
deliberatelykasten
devoteadamak
ensureemin olmak, hard work ensured the success
intendedamaçlanan
plancriterionkriter
objectiveamaç
potansiyelawkwardbeceriksiz
capableyetenekli
geniusdeha
skilledyetenekli
rekabetdiscouragevazgeçirmek
sonuçaccomplishbaşarmak
championshipşampiyonluk
completiontamamlama
defeatyenilgi
failedbaşaramayan
failurebaşarısızlık
gainkazanç
handleüstesinden gelmek
latestson
medalmadalya
outcomesonuç
overcomeüstesinden gelmek
rewardödül
victoryzafer
C1aşamabreakthroughatılım
halfwayyarı yolda
peakzirve
thresholdeşik
başlamakcommencebaşlamak
initiatebaşlatmak
çabacompellingzorlayıcı
consistencytutarlılık
dedicationözveri
endeavourçabalamak
stabilityistikrar
striveçabalamak
dış destekeasekolaylaştırmak
encouragementteşvik
encouragingteşvik edici
facilitate(bir kimsenin) ilerlemesine yardım etmek.
mentorakıl hocası
engelproblematicsorunlu
tolerancehata payı
troubledsorunlu
fırsatseize(fırsatı) kaçırmamak, ele geçirmek.to seize the opportunity: fırsatı kaçırmamak
iç disiplinadaptationadaptasyon
aspirationarzu
eageristekli
endurekatlanmak, dayanmak, Those brave people endured much pain.
persistısrar etmek, sebat etmek
reluctantisteksiz
sacrificekurban etmek, özveri
niyetaspiretalip olmak, peşinde olmak, aspire for fame, şöhret peşinde
dedicatedadanmış
intentniyet etmek
motivegüdü
planrankingsıralama
potansiyelcapabilitykabiliyet
coupzekice davranış, akıllıca erişilen başarı.
defectkusur
flawkusur
flawedkusurlu
inabilityyeteneksizlik
maximizeen üst düzeye çıkarmak
productiveüretken
productivityüretkenlik
utilizeyarar/fayda sağlamak. utilize one’s abilities in a suitable job.
witzekâ
rekabetcontenderyarışmacı
minimizeküçültmek
underminebaltalamak, sabotaj
sonuçaccomplishmentbaşarı
attainulaşmak, attain my goal
congratulatetebrik etmek
featbaşarı
overturnyenmek, mağlup etmek
premiumödül
realizationgerçekleşen şey. The farm was the realization of all his dreams.
triumphzafer
trophykupa
benzemekA1(boş)differencefark, ayrım
differentfarklı
similarbenzer
A2(boş)differentlyfarklı olarak
B1(boş)apartayrı
separateayrı
similaritybenzerlik
similarlybenzer şekilde
B2(boş)differfarklılık
fellowaynı tür
identicalözdeş
likewiseaynı şekilde
uniquebenzersiz
C1(boş)alikehem, benzeyen
analogyanaloji, benzeşme
counterpartdenk, muadil, eş, meslekdaş, The U.S Secretary of State is counterpart of our Minister of Foreign Affairs.
distinctionayrım
resemblebenzemek
simulatebenzerini yapmak, taklit etmek
unprecedentedbenzeri görülmemiş
coğrafyaA1bitkiağaçtreeağaç
yer bitkisiflowerçiçek
denizeğlencebeachplaj, kumsala çekmek
gemiboattekne, sandalla gezmek
genelseadeniz
doğadoğal olaydangeroustehlikeli
doğal oluşumicebuz
islandada
mountaindağ
rivernehir
genelnaturaldoğal
havaairhava
coldsoğuk
hotsıcak
rainyağmur
snowkar
weatherhava
hayvananimalhayvan
birdkuş
catkedi
chickentavuk
dogköpek
elephantfil
horseat
lionaslan
mousefare
pigdomuz
sheepkoyun
snakeyılan
haritageographycoğrafya
sectionbölge, the poor section of the town.
worlddünya
şehiraltyapıroadyol
streetsokak
ulaşımacrosskarşısında
traffictrafik
yerleşim yeriareaalan
cityşehir
countryülke
townkasaba
villageköy
tarımçiftçilikfarmerçiftçi
hayvancılıkcowinek
A2bitkiağaçforestorman
woododun
woodenahşap
yer bitkisigrassçimen
plantbitki
denizgeneldrykuru
wetıslak
doğabelgeseldiscoverkeşfetmek
discoverykeşif
doğal olayblowesmek, üflemek, wind blows hard
burnyanma, yanmış yer, yangın yeri.a burn where fire had riped through the forest.
dangertehlike
darkkaranlık
disasterafet
stormfırtına
doğal oluşumcloudbulut
coastsahil
hilltepe
lakegöl
oceanokyanus
skygökyüzü
stonetaş
valleyvadi
genelnaturedoğa
recyclegeri dönüşüm
havaclimateiklim
heatısıtmak, sıcaklık, ısı
pollutionkirlilik
temperaturesıcaklık
hayvanbearayı, taşımak, dayanmak
fishbalık
flyuçmak
flyinguçan
frogkurbağa
insectböcek
monkeymaymun
petevcil hayvan
spiderörümcek
wildvahşi
haritacontinentkıta
earthdünya
regionbölge
şehiraltyapıbridgeköprü
siteyer
squaremeydan
undergroundyeraltı
ulaşımcrosskarşıya geçmek, haç, çapraz
railwaydemiryolu
signtabela, levha, işaret.traffic signs
yerleşim yerienvironmentçevre, ortam
fieldalan
tarımçiftçilikequipmentekipman
farmçiftlik
farmingçiftçilik
B1bitkiağaçfireateş
leafyaprak
denizdoğalbubblekabarcık
wavedalga
gemiportliman
sailordenizci
geneldropdamla, bir yudum su
doğabelgeseldocumentarybelgesel
explorekeşfetmek
doğal olayearthquakedeprem
floodsel
hurricanekasırga
doğal oluşumchainzincir, silsile (dağ), dizi
flowakmak, akım, dökülmek
layerkatman
mudçamur
sandkum
soiltoprak
surfaceyüzey
watersu
genelnaturallydoğal olarak
havaatmosphereatmosfer
coolserin
coverörtmek, Snow covered the ground.
coveredkapalı
mildyumuşak, hoş. a mild winter. It’s mild today. a mild climate.
warmilık, hafif sıcak
hayvanbeebal arısı
furkürk
shellkabuk
tailkuyruk
wingkanat
haritaworldwideDünya çapında
şehirulaşımbendviraj, bükülmek
yerleşim yeriblockblok
countrysidekırsal kesim
environmentalçevre
tarımçiftçilikseedtohum
B2bitkiağaçflamealev
rootkök, köken
yer bitkisibushçalı, orman, kırsal, kaplamak
herbot
rosegül
denizeğlencedivedalış
gemicrewmürettebat
deckgüverte
dragsürüklemek
harbourliman
rescuekurtarmak
shipgemi
genelfloatşamandıra
shallowsığ
doğabelgeseldigkazmak
explorationkeşif
doğal olaydarknesskaranlık
droughtkuraklık
tsunamitsunami
doğal oluşumcavemağara
cliffuçurum
desertçöl
extraordinaryolağanüstü
fragmentkırık, küçük/kırılmış parça. scattered fragments of rocks.
landscapemanzara
shadegölge
shadowgölge
shorekıyı
steepdik
streamakıntı,dere,çay,ırmak, main stream: sel
genelconservationdoğal/tabiî kaynakları koruma (orman, hayvanlar, nehir ve göller vb.).
conservation is important for food, forests, etc for the future.
habitatdoğal ortam
havastickysıcak ve nemli. a sticky climate.
tropicaltropikal
warmingısınma, global warming: küresel ısınma
windrüzgar
hayvanbatyarasa
creatureyaratık
featherkuş tüyü
genretür
ratsıçan
speciestürler
wormsolucan
haritacountyilçe, idari bölge
districtilçe, bölge, semt
dividebölmek
globeküre
mapharita
overseasdenizaşırı
regionalbölgesel
territorybölge
universalevrensel
zonebölge
şehiraltyapıcanalkanal
highwaykarayolu
passagegeçit
tunneltünel
wayyol
doğal oluşumslopeeğim
ulaşımlaneyol şeridi
raildemiryolu
yaşayan sakinlerabandonterketmek
inhabitantoturan
residentoturan, sakin, yerleşmiş
ruinvirane, yıkık bina/şehir.The building is a ruin
settleyerleşmek
settleryerleşimci
yerleşim yeridowntownşehir merkezi
outerdıştaki, (merkezden) uzak.The outer suburbs of the city.
plotarsa
ruralkırsal
suburbkenar mahalle
surroundingçevreleyen, bir şeyin çevresi
urbankentsel
tarımçiftçilikagriculturetarım
cropekin
greenhousesera
harmkötülük/fenalık yapmak. He wouldn’t harm a fly.
harmfulzararlı
organicorganik
wheatbuğday
hayvancılıkdairymandıra
stallahır
wildlifeyaban hayatı
C1bitkiağaçlogkütük
stemağaç gövdesi
timberkereste
yer bitkisilawnçim
tobaccotütün
weedot
denizdoğalsurgekabarmak, denizin dalga kabarması
tidegelgit
eğlencetackleolta takımı
gemianchorçapa, demir atmak, demirlemek
sheergeminin güverte plânı.
vesselgemi
geneldrownsuda boğulmak
marinedeniz
navaldeniz
plungedaldırma, batırma, plunge hand into the water
soakıslatmak
doğabelgeselincurmaruz kalmak, The explorers incurred great danger
doğal olayashkül
debrisenkaz
disastrousfelaket
ecologicalekolojik
haildolu yağması
hazardtehlike
magnitudebüyüklük
sparkkıvılcım
doğal oluşumbaykoy
coastalkıyı
dawnşafak
gravityyerçekimi
horizonufuk
pitçukur, hendek
pondgölet
rockkaya
spectacleilginç/görmeye değer manzara
starkhaşin, sert, merhametsiz, ıssız, tenha. a stark landscape.
trailpatika, dar yol, toprak yol
genelinherentdoğal
havaexceptionalgörülmedik, eşi bulunmaz.This warm weather is exceptional for January.
likelihoodolasılık, ihtimal. Is there any of rain this afternoon?
hayvanbeastcanavar, hayvan
breedbeslemek, yetiştirmek
cattlesığırlar
hornboynuz, toslamak
nestyuva
offspringyavru
pioneeröncü, çıplak bir bölgeyi işgal edip orada üreyerek çoğalan bitki/hayvan türü.
predatoryırtıcı hayvan
haritacoordinatekoordinat
gridızgara, harita koordinat sistemi
polekutup
şehiraltyapıdambaraj
drainakıtmak
widengenişletmek, bir yolu , widen a road
widthGenişlik
doğal oluşumdescentbayır/yokuş aşağı, iniş, meyil. The road makes a sharp descent just past the lake.
inclinedeğimli
ulaşımcasualtykazazede, yaralı
junctionKavşak noktası
radarradar
tollgeçiş ücreti: toll bridge: ücretle geçilen köprü.
yaşayan sakinlerpeasantköylü
resideikamet
residentialyerleşim
settlementyerleşme
villagerköylü
yerleşim yerihomelandvatan
mainlandanakara
nationwideülke çapında
provincevilayet
suburbanbanliyö
tarımçiftçilikagriculturaltarımsal
cooperativekooperatif
cultivateyetiştirmek
harvesthasat
intensiveyoğun, intensive farming
milldeğirmen
stakekazık, fasülye kazığı
surplusgerekenden fazla tarım ürünü.
devlet işiA1evrakstatementbeyan
A2devlet yönetimidevlet kurum/insangovernmenthükümet
presidentdevlet başkanı
dış ülkelerforeigndış
eski yönetimcastlekale
kingkral
palacesaray
queenkraliçe
orduarmyordu
soldierasker
yasaladaletfairadil
independentbağımsız
mahkemeevidencekanıt
lawyeravukat
suçcasevaka
crimesuç
prisonhapis
stealçalmak
thiefhırsız
yasamalawyasa
preventönlemek
B1devlet yönetimigenelannounceanons etmek
appointmentrandevu, atama, tayin
seçimelectionseçim
politicianpolitikacı
voteoy
devlet kurum/insanguardbekçi
politicalsiyasi
politicssiyaset
dış ülkelerbordersınır, sınır koymak
immigrantgöçmen
eski yönetimprinceprens
princessprenses
rejimflagbayrak
yasaladaletclaimalacak hakkı, hukuk
mahkemearresttutuklamak
courtmahkeme
innocentmasum
judgeyargılamak, hakim
prisonermahkum
provekanıtlamak
unfairhileli, taraf tutan, tek taraflı. an unfair judgment.
suçcommitişlemek, to commit a crime
criminalsuçlu, adli
guiltysuçlu
murdercinayet
punishcezalandırmak
punishmentceza
trickhile
victimkurban
yasamabanyasak
illegalyasadışı
legalyasal
rulekural
warnuyarmak
warninguyarı
B2devlet yönetimigenelconspiracykomplo
freedomözgürlük
granthibe
seçimvotingoylama
devlet kurum/insancouncilkonsey
governyönetmek
governorvali
mayorbelediye başkanı
ministerbakan
paradegeçit töreni
parliamentparlamento
spokesmansözcü
spokespersonsözcü
spokeswomansözcü
dış ülkelerexploitsömürmek
immigrationgöçmenlik
refugeemülteci
eski yönetimcolonykoloni
empireimparatorluk
lordkral
evrakcertificatesertifika, belge vermek
declarebildirmek, beyan etmek
documentbelge
filedosya
licencelisans
registrationkayıt
relevantilgili, alâkalı, -e ait. The relevant documents.
submitsunmak
orducommandkomuta
commanderkomutan
militaryaskeri
rankrütbe
troopasker
rejimdemocracydemokrasi
democraticdemokratik
federalfederal
revolutiondevrim
yasaladaletindependencebağımsızlık
justiceadalet
genelliterallyresmen
officialresmi
mahkemedismissdavayı reddetmek,The judge dismissed all the charges
investigationsoruşturma
judgementyargı
juryjüri
justifyhaklı çıkarmak, savunmak, doğrulamak
proofkanıt
suspectşüpheli
witnesstanık olmak, şahit olmak
suçjailhapis
obligationyükümlülük
offencesuç
offendersuçlu
penaltyceza
robsoymak
robberysoygun
thefthırsızlık, çalma
yasamacompulsoryzorunlu
enableyetki vermek. The new law enables a man to claim money from the State if he has no work.
forbidyasaklamak
limitationsınırla(ndır)ma, kısıtlama. the limitation on imports.
obeyitaat etmek
preservekorumak, varlığını sürdürmek. to preserve our liberties: hürriyetlerimizi korumak.
prohibityasaklamak
regulatedüzenlemek
regulationdüzenleme
restrictkısıtlamak,to restrict the consumption of alcohol: içki satışını kısıtlamak
restrictionkısıtlama
validgeçerli
C1devlet yönetimigenelactivistaktivist
autonomyözerklik
correspondingkarşılık gelen, The U.S Congress corresponds to the British Parliament.
dictatedikte
dictatordiktatör
factionsiyasi partiden anlaşamayıp ayrılan grup
landmarksınır işaret
liberalliberal
liberationkurtuluş
libertyözgürlük
principalasıl
privatizationözelleştirme
propagandabir düşünce ve kanıyı yaymak ve halka kabul ettirmek için girişilen yoğun ve sistematik faaliyet
protocolprotokol
seçimballotoy pusulası
constituencyseçim bölgesi
electoralseçim
recountyeniden saymak, recount the votes : oyları yeniden saymak
sealmühür
devlet kurum/insanambassadorBüyükelçi
bureaucracybürokrasi
cabinetkabine
chamberparlamentoda grup
coalitionkoalisyon
councillormeclis üyesi
delegatetemsilci
deputymilletvekili
diplomatdiplomat
diplomaticdiplomatik
embassyelçilik
governanceYönetim
lobbylobi
ministrybakanlık
municipalbelediye
parliamentaryparlamenter
premierbaşbakan
presidebaşkanlık etmek
presidencybaşkanlık
presidentialbaşkanlıkla ilgili
provincialil ile ilgili
referendumreferandum
senatorsenatör
dış ülkelerallianceittifak, antlaşma
asylumiltica
colonialsömürge
conquerfethetmek
exploitationsömürü
fleefirar etmek, bırakmak, terketmek. flee the country: memleketten kaçmak
migrationgöç
eski yönetimarbitraryherhangi bir sebep veya sistem yerine rastgele seçim veya kişisel heveslere dayalı.
arbitrary rule by King
crowntaç
excellencemükemmellik, ekselans
kingdomkrallık
merithak
realmkırallık
reignsaltanat
evrakarchivearşiv
declarationdeklarasyon
documentationbelgeler
licenseruhsat, yetki vermek
petitiondilekçe
proclaimilan etmek
submissiongönderme
transcriptdeşifre metni
orduassassinationsuikast
creepsürünme
detainalıkoymak
exclusiondışında tutma,
drug users are subject to exclusion from the military
mobilizeseferber etmek, silah altına almak
patroldevriye gezmek
rebellionisyan
riotisyan, ayaklanma, baş kaldırma
veteranemekli asker
rejimcommunistkomünist
ideologicalideolojik
ideologyideoloji
regimerejim
republiccumhuriyet
revolutionarydevrimci
secularlaik
socialistsosyalist
sovereigntyegemenlik
yasaladaletaccordancever(il)me, tahsis.the accordance of all rights and privileges: bütün hak ve ayrıcalıkların verilmesi.
constitutionanayasa
deprivemahrum etmek, deprive of a right:  bir haktan mahrum etmek
eligiblehak sahibi
fairnessadalet
inequalityeşitsizlik
injusticeadaletsizlik
rulinghukuki karar, hükümdarlık
mahkemeaccusationsuçlama
accusedsanık
advocateavukat
allegationiddia
allegeiddia etmek
allegedlyiddiaya göre
attorneyavukat
bailkefalet, kefaletle serbest bırakmak
compelmecbur bırakmak, compel the attendance of a witness,  tanığın bulunmasını zorunlu kılmak
compensatetazmin etmek
compensationtazminat
convictionmahkumiyet
denialinkar
executegerçekleştirmek, yerine getirmek
executionmahkeme kararını icra/infaz etme
indictmentiddianame
judicialadli
jurisdictionyargı yetkisi
lawsuitdava
line-upsıralanmak, tanık veya mağdurun suçluyu tanıyabilmesi için sanıkların dizildiği sıra.
magistrateyargıç
objectionitiraz, red,(hukuk) I have no objection: İtirazım yok.
precedentemsal, geçmiş örnek,a precedent case: case study
prosecutedava etmek, birisi aleyhine dava açmak.
prosecutiondava, yasal kovuşturma. to start a prosecution: dava açmak
prosecutorsavcı
solicitoravukat
sueDava açmak
suspicionşüphe
testifyifade vermek
testimonytanıklık
tribunalmahkeme
trusteemalına haciz konan kişi
upholdtasdik etmek, uphold decision:  mahkeme kararı onamak
verdictkarar
suçbreachihlal, karşı gelme
complianceuyma
complyuymak
convicthükümlü
custodygözaltı
detentiontutuklama
guiltsuç
harassmenttaciz
imprisonhapsetmek
imprisonmenthapis cezası
inmatetutuklu
kidnapkaçırmak
rapetecavüz etmek, ırzına geçmek
surveillancegözetim, gözetleme, gözaltı
violateihlal etmek
violationihlal
yasamaamenddeğiştirmek (yasa, tüzük)
amendmentyasada küçük değişiklik, ekleme
applicableuygulanabilir, an applicable rule: uygulanabilir bir kural.
bindyasal zorunluluk altına girmek
chartertüzük
constitutionalanayasal
constraintkısıtlama
convictyürürlükten kaldırmak
enforceyürürlüğe koymak, yürütmek,Governments make laws and the police enforce them.
invokeyürürlüğe koymak, uygulamak, infaz etmek
justificationmeşrulaştırma
legislationmevzuat
legislativeyasama
legislatureyasama organı
legitimatemeşru
mandatoryzorunlu
obligemecbur etmek
preventionönleme
proceedingsyargısal işlemler
regulatorydüzenleyici
restraintkısıtlama
sanctionyaptırım, müeyyide
validitygeçerlilik
dil bilimA1anlammeananlamına gelmek
meaningAnlam
gramerspellingyazım
konuşmaphraseifade
minor sentencebyehoşçakal
goodbyegüle güle
hellomerhaba
heyHey
hiselam
nohayır
ohAh
OKtamam
sorryüzgünüm
thankteşekkür
thanksteşekkürler
yeahevet
yesevet
A2anlamcontextbağlam
konuşmaexpressifade etmek, açıklamak, anlatmak
expressionifade
pronouncetelaffuz
minor sentenceahAh
exactlykesinlikle, tamamen
pleaselütfen
sureelbette, emin
welcomehoşgeldiniz
wowvay
B1gramerclausecümlecik
translatetercüme
translationtercüme
B2anlamimplicationima
implyima etmek
inferima etmek, kapalı bir şekilde anlatmak
metaphormetafor, mecaz
gramersentencecümle, ceza vermek
subjectkonu, özne
konuşmaaccentaksan
exposemaruz bırakmak
exposuremaruz kalma, teşhir, poz
toneton, ayarlamak, yumuşatmak
C1anlamironyhiciv, alay, ince alay
gramerintermediateorta seviye
konuşmarhetoricretorik, güzel konuşma sanatı. the art of rhetoric
dinA1genelbelieveinanmak
A2dini figürgodtanrı
mekanchurchkilise
B1dini figürghosthayalet
genelbeliefinanç
religiondin
religiousdini
ibadetpraydua etmek
prayernamaz
kişilerpriestrahip
mekanbellçan, zil, böğürmek
B2dini figürheavencennet
hellcehennem
genelfaithinanç
fortunekader
holykutsal
ibadetconvertdönüştürmek, din değiştirmek
kişilerevilgünah, günahkar
mekanmosquecami
templetapınak
C1dini figürangelmelek
demoniblis
devilşeytan
singünah
genelblessingnimet
fatekader
miraclemucize
sacredkutsal
ibadetconsciencevicdan, inanç
ritualayin
worshipibadet, tapmak
kişilerbishoppiskopos
blesskutsamak
congregationcemaat
monkkeşiş
pastorpapaz
preachvaaz vermek, tavsiye etmek
revelationvahiy
saintaziz
kitapdoctrinedoktrin, öğreti
theologyilahiyat
verseayet
mekanparishdinî bölge, bir papazın yönetimindeki kilise ve yöresi
eğitimA1eğitim türüexamsınav
testsınamak, test etmek, test
eğitmencoursekurs
teacheröğretmen
genellearnöğrenmek
teachöğretmek
kırtasiyebandbant, şerit
paintboyamak, boya
paperkâğıt
penkalem
pencilkurşun kalem
kurumclasssınıf
classroomsınıf
collegekolej
desksıra (oturmak için)
librarykütüphane
schoolokul
öğrencibagsırt çantası
bookkitap
homeworkev ödevi
knowbilmek
lessonders
readokumak
readingokuma
studentöğrenci
studyders çalışma
üniversiteuniversityüniversite
A2eğitim türüconferencekonferans
eğitmencoachkoç
instructoreğitmen
professorprofesör
trainereğitimci
geneleducationeğitim
learningöğrenme
teachingöğretim
kırtasiyemarkişaret
sheettabaka
stampkaşe
kurumboardyazı tahtası, binmek
öğrencicopykopya, kopyalamak
üniversitelectureders
majorbaşlıca
B1edebiyatliteratureedebiyat
eğitmeneducateEğitim vermek
geneleducationaleğitimsel, eğitime/öğretime ait
kırtasiyetapebant
kurumcampusyerleşke
öğrencieducatedeğitimli
graduatemezun olmak
üniversitetheoryteori
B2edebiyatlegendefsane
literaryedebi
mythefsane
eğitim türüconventionkongre
curriculumMüfredat
examinationsınav
panelpanel
seminarseminer
geneltermterim
kırtasiyemarkerişaretleyici
rubbersilgi
kurumelementarytemel
gradesınıf (okulda)
öğrencipupilöğrenci
scholarshipburs
textbookders kitabı
withdrawdersi bırakmak, çekilmek
üniversiteacademicakademik
hypothesishipotez
scholarakademisyen
thesistez
C1edebiyatlegendaryefsanevi
eğitim türücongressionalkongre
eğitmeneducatoreğitimci
genelinstructöğretmek, okutmak, ders vermek
literacyokuryazarlık
kırtasiyeadhereyapışmak, mud adhere to shoes
padped
kurumconsolidatebirleştirmek, consolidate several colleges into a university
tuitionharç
öğrenciabsenceyokluk, absent: yok
absentmevcut olmayan, yok
amateuramatör
skipatlamak, dersi asmak
üniversiteacademyakademi
facultyFakülte
theoreticalteorik
undergraduatelisans
eğlenceA1çocukballtop
birthdaydoğum günü
gameoyun
playoynamak
playeroyuncu
dışmekanfestivalFestival
holidaytatil
partyparti
vacationtatil
genelboredsıkılmış
boringsıkıcı
enjoykeyfini çıkarın
hobitemelhobbyhobi
dansdancedans etmek, dans
dancerdansçı
dancingdans
fotoğrafphotofotoğraf
kötü alışkanlıkbeerbira
sohbetfunnykomik
A2çocuktoyoyuncak
dışmekancampkamp, kamp yapmak
campingkamp yapmak
surprisesürpriz
genelfuneğlence
ordinarysıradan
hobikoleksiyoncollecttoplamak
diğercartoonkarikatür
fotoğrafphotographfotoğraf, fotoğrafını çekmek
kötü alışkanlıkbarbar, içki yeri
cigarettesigara
pubbirahane
smokesigara içmek
sohbetcomedykomedi
jokeşaka
laughterkahkaha
B1dışmekandecoratesüslemek
magicsihir, sihirbazlık
outdoorsaçık havada
genelentertaineğlendirmek
entertainmenteğlence
pleasurezevk, haz
hobikoleksiyoncollectiontoplama, koleksiyon, tahsilat
fotoğrafalbumalbüm
photographerfotoğrafçı
photographyfotoğrafçılık
portraitVesika
kötü alışkanlıkalcoholalkol
alcoholicalkollü, alkolik
drunksarhoş
B2çocukgamingoyun oynamak
dışmekanballoonbalon, şişmek
fireworkhavai fişek
resorttatil yeri
venuemekan
genelamusingeğlenceli
delightzevk
dullsıkıcı, kasvetli, a dull book/speech
enjoyableeğlenceli
entertainingeğlenceli
hobikoleksiyoncollectorkoleksiyoncu
diğerpuzzlebulmaca
fotoğrafflashışık tutmak, parlama, flashes of lightning.
posepoz
kötü alışkanlıkbetbahis, iddiaya girmek
sohbetcomickomik
humorousnükteli, komik
humourmizah
spoilberbat etmek, bozmak, spoil a joke
C1çocukswingsalıncak
hobidiğercarveoymak
kötü alışkanlıkcasinokumarhane
gamblingkumar
slotyarık, coin slot : jeton atma deliği
ekonomikA1bankabankbanka
cardkart
bireysel finanspooryoksul, zavallı
richzengin
paracentsent
dollardolar
euroeuro
moneypara
poundvurmak, ingiliz lirası
A2bireysel finanspossessionmülk
paracashnakit
pennykuruş
B1bankabranchşube, dallanmak
bireysel finanspropertyözellik, mal mülk, emlak
ekonomieconomicekonomik
economyekonomi
globalküresel
luxurylüks
paracoinmadeni para
B2bankacreditkredi
enquirysorgu
insertsokmak
rateoran
bireysel finanslotterypiyango
miserablesefil
ownershipmülkiyet
savingtasarruf
wealthservet
wealthyzengin, varlıklı
welfarerefah
borsaspeculatespekülasyon yapmak
speculationspekülasyon
ekonomiaffordableekonomik
crisiskriz
economicsekonomi
economistiktisatçı
globalizationküreselleşme
inflationşişirme
recessiondurgunluk
C1bankaprovisionkarşılık
remainderkalan, bakiye
transactionişlem
withdrawalpara çekme
bireysel finansmiserysefalet
prosperityrefah
borsaescalatehızlıca artmak, the price of tickets escalated
insideriçeriden
portfolioportföy
ekonomisoaryükselme(k), artma(k), (yüksek bir düzeye) ulaşma(k).Prices are soaring.
parabuckdolar, sıçramak
circulatedolaşmak
geziA1geneljourneyseyahat
touristturist
travelseyahat etmek, seyahat
visitziyaret etmek
visitorziyaretçi
konaklamahotelotel
organizasyonmuseummüze
passportpasaport
ulaşımairporthavaalanı
arrivevarmak
busotobüs
stationistasyon
taxitaksi
A2genelabroadyurt dışı
adventuremacera
tourismturizm
travellergezgin
konaklamareceptionresepsiyon
staykalmak
ulaşımairlinehavayolu
passengeryolcu
ridebinmek
B1genelrelaxingrahatlatıcı
konaklamaaccommodationkonaklama
tentçadır
organizasyonagentajan
destinationhedef
exchangedeğişme
expeditionsefer
tourtur
ulaşımarrivalvarış
departurekalkış
pathyol, yörünge
B2genelcruisebelirli bir hedefe yönelmeden rasgele seyahat etmek
exoticegzotik
memorableunutulmaz
tripgezi
wanderdolaşmak, gezinmek
konaklamaaccommodatekonaklama
bookingrezervasyon
organizasyonvisavize
ulaşımdepartayrılmak
leaveayrılmak
reachulaşmak, varmak, vasıl olmak. We reached Paris on Sunday.
C1genelforeigneryabancı
memoirhatıra
outinggezi, gezinti, eğlence seyahati, dışarı çıkıp gezme/hava alma
konaklamasuitesüit
organizasyonadmissiongiriş
ulaşımembarkbinmek, yolculuğa başlamak
terminalterminal
görmek/görüntüA1bakma/görmeeyegöz
seegörmek
watchizlemek
göstermekshowgöstermek
A2bakma/görmeimagegörüntü
lookbakmak
görünmekappeargörünmek
clearlyaçıkça
disappearkaybolmak
seemgörünmek
B1bakma/görmesightgörme
görünmekobviousaçık, ortada, besbelli
viewgörünüm
göstermekreflectyansıtmak, The mirror reflected her beautiful image. Trees reflected in the water.
B2bakma/görmepreciselyaçık olarak,
the guidelines are precisely defined
viewpointbakış açısı
visualgörsel
görünmekariseortaya çıkmak. New problems arise daily: Her gün yeni sorunlar çıkıyor.
aspectgörünüş
evidentbesbelli, aşikar
hiddengizli, gizlenmiş, hidden camera
indicationgösterge
visiblegörünür
göstermekdemonstrategöstermek, göz önüne sermek
C1bakma/görmegazehayranlık ile bakmak
glancebakış atmak
glimpsegörüverme, gözüne ilişme
imagerygörüntü
opticaloptik
outlookbakış açısı
overlookgörmezden gelmek
görünmekexplicitaçık, belirgin, aşikar
explicitlyaçıkça
invisiblegörünmez
pronouncedbesbelli, belli, âşikâr, bariz, belirgin. He spoke with a pronounced English accent.
vanishtarihe karışmak, kaybolmak
göstermekdepictgöstermek
hareketA1değişimbecomeolmak, haline gelmek
changedeğiştirmek, değişiklik
hareketsizsitoturmak
stopdurmak
hızfasthızlı
quickhızlı
quicklyhızlı bir şekilde
ilerlemekactioneylem, davranış
comegelmek
walkyürümek
oluşmakhappenmeydana gelmek, olmak
A2hareketsizwaitbeklemek
hızslowlyyavaşça
suddenlyaniden
ilerlemekcontinuedevam etmek
movementhareket
runkoşmak, çalıştırmak
runnerkoşucu
runningkoşu
oluşmakactiveaktif
B1hareketsizfixedsabit
remainkalmak, beklemek.He remained at home: O evde kaldı.
stillhâla, durgun, hareketsiz
hızhurryacele etmek, telaş
slowyavaş
suddenani
ilerlemekescapekaçmak, firar
gogitmek
movehareket
passgeçmek, geçiş
oluşmakoccasionfırsat, vesile
occurmeydana gelmek
B2değişimalterdeğiştirmek
modemod, hal. scene mode:   sahne modu
transitiongeçiş
hareketsizpauseduraklatmak
standayakta durmak
hızinstantlyaniden
pacehız
promptçabuk
rapidani
rapidlyhızlıca
rushacele etmek
speedhız
ilerlemekadvanceilerlemek, advance two steps: iki adım ilerle
attemptgirişimde bulunmak
motionhareket
movinghareketli
ongoingdevam eden
proceedilerlemek
slidekaymak. to slide down a snow-covered hill.
slipkaymak. He slipped on the icy ground.
oluşmakemergemeydana gelmek
incidentolay
C1değişimradicalkökten
replacementdeğiştirme, yerine yenisini koyma
hareketsizawaitbeklemek, hazırda beklemek
ceasedurdurmak, son vermek, without cease: aralıksız
intacthareketsiz
passivepasif
stabilizestabilize etmek
standingayakta
hızacceleratehızlanmak
snapkolay iş, ani şey, parmak çıtlatma, snapchat
ilerlemekdynamicdinamik
mobilityhareketlilik
passinggeçen
resumedevam ettirmek
oluşmakactivationaktivasyon
occurrenceolay
ikili ilişkilerA1evlilikmarriedevli
wifekadın eş
flörtcallaramak
interestedilgili
matcheşleşme
saglıklı ilişkiletizin vermek
loveaşk
missözlemek
temelboyfrienderkek arkadaş
girlfriendkız arkadaş
partnerortak
A2evlilikdivorcedboşanmış
expectummak, beklemek
marryevlenmek
secretgizli
weddingdüğün
flörtattractiveçekici
gifthediye
saglıklı ilişkibelongait olmak
careönemsemek, bakım, ilgi
promisesöz vermek
protectkorumak
providesağlamak
unitedbirleşik, müşterek,ortak, aunited effort
sağlıksız ilişkidramadram
hidesaklamak
shoutbağırmak, haykırmak
temelcoupleçift
femaledişi
maleerkek
relationshipilişki
singletek
B1cinselfancyfantezi
sexualcinsel
evlilikmarriageevlilik, evlenme
privateözel
flörtadmirebeğenmek, hayranlık duymak)
admititiraf etmek
attractçekmek, cezbetmek
attractioncazibe
dislikeBeğenmemek
impressiveetkileyici
uglyçirkin
saglıklı ilişkiconnectionbağ
kissöpmek
respectsaygı
romanticromantik
sharepaylaşmak, pay
sağlıksız ilişkicheataldatma
fightingkavga
forcezorlama, birini bir şey yapmaya zorlama
pretendtaklit, yapar gibi görünmek
temelrelationilişki
sexcinsiyet
B2cinselfantasyfantezi
sexyseksi
evlilikanniversaryyıldönümü
divorceboşanma
presenceyakın çevre, yöre, civar, etraf.in the presence of someone: birisinin yanında/yakınında/huzurunda.
privacygizlilik
proposalöneri, teklif
proposeteklif etmek, önermek
flörtappealçekici
charmingalımlı
chasekovalamak
confessitiraf etmek
datetarih, randevu, biriyle çıkmak
desirearzu etmek
matchingeşleştirme
stunningçekici
saglıklı ilişkiaffairaşk ilişkisi
bondbağ
commitmenttaahhüt
fonddüşkün
fulfilltatmin/memnun etmek. to fulfill a need.
loyalsadık
protectionkoruma
regardsaygı
relygüvenmek
romanceromantik
rubovmak
sinceresamimi
sympatheticduygudaş
sympathyduygudaşlık
trustgüvenmek, güven
sağlıksız ilişkiaddictionbağımlılık
aggressiveagresif, saldırgan
dependentbağımlı
dominantbaskın
dramaticdramatik
dramaticallydramatik
gayeşcinsel
hurtcanını yakmak
spitenispet, garez, kin
splitayrılan, ayrılma
temelgendercinsiyet
C1cinselconceivegebe kalmak
oralOral
pregnancygebelik
reproduceçoğaltmak
reproductionüreme
sexualitycinsellik
evlilikprospectivemüstakbel
spouse
widowdul
flörtappealingçekici
belovedsevgili
charmçekicilik
confessionitiraf
desirablearzu edilen
foster(sevgi, his) beslemek
temptayartmak
saglıklı ilişkiaffectionsevgi
boundarysınır
clingsarılmak
closurekapatma
clusterdemet, tutam, a cluster of flowers
crushezmek, aşk
discretionsağduyu
indulgeşımartmak
intimatesamimi
loyaltybağlılık
mutualkarşılıklı
protectivekoruyucu
toleratetahammül
sağlıksız ilişkiabuseistismar, kötüye kullanma
betrayihanet etmek
concealgizli tutmak, açıklamamak. He concealed his feelings from his wife.
concessiontaviz
contemptaşağılama, küçümseme, hor görme
cynicalalaycı
damagingzarar verici
dependencebağımlılık
devastatemahvetmek
feministfeminist
hauntaklından çıkmamak.Memories of love haunted him.
interferekarışmak
lesbianlezbiyen
lingeroyalanmak, geçmişte kalmak
revengeintikam
slaptokat
toxictoksik
yellbağırma
temelseparationayrılma
iletişimA1diyalogadvicetavsiye
answercevap vermek
asksormak
conversationkonuşma, sohbet
dialoguediyalog
hearduymak
ideafikir
languagedil
listendinlemek
messagemesaj, ileti
nameisim
speakkonuşmak
tellsöylemek
understandanlama
hikaye anlatımstoryhikaye
ifade/açıklamadescribetanımlamak
exampleörnek
explainaçıklamak
topickonu
negotiationagreeaynı fikirde olmak, anlaşmak
discusstartışmak
övgüamazinginanılmaz, şaşırtıcı
beautifulgüzel
fantasticfantastik
greatharika
interestingilginç
nicegüzel
perfectmükemmel
prettytatlı, hoş, sevimli
specialözel
wonderfulmüthiş, harika
A2diyalogchatsohbet
communicateiletişim kurmak
complainşikayet
greetselamlamak
listenerdinleyici
loudyüksek sesle
loudlyyüksek sesle
questionsoru
reacttepki
recognizetanımak
respondcevap vermek, tepki vermek
responsetepki
speakerkonuşmacı
speechkonuşma
talkkonuşmak
understandinganlayış
voiceses
hakaretawfulberbat, pain was awful
shutkapamak, shut your mouth
stupidaptal
hikaye anlatımreferatfetmek, işaret etmek
ifade/açıklamaexplanationaçıklama
simplebasit
negotiationagainstkarşısında
arguetartışmak
argumenttartışma, argüman
disagreeaynı fikirde olmamak, anlaşamamak
discussiontartışma
tavırbehavedavranmak
behaviourdavranış
mannertavır
politekibar, nazik
rudekaba
övgüenormousmuazzam
excellentmükemmel, enfes
goodiyi
incredibleinanılmaz
lovelygüzel, hoş
B1diyalogapologizeözür dilemek
communicationiletişim
complaintşikâyet
contactiletişim kurmak, iletişim
familiartanıdık
gentlenazik, her gentle voice
ignorealdırmamak
lieyalan söylemek, yatmak, uzanmak,
reactionyanıt, cevap, karşılık. The nation’s reaction to the President’s speech.
shyutangaç
spokenkonuşulmuş
hakaretannoyrahatsız etmek, sinir bozucu olmak
sillysaçma
hikaye anlatımnarrativeanlatı
ifade/açıklamadefinetanımlamak
definitiontanım
directdirekt
directlydirekt olarak
highlightvurgulamak
indirectdolaylı
mentionbahsetmek, söz etmek
simplybasitçe
iknaconvinceikna etmek
persuadeikna etmek
negotiationbothercanını sıkmak
tavıractdavranmak
honestdürüst
övgübeautygüzellik
fascinatingbüyüleyici
perfectlymükemmel bir şekilde
beğenmeappreciatetakdir etmek, değeri artmak
pleasanthoşa giden, iyi, güzel. pleasant news. pleasant weather.
unpleasanthoş olmayan
B2diyalogacknowledgekabul etmek, itiraf etmek.He acknowledged his ignorance
apologyözür
brieflykısaca
conveyiletmek
encounterkarşılaşmak
feedbackgeri bildirim
gesturemimik
informbilgi vermek
interruptkesmek
openlyalenen, ele güne karşı, he could no longer speak openly of his problems
receiveralıcı
so-calledLafta
transmitiletmek
whisperfısıltı
hakaretfoolaptal
ridiculousgülünç
hikaye anlatımciteanmak
talemasal
ifade/açıklamaaccuratelydogru olarak
associateilişkilendirmek
clarifyaçıklamak
emphasisvurgu
emphasizevurgu
instanceörnek, misal, olay, durum
interpretaçıklamak, izah etmek. to interpret a difficult passage in a book
interpretationyorum
issuekonu
reasonablemakul, mantıkî, mantıklı. a reasonable explanation.
remarkaçıklama
revealaçıklama(k), ifşa (etmek). to reveal a secret.
shockingşok edici,  shocking news : şok yaratacak haber
unfoldbilginin açılması, sistematik izahatla anlaşılır hale getirmek.
iknaconvincedikna edilmiş
convincinginandırıcı
genuinelysahiden, gerçekten, sahici/hakikî olarak, güvenilir bir şekilde
imposeempoze etmek
insistısrar etmek
swearyemin etmek
negotiationconflictfikir ayrılığı
controversytartışma
daremeydan okumak.Don’t you dare to touch her! ona dokunayım deme!
debatetartışma
denyreddetmek, inkar
excusebahane
inevitablekaçınılmaz, An argument was inevitable
negotiationmüzakere
opponentkarşı taraf
opposekarşı çıkmak
opposedkarşı çıkan, muhalif
oppositionmuhalefet
resolutionçözüm
resolvesorunu sona ulaştırmak
staredik dik bakmak
tavıraccusesuçlamak
approachyaklaşım, yaklaşmak
appropriateuygun
blamesuçlamak
disturbrahatsız etmek (birini)
honestydürüstlük
övgüastonishingşaşırtıcı, an astonishing achievement
fabulousharika
goodnessiyilik
gorgeousmuhteşem
magnificentmuhteşem
outstandinggöze çarpan, seçkin
praiseövgü
preciousdeğerli
remarkabledikkat çekici
remarkablydikkate değer
spectacularmuhteşem
supersüper
vastmuazzam
beğenmecuteşirin
C1diyalogcautionuyarı, ikaz, nasihat
conceptionanlayış
confergörüşmek
enquiresormak
grinsırıtış, sırıtmak
intervenearaya girmek
ironicinceden inceye alay eden. an ironic = ironical speaker.
irrelevantilgisiz, alakasız, konu dışı, yersiz
nodbaşı öne eğme(k), (selam/kabul/doğrulama anlamında)  baş sallama(k)
recipientalıcı
sakeuğruna, hatır, uğur. for my sake : hatırım için.
saysöylemek
shrugomuz silkmek, ilgilendirmiyor demek
verbalsözlü
hakaretabsurdsaçma
condemnkınamak
denouncekınamak
disturbingrahatsız edici
dumbaptal, sessiz
idiotsalak
insulthakaret
nonsensesaçmalık
hikaye anlatımattributeatfetmek
exaggerateabartmak
ifade/açıklamaarticulateifade
contradictionçelişki
designategöstermek, işaret etmek. These X marks designate all the possible entrances to the castle.
disclosureaçıklama
franklyaçıkçası
identificationTanılama
meaningfulanlamlı
spellharf harf kodlamak
straightforwardbasit, kolay anlaşılır. a straightforward explanation.
stumbleyanılmak,dili sürçme(k), kekeleme(k).to stumble through a speech.
iknaconcededoğrulamak, (istemeye istemeye), to concede that one is wrong
premisetemel dayanak, if the premise is true, then the conclusion must be true
vowyemin etmek, ant içmek, yemin
negotiationarguablytartışılır biçimde
bizarretuhaf, bizarre behaviour
clashçatışma, conflict
compromisetaviz, ödün, karşılıklı taviz vererek uzlaşma
confrontkarşısına çıkmak
confrontationçatışma
consensusuzlaşma
contendtartışmak
contentionçekişme
contraryaksi
interventionmüdahale
relevancealaka
tavırboastövünme
respectivesaygılı
övgüengagingçekici, cazip, hoş, hoşa giden, Her engaging smile.
fineiyi, hoş, ceza kesmek
flourishgüzelleşmek
intriguingilgi çekici, merak uyandıran
magicalbüyülü
notabledikkate değer
strikingdikkat çekici
superbmükemmel
terrificmüthiş
tremendousmuazzam
welliyi
worthwhiledeğerli
beğenmeappreciationtakdir
tributetakdir
iş dünyasıA1bütçe&planraporlamachartgrafik
emailemaile-posta
sendgönder
finansexpensivepahalı
günlük yaşamwakeuyanmak
ikgeneljob
work
workerçalışan
kişisel gelişimimproveiyileştirmek
skillbeceri
meslekcareerkariyer
kurumsalbusiness
capitalsermaye
companyşirket
officeofis
lojistikcarrytaşımak
lettermektup
postpostalamak, ileti
medyaiçerikinterviewröportaj, söyleşi yapmak
reklam türümagazinedergi
newshaberler
newspapergazete
muhasebebillfatura
spendharcamak
piyasaPazarcustomermüşteri
shoppingalışveriş yapmak
satışfiyatlamacheapucuz
costmaliyet
müşteribuysatın almak
sellsatılmak, satmak
satış noktasıshopdükkan
supermarketsüpermarket
siparişordersipariş
ürüngenelproductürün
yönetimalt/üst kadrocheckkontrol
decidekarar vermek
teamtakım
proje yönetimbusymeşgul
importantönemli
listliste
mainana
memberüye
planplanlamak, tasarlamak, plan
programprogram
toplantılategeç
meetingtoplantı
A2anlaşmaconditionşart, koşul
bütçe&planbütçegapaçıklık
predictöngörmek
raporlamareportrapor, bildirmek
emaildearsayın
formalbiçimsel
informalresmi olmayan
replycevap vermek
finansborrowödünç almak
earnkazanmak
lendödünç vermek
sourcekaynak
girişimcilikownersahip
servehizmet etmek
servicehizmet, hizmet etmek
günlük yaşamcolleagueçalışma arkadaşı
uniformüniforma
workingçalışma
ikgenelemployeeişçi, çalışan, personel
employerişveren
işe alımemployişe almak
kişisel gelişimnetwork
meslekdepartmentbölüm
engineermühendis
expertuzman
officermemur, subay
secretarysekreter
ücretsalarymaaş
lojistikheavyağır
mailposta
receiveteslim almak
weightağırlık
medyaiçerikreportermuhabir, haberci
reklamadvertisereklam yapmak
advertisementreklamcılık
advertisingreklam
yayınlamamediamedya
publishyayınlamak
reklam türüjournalistgazeteci
posterafiş
muhasebepayödemek
piyasarekabetcompeterekabet etmek
industrysanayi
Pazaropportunityfırsat
satışfiyatlamaincludingiçeren, dahil, including VAT, kdv dahil
increaseartırmak, artmak
involveiçermek, kapsamak, Housekeeping involves cooking, washing dishes, sweeping and cleaning.
reduceazaltmak
müşterisalesatış
siparişofferteklif
trade showattendkatılmak
hallsalon
üretimstokavailablemevcut, uygun
üretmekfactoryfabrika
qualitykalite
ürüngenelinventicat etmek
inventionicat
yönetimalt/üst kadroallowizin vermek
assistantyardımcı, asistan
bosspatron
businessmanişadamı
controlkontrol
decisionkarar
directoryönetmen
instructiontalimat
manageyönetmek
manageryönetici
permissionizin
proje yönetimarrangedüzenlemek
arrangementdüzenleme
avoidkaçınmak
developgeliştirmek
matterönemli olmak, madde, mesele
organizationorganizasyon
organizedüzenlemek
specificözel, hususi. a specific tool for each job.
strategystrateji
supposevarsaymak
systemsistem
taskgörev
sunumpresentsunmak, takdim etmek, hediye
toplantıleaderönder
B1anlaşmaagreementanlaşma
dealanlaşma, ilgilenmek
bütçe&planbütçelackeksiklik, lack of enough budget
predictiontahmin, cost prediction:  maliyet tahmini
emailattacheklemek, yapıştırmak
finansaffordparası yetmek, gücü yetmek
currencypara birimi
financialparasal
povertyyoksulluk
resourcekaynak
valuabledeğerli, kıymetli
girişimcilikinvestyatırmak
tradeticaret
günlük yaşamalarmalarm, uyarmak
ikgenelpolicypolitika
retireemekli olmak
retiredemekli
staffpersonel
unemployedişsiz
unemploymentişsizlik
görevlendirmeassignmentatama
promoteterfi
işe alımemployment
qualificationvasıf
referencereferans
suitableuygun, münasip,He was not suitable for the job: Bu işe uygun değildi
kişisel gelişimimprovementgelişme, iyileşme, düzelme, ilerleme
qualifiedkalifiye
qualifyyeteneklen(dir)mek. to qualify oneself for a job: bir iş için gerekli nitelikleri kazanmak.
meslekengineeringmühendislik
itBT
professionmeslek
relatedilgili konu, Industries related to shipbuilding.
servantmemur, a public servant: devlet memuru.
ücretriseyükseliş, artış, zam: pay rise
lojistikcontainerkonteyner
deliverteslim etmek
heavilyağır şekilde
transporttaşıma
weightartmak
markalaşmabrandmarka
marketingpazarlama
medyareklamadreklam
campaignkampanya
commercialticari
yayınlamapressbasın
reklam türüannouncementduyuru, ilan
journaldergi
printingbaskı
muhasebebalancedenge, bakiye, dengede tutmak
paymentödeme
receiptfiş
spendingharcama
taxvergi
piyasarekabetcompetitiverekabetçi
competitorrakip
Pazarconsumetüketmek
consumertüketici
marketpazar
satışcirogrowthbüyüme
ekiprepresenttemsil etmek
fiyatlamalabeletiket
losszarar, ziyan, dokunca. loss of profit: kârdan zarar
profitkâr
quotationfiyat belirleme
müştericlientmüşteri
satış noktasıexportihracat
mallalışveriş merkezi
storemağaza
trade showexhibitionsergi
participatekatılmak
üretimithalatimportithalat
üretmekexpandgenişletmek
ingredientbileşen
productionüretim, üretme
supplyarz
ürünambalajpackpaketlemek
tinteneke
tubetüp
genelcategorykategori
goodsmal, yük
yönetimalt/üst kadroauthorityyetki
confirmonaylamak
leadinglider
managementYönetim
requireısrarla talep etmek. He requires us to be punctual
responsibilitysorumluluk
proje yönetimchallengemeydan okuma
combinebirleştirmek
convenientuygun
developmentgelişme
dutygörev
effectivelyetkili bir şekilde
importanceher beautiful image. Trees reflected in the water.
organizedörgütlü
organizerorganizatör
planningplanlama
preparedtedarikli
primarybirincil
sunumpresentationsunum
toplantıleadöncülük etmek
setayarlamak
B2anlaşmacontractsözleşme
disagreementanlaşmazlık
negotiategörüşmek
termsşartlar
bütçe&planbütçeactualgerçek
budgetbütçe
estimatetahmin
expectationbeklenti
forecasttahmin etmek
predictabletahmin edilebilir, the market is volatile and never predictable
raporlamamonitorizlemek
reportingraporlama
trackizlemek
danışmaconsultdanışmak
consultantdanışman
emailattachmentEK
signatureimza
finansassessdeğer biçmek
assessmentdeğerlendirme
evaluatedeğerlendirmek
evaluationdeğerlendirme
financefinans, finanse etmek
fundingfinansman
short-termkısa vadeli
slightpek az, cüz’i, azıcık, biraz. a slight increase: cüz’î bir artış.
treasurehazine
valuedeğer, kıymet
girişimcilikentrepreneurgirişimci
establishkurmak, inşa etmek
foundkurmak, tesis etmek, bulunmuş
foundationkuruluş, teessüs
founderkurucu
fundfon, sermaye
incorporatefirma kurmak
initialilk
initiativegirişim
investoryatırımcı
launchbaşlatmak
openingaçılış
partnershiportaklık
possesssahip olmak
tradingticaret
günlük yaşamincomegelir
routinerutin
shiftvardiya
workplaceiş yeri
ikgenelguidelineyönerge
pensionemeklilik
retirementemeklilik
görevlendirmeassignatamak, devretmek
işe alımapplicantbaşvuru sahibi
full-timetam zamanlı
part-timeyarı zamanlı
recruitacemi
recruitmentişe alım
requirementgereklilik, job requirement
resignistifa etmek
meslekaccountantmuhasebeci
divisionbölüm
expertiseuzmanlık
inspectormüfettiş
occupationmeslek
specialistuzman
specializeuzmanlaşmak
ücretwageücret
kurumsalcorporatekurumsal
corporationşirket
firmfirma
headquartersMerkez
investmentyatırım
procedureprosedür
professionalprofesyonel
sectorsektör
lojistikdeliveryteslim
distributedağıtmak
distributiondağıtım
envelopezarf
farenavlun ücreti
loadyük, yüklemek. The truck/ship had a full load.
transferAktarma
transportationulaşım
medyaaraştırmainsightiç yüzü
perceivealgılamak
perceptionalgı
içerikeditionbaskı
scandalskandal
reklamagencyajans
associatedbirleşmiş, associated advertising : (ortaklaşa reklam)
masskitle
promotiontanıtım
publicitytanıtım
sloganslogan
sponsorsponsor
sponsorshipsponsorluk
yayınlamabroadcastyayın yapmak
broadcasteryayıncı
publicationyayın
publishingyayıncılık
reklam türüjournalismgazetecilik
leafletbroşür
mediumaraç, vasıta, çare, yol. a communication medium. advertising medium
placementyerleştirme, product placement, ürün yerleştirme
printbaskı
muhasebeaccounthesap, hesap vermek
assetvarlık, mülk
debtborç
expensegider
frauddolandırıcılık
loanborç
reductionkesinti
piyasarekabetchallengingzorlu
dominatehakim olmak
Pazarconsumptiontüketim
demandtalep
satışciroboostartırmak
revenuegelir
ekiprepresentativetemsilci
fiyatlamaauctionaçık artırma
bargainpazarlık
bidteklif etmek
commissionkomisyon
decreaseazaltmak
discountindirim
feeücret
freeücretsiz
marginmarj
pricefiyat
tagetiket
hasılatlong-termuzun vadeli
oweborçlu olmak
müşteriincentiveteşvik
prospectmuhtemel müşteri. The salesman had several prospects in mind.
purchasesatın alma
satış noktasıdealersatıcı
displayteşhir standı
grocerybakkal
retailperakende
siparişimplementyerine getirmek, yürürlüğe koymak. to implement an order.
trade showexhibitsergi, sergilemek
participantkatılımcı
participationkatılım
üretimithalatoriginmenşei
stoklimitedsınırlı
stockstok
üretmekcapacitykapasite
componentbileşen
delaygecikme
expansiongenişleme, their business expanded into other hotels
industrialsanayi şirketi
manufactureüretmek
manufacturingüretme
materialmalzeme
operateişlemek, iş görmek. A machine operated by electricity.
produceüretmek
sustainablesürdürülebilir
ürünambalajdozendüzine
packagepaket
packetpaket
wrappaketlemek
garantiassuregaranti etmek
coveragesigorta kapsamı, cinsi. insurance coverage : sigorta teminatı
guaranteegaranti
insurancesigorta
genelinnovativeyenilikçi
rangeürün gamı
yönetimalt/üst kadroadministrationYönetim
approvalonay
approveonaylamak
chairmanbaşkan
chiefşef
committeekurul
executiveyönetici
IDİD
labouriş gücü
leadershipliderlik
permitizin
ultimateen büyük, en yüksek. The ultimate authority. ultimate reality.
workforceiş gücü
proje yönetimclassifysınıflandırmak
conductyönetmek
coreçekirdek
deadlineson tarih
efficientverimli
efficientlyverimli
excludehariç tutmak
flexibleesnek
fundamentalesas
gig
integratebirleştirmek, içine dahil etmek
missionmisyon
primarilyöncelikle
priorityöncelik
processsüreç
projectproje
scheduleprogram
significanceönemi
significantönemli
suspendaskıya almak
visionvizyon
toplantıadditionalek, we require additional information
agendagündem
canceliptal etmek
contributekatkıda bulunmak
contributionkatkı
purelyyalnızca,
the purpose of the meeting was purely to give information
sessionoturum, toplantı, celse
C1anlaşmabeneficiaryyararlanıcı
collaborateişbirliği yapmak
collaborationişbirliği
cooperateişbirliği yapmak
disputeanlaşmazlık
embodysomutlaştırmak,  embody a clause in a contract:  bir sözleşmeye bir madde ilave etmek
specificationŞartname
terminatesonlandırmak, terminate a contract : bir sözleşmeyi feshetmek
treatyantlaşma
bütçe&planbütçedeficitaçık
raporlamainterimgeçici, ara, interim report
reportedlyrapora göre
danışmaconsultationdanışma
counsellingdanışmanlık
counsellordanışman
emailcorrespondenceyazışma
spamistenmeyen e-posta
finansaccumulatebiriktirmek
accumulationbirikim, tasarruf
capitalismkapitalizm
capitalistkapitalist
circulationsirkülasyon
costlypahalı
endorseonaylamak, ciro etmek
endorsementonay, ciro
enrichzenginleştirmek
subsidysübvansiyon, hükümetçe yapılan para yardımı
girişimcilikcommerceticaret
enterprisekuruluş
establishmentkuruluş
interferencegirişim
venturegirişim
ikgenelpersonnelpersonel
tenuregörev süresi
görevlendirmeappointatamak
dismissalgörevden alma
işe alımresignationistifa
kişisel gelişimcompetenceyeterlilik
meslekspecializeduzman
ücretbonusbonus
earningsmaaş, ücret, gelir
kurumsalacquisitionkazanç, elde edilen şey
credibilitygüvenilirlik
crediblegüvenilir
entityvarlık
mergebirleştirmek
mergerbirleşme
shareholderhissedar
shrinkküçültmek
lojistikcargokargo
correspondmektuplaşmak
dischargedeşarj
fragilekırılgan
handling(ticarî eşyayı) paketleme ve sevketme işleri.a 10% handling charge
sackçuval
shippingnakliye
storagedepolama
transittaşıma
warehousedepo
markalaşmapatentpatent
trademarkmarka
medyaiçerikcolumnistköşe yazarı
correspondentmuhabir
reklamgenericgenel
misleadingyanıltıcı, yanlış fikir/zan uyandıran. misleading advertising.
segmentbölüm
trailertanıtım videosu
yayınlamacommentatoryorumcu, anlatıcı, spiker
mainstreamana akım
reklam türübannerafiş, banner reklam
cataloguekatalog
guerrillagerilla
integratedbütünleşmiş, derlenip toplanmış, entegre pazarlama
newsletterhaber bülteni
muhasebeallowanceödenek, harçlık
audithesapları denetlemek
depositdepozito
expenditureharcama
fixtureFikstür, demirbaş (muhasebe)
operationalişletme+, işletme ile ilgili. operational costs: işletme masrafları.
pledgerehin, teminat
residuekalıntı, residue of expenditure : masraf bakiyesi
taxpayervergi mükellefi
variabledeğişken
piyasarekabetbenchmarkkalite testi
dominancehakimiyet
monopolyTekel
Pazardisruptionteknolojiyle beraber bir sektörde ani değişim
nicheniş
orientationyönelim.customer orientation: müşteriye yönelik olma
reviveyeniden canlandırmak, Industry is reviving
satışciroturnoverciro
yieldgetiri
ekipquotakota
representationtemsil
fiyatlamagrossbrüt
net
profitablekarlı
hasılatdeedsenet
proceedshasılat
satış noktasıfranchisesatış hakkı/yetkisi, acentelik
marketplacepazar yeri
merchanttüccar
siparişofferingteklif
trade showattendancekatılım
üretimithalatexclusiveözel
stokavailabilitykullanılabilirlik
bulktoplu
üretmekassemblebirleştirmek, monte etmek
assemblymontaj
crudeham
sustainsürdürmek
ürünambalajbarrelnamlu, varil, uçmak
vacuumvakum
garantiassurancegüvence
reassuregüvence vermek
warrantgaranti
genelcommodityemtia
yönetimalt/üst kadroadministeryönetmek
administrativeYönetim
administratoryönetici
allocatetahsis etmek
allocationpaylaştırma
authorizeyetki vermek
burdenyük, sırtına yüklemek, burden of leadership
commissionerşube müdürü
competentyetkili
confirmationOnayla
consentrazı olmak, onay, ortakların onayı
correctiondüzeltme
decision-makingkarar verme
delegationdelegasyon
empoweryetkilendirmek
entitleyetki vermek
exert(yetki, nüfuz vb.) kullanmak, istimal etmek.to exert one’s authority.
harshzalim, insafsız, merhametsiz. a harsh master.
hierarchyhiyerarşi
mandateyetki
patronpatron
rotationrotasyon
supervisedenetlemek
supervisionnezaret
supervisorgözetmen
vicevekil
proje yönetimarraysıralamak, düzen, diziliş, sergileme
backdropzemin, koşul ve durumlar
chaoskaos
classificationsınıflandırma
coordinationKoordinasyon
coordinatorkoordinatör
effectivenessverimlilik
efficiencyyeterlik
enforcementzorlama
flexibilityesneklik
guidancerehberlik
implementationuygulama, yürürlüğe koyma. implementation plan: uygulama planı
integrationentegrasyon
listinglisteleme
organizationalörgütsel
postponeertelemek
set-upkurmak, düzenlemek, taslak
spareayırmak, tahsis etmek. Can you spare me 5 minutes? I want your advice.
strategicstratejik
substitutevekil, naip, geçici olarak başka birinin görevini yapan kimse.
substitutionikame
supremehâkim, en büyük yetkiyi haiz.supreme authority  en yüksek otorite
suspensionaskıya alma, erteleme
systematicsistematik
tactictaktik
tacticaltaktik
transparencyşeffaflık
vaguebelirsiz
toplantıalignhizalamak
alignmenthizalama
contributorkatkıda bulunan
preliminaryön hazırlık
summittoplantı
kıyafetA1aksesuarhatşapka
alt giyimbootçizme
jeanskot
pairçift, set
shoeayakkabı
skirtetek
trouserspantolon
genelclotheskıyafetler
weargiymek, giyinmek
kumaş tipirealgerçek
üst giyimcoatceket
dresselbise
jacketceket
shirtgömlek
sweaterkazak
T-shirttişört
kişisel bakımshowerduş
stylestil
A2aksesuarbeltkemer
buttondüğme
jewellerymücevher
pocketcep
tiekravat
alt giyimpantspantolon
sockçorap
genelappearancegörünüm
clothingGiyim
trendfashionmoda
kişisel bakımsoapsabun
B1aksesuargloveeldiven
alt giyimunderweariç çamaşırı
geneldressedgiyinmiş
hangasmak
kumaş tipicottonpamuk
leatherderi
touchdokunma
woolyün
terzilikclothbez, kumaş, bir meslek mensuplarının giydiği elbise.
pintoplu iğne
trendfashionablemoda
old-fashionedeski moda
tightsıkı
trendakım
üst giyimsuittakım elbise
kişisel bakımcreamkrem
leisureboş vakit
powderpudra
B2alt giyimheeltopuk
genelelegantzarif
foldkat
foldingkatlanan
nakedçıplak
neattemiz, stylish
outfitkıyafet
kumaş tipifabrickumaş
fakesahte
genuinehakiki
silkipek
trendcasualgündelik
loosegevşek, bol, sıkıştırılmamış. loose-fitting clothes: bol/dökük elbise.
kişisel bakımmake-upmakyaj yapmak
C1aksesuartightensıkılaştırmak. tighten one’s belt: kemeri/kuşağı sıkmak
alt giyimslashyırtmaç
genelbareçıplak
peculiargarip, be peculiar in one’s dress  giysisi içinde tuhaf durmak
kumaş tipifibrelif
texturedoku
terzilikloomdokuma tezgahı
patchyama
ripyırtmak, sökmek
strandiplik
weaveörgü
trendturnoutkılık, kıyafet, görünüş.
kişisel bakımessenceesans, ıtır, ruh. essence of roses.
kimyasalA1formformoluşturmak, şekillendirmek, form
A2genelchemistrykimya
madengoldaltın
metalmetal
silvergümüş
B1formliquidsıvı
solidkatı
genelchemicalkimyasal
madencoalkömür
diamondelmas
irondemir
nükleernuclearnükleer
B2formmelterimek
genelacidasit
compoundbileşik
madencarbonkarbon
goldenaltın
minermadenci
mineralmineral
oxygenoksijen
reserverezerv
steelçelik
nükleerradiationradyasyon
C1formfluidakışkan
geneldenseyoğun
densityyoğunluk
kimyasal işlemcollisionçarpışma
synthesissentez
madenaluminiumalüminyum
copperbakır
crystalkristal
hydrogenhidrojen
miningmadencilik
konumA1mesafeawayuzakta
closeyakın
nearyakın
objeye görearoundçevrede, etrafında
atde
behindarkasında
belowaltında
betweenarasında
iniçinde
intoiçine
next toyanında
onüzerinde
oppositekarşısında
underaltında
yönfromitibaren, -den beri
outdışarı
toiçin
A2genelbasedmerkezli, bazlı
replaceyer değiştirmek
objeye göreamongarasında
bottomalt, dip, temeline inmek
insideiçeride
middleorta
ontoüstüne
sideyan
yöntowardskarşı
B1genellocateyerleştirmek
locatedyerleşmiş
locationyer
placeyer, yerleştirmek
mesafefaruzak
remoteuzak
objeye göreedgekenar
queuesıra
uponüzerine
withiniçinde
B2genelpositionpozisyon
mesafeconvenienceuygunluk, münasiplik, elverişlilik.  house for its convenience: it’s very near the shops
distantuzak
nearbyyakında
objeye görealongsideyanında
besideyanında
beyondötesinde
inner
internaliç, dahili
lowerdaha alt, düşürmek
sequencesıra, düzen. in sequence: sıralı, düzenli, belirli sırada dizili.
upperüst
yönparallelparalel
verticaldikey
C1geneldisplaceyer değiştirmek
heightenyükseltmek. the stage will be extended, heightening the grid by 3.4 meters
scattereddağınık dağınık yerleşmiş
situatedkonumlanmış
objeye göreadjacentbitişik, yan yana, komşu
amidortasında
beneathaltında
midstortasında
topüst
yönreararka
reverseters, öbür, the reverse side of a fabric. reverse turn.
matematikA1oranquarterçeyrek
rakameightsekiz
eighteenon sekiz
eightyseksen
elevenon bir
fifteenonbeş
fiftyelli
fivebeş
fortykırk
fourdört
fourteenon dört
hundredyüz
millionmilyon
ninedokuz
nineteenon dokuz
ninetydoksan
onebir
sevenYedi
seventeenon yedi
seventyyetmiş
sixaltı
sixteenon altı
sixtyaltmış
tenon
thirteenon üç
thirtyotuz
thousandbin
threeüç
twelveon iki
twentyyirmi
twiceiki defa
twoiki
sıralamafifthbeşinci
fourthdördüncü
A2genelmathematicsmatematik
mathsmatematik
geometricircledaire
cornerköşe
flatdüz
işlemsolutionçözüm
solvesoruna çözüm bulmak
rakambillionmilyar
numbernumara
zerosıfır
sıralamafirstilk
secondikinci
secondlyikinci olarak
thirdüçüncü
B1geneldoubleçift
oddküsur.I owe 300-odd dollars.
geometriringhalka
rollrulo
smoothdüz, pürüzsüz
işlemadditiontoplama,
she began with simple arithmetic, addition and then subtraction
statisticistatistik
oranpercentageyüzde
rakamcountsaymak, sayı
sıralamasecondaryikincil
B2geometriangleaçı, balık tutmak
bentkıvrılmış
curveeğri
curvedkavisli
figureşekil, yer almak, ifade etmek
hollowoyuk
roundyuvarlak, dönmek
shapeşekil
shapedşekilli
işlemcalculatehesaplamak
multiplyçarpmak
plusartı
sumtoplam
oranfractionkesir
rakamtrilliontrilyon
C1genelmathematicalmatematiksel
geometrierectdik
lineardoğrusal
sphereküre
stripşerit, soymak, üstünü çıkarmak
işlemcalculationhesaplama
computehesaplamak
equationdenklem
formulaformül
formulateformüle etmek
integralintegral
statisticalistatistiksel
totaltoplam
oranratiooran
sıralamaconsecutiveardışık
successiveardışık
mimariA1ev eşyasımutfakbottleşişe, şişelemek
boxkutu
cupfincan
filldoldurmak, fill a jar with water
glassbardak
thingşey, nesne, obje
salonchairsandalye
tablemasa, tablo
umbrellaşemsiye
yatakbedyatak
ev içiodabathbanyo, yıkanmak
bathroombanyo
bedroomyatak odası
kitchenmutfak
roomoda
toilettuvalet
sabitdoorkapı
floorzemin
openaçmak
wallduvar
windowpencere
temizlikcleantemiz
dirtykirli
inşaatyapımbuildyapı, inşa etmek
buildingbina, inşaat
peyzajgardenbahçe, bahçede çalışmak
poolhavuz
tamiratmachinemakine
ev türüapartmentdaire
A2dekorasyonarchitectmimar
architecturemimarlık
ev eşyasıbanyotowelhavlu
mutfakbowlkase, yuvarlamak
closedkapalı
fridgebuzdolabı
knifebıçak
ovenfırın
plasticplastik
usekullanmak, kullanım
saloncarpethalı
cupboardbüfe
fanvantilator
furnituremobilya
lamplamba
mirrorayna
tidydüzenli
ev içiodadownstairsalt kat
upstairsüst katta
sabitentergirmek, katılmak
groundzemin
lightışık
roofçatı
temizlikbinçöp Kutusu
cleartemiz, açık, berrak
rubbishdöküntü, çöp, enkaz, moloz
washyıkama
washingyıkama
comfortablerahat
inşaatalanlandarazi
sabitliftasansör
stairbasamak
yapımcolumnkolon, sütun
lockkilit
safegüvenilir, güvende
towerkule
peyzajgatebahçe kapısı
outsidedışarıda
tamiratbrokenkırık, arızalı
holedelik, delik açmak
toolarac
ev türühomeev
B1dekorasyonindoorsiçeride
ev eşyasımutfakcapkapak
sharpkeskin
shelfraf
stickçubuk
saloncurtainperde
frameçerçeve
messdağınıklık, karışıklık, düzensizlik
needleiğne
ropeip
stringsicim, dizi, kandırmak
usedkullanılmış
ev içisabitceilingtavan
entrancegiriş
entrygiriş
sinklavabo
temizlikdirtkir
dusttoz
wasteisraf etmek, israf
uncomfortablerahatsız
inşaatyapımbasetemel, binanın temeli, baz, dayandırmak
indoorkapalı
pipeboru
peyzajfenceçit, kaçamaklı konuşmak
garagegaraj
outdoordış mekan
securitygüvenlik
yardavlu
tamiratkeyanahtar
ev mülkiyetrentkira
ev türücottagekır evi
B2dekorasyondecorationdekorasyon
lightingaydınlatma
ev eşyasıbanyobasketsepet
mutfakkittakım
pointedkeskin uçlu
stuffşey
tissuekağıt mendil
usagekullanma, kullanış. correct usage: doğru kullanış
saloncandlemum
disorderdüzensizlik
objectnesne, cisim
pictureresim
scratchçizik
yatakblanketbattaniye
combinationkombinasyon, kilit şifresi
ev içiodacorridorkoridor
sabittapmusluk
temizlikdumpçöplük, çöp dökmek
litterçöp
spotleke, nokta, fark etmek
sweepsüpürme
comfortkonfor
inşaatalanestatearazi
yapımabsorbemmek, sıcaklığı emmek (bina için)
basementbodrum
bricktuğla
collapseçöküş
concretesomut, beton
constructkurmak, inşa etmek
constructioninşaat
crackçatlak
destructionimha
facilitytesis
frameworkbina iskeleti
infrastructurealtyapı
isolateizole etmek
isolatedyalıtılmış
rebuildyeniden inşa etmek
retainkorumak, muhafaza etmek.Porcelain retains heat longer than metal does.
securesağlam, güvenilir.The building was secure , even in an earthquake.
structureyapı
switchşalter, değiştirmek
peyzajcabinkabin
shelterbarınak
tamiratadjustayarlamak
faultarıza
fixdüzeltmek
laddermerdiven
meansaraç
mechanicalmekanik, otomatik, makineli
mechanismmekanizma
restoreonarmak
steadysabit, sağlam, dengeli. a steady ladder: sabit/sağlam merdiven.
ev mülkiyethirekiralama
mortgageipotek
ev türühouseev
housingKonut
C1dekorasyonarchitecturalmimari
immenseuçsu, bucaksız, an immense palace
interioriç mekan
ev eşyasıbanyoleaksızıntı, su sızıntısı
mutfakbladebıçak ağzı, kılıç
disposalbertaraf
disposeelden çıkarmak
filterfiltre
functionalfonksiyonel
handykullanışlı
hookkanca
shatterçatlamak, çatlatmak
salonapparatusaparat
strainfazla germe(k).to strain a rope: ipi fazla germek.
ev içisabitdescendinmek, She descended the stairs.
slamçarpmak
temizlikdiscardatmak, ıskartaya çıkarmak
wipesilme
inşaatalanterrainarazi
yapımbeamışın, kiriş
contractormüteahhit
exitçıkış
isolationizolasyon
pipelineboru hattı
reconstructionyeniden yapılanma
structuralyapısal
peyzajbenchbank
shedbaraka
tamiratadjustmentayarlama
machinerymakine
maintenancebakım
screwvida
ev mülkiyetevacuateboşaltmak
landlordkiraya veren
rentalkiralık
tenantkiracı
ev türüresidenceKonut
müzikA1enstrumanguitargitar
pianopiyano
kişilerconcertkonser, anlaşmak
singerşarkıcı
prodüksiyonsingşarkı söylemek, söylemek
bestelemekmusicmüzik
songşarkı
A2enstrumaninstrumentmüzik aleti
kişilermusicianmüzisyen
müzik türüjazzcaz
prodüksiyonnoisegürültü, ses
noisygürültülü
recordkayıt
recordingkayıt
singingŞarkı söyleme
B1enstrumandrumdavul
müzik türümusicalmüzikal
prodüksiyonproducerüretici
studiostüdyo
B2kişilerchoirkoro
orchestraorkestra
müzik türüoperaopera
prodüksiyonaudioses
composeoluşturmak
composerbesteci
rhythmritim
tunemelodi
volumeses
bestelemekinspireilham vermek
lyricşarkı sözleri
C1kişilerduodüet
trioüçlü
müzik türüinstrumentalenstrümantal
poppop
solosolo, tek başına çalınan/söylenen (parça)
prodüksiyonbassbas
echoeko
harmonyuyum
soundses
vocalvokal
bestelemekinspirationilham
melodymelodi
ölçüA1belirsizenoughyeterli
everythingher şey
fewaz
lotçok
manyçok
mostçoğu, en çok
muchçok
quiteepeyce
somebazı
tooçok
boyutkilometrekilometre
metremetre
milemil
pieceparça, eklemek
shortkısa
büyüklükbigbüyük
largebüyük
longuzun
smallküçük
karşılaştırmabesten iyi
moredaha
sameaynı
ölçme sonucucorrectdoğru
falseyanlış
truedoğru
tamlıkfulltam, dolu
A2belirsizamountmiktar
averageortalama, ortalama bulma
extremelyson derece
hugekocaman
quantitymiktar
boyutdistancemesafe, uzaklık
sizeboyut
unitbirim
widegeniş
büyüklüklittleküçük
karşılaştırmabetterdaha iyi
halfyarım
heightyükseklik
leasten az
lessdaha az
ölçme sonucucontainiçermek, kapsamak, This bottle contains 2 glasses of beer.
correctlydoğru şekilde
degreederece, aşama
tamlıkexacttam, kesin
missingeksik
B1belirsizdeepderin
plentybol
slightlyhafif, az oranda, belli belirsiz
wholebütün
boyutmeasureölçmek, ölçü, tedbir, önlem
tinyçok küçük
büyüklükgiantdev
lengthuzunluk
karşılaştırmaequallyaynı derecede
furtherdaha ileri
standardstandart
B2belirsizadequateyeterli
bunchdemet, salkım
considerablehatırı sayılır
depthderinlik
lowdüşük
majorityçoğunluk
maximummaksimum
minimumasgari
multipleçoklu
overallbaştanbaşa, bir uçtan bir uca. The overall length of the house is 12 meters.
partlykısmen
proportionoran
roughlykabaca
severeşiddetli
somewhatbiraz
sufficientyeterli
veryçok
boyutbroadgeniş
inchinç
litrelitre
measurementölçüm
narrowdar
scaleölçek
tonton
büyüklükgrandbüyük
massivebüyük ve ağır
minorküçük
karşılaştırmaequaleşit
equivalenteş değer
excessiveaşırı
extremeaşırı
highyüksek
worsedaha kötüsü
worsten kötü
ölçme sonucuaccuratedoğru
extentderece
idealideal
incorrectyanlış
wrongyanlış
tamlıkentiretüm
fullytamamen
C1belirsizabundancebolluk
chunkyığın, külçe, topak, parça
countlesssayısız
handfulavuç dolusu
inadequateyetersiz
insufficientyetersiz
minimalen az
overlyaşırı
partialkısmi
partiallykısmen
boyutacredönüm
dimensionboyut
gallongalon
span1 karış uzunluğu-23 cm
büyüklüklarge-scalebüyük ölçekli
lengthyuzun
karşılaştırmaequalityeşitlik
excessaşırı
lesserdaha az
ölçme sonucuparameterparametre
psikolojiA1duygusaldüşük frekansafraidkorkmuş, kaygılı, üzgün
angrykızgın
sadüzgün
terriblekorkunç
temelfeelinghis
yüksek frekansexcitedheyecanlı
excitingheyecan verici
happymutlu
laughgülmek, gülüş, sevinmek
kişiliktemelfavouritefavori
interestilgi, ilgisini çekmek
spiritüelimaginehayal etmek
temelrelaxrahatlamak
zihinakılopiniongörüş, fikir
thinkdüşünmek
biliminformationbilgi
sciencebilim
scientistbilim insanı
hafızaforgetunutmak
rememberhatırlamak
tahminguesstahmin, I guess you’re right.
A2duygusaldüşük frekanscrazyçılgın, deli
nervoussinir, gergin, sinirli
scaredkorkmuş
scarykorkunç
unhappymutsuz
worriedendişeli
temelaffectetkilemek
effectetki
yüksek frekansalivecanlı
happilymutlulukla
pleasedmemnun
smilegülümsemek
surprisedşaşırmış
surprisingşaşırtıcı
kişilikpozitifintelligentakıllı
seriousciddi, ağır başlı, temkinli
typicalmisal, kendi türünün örneği olan. He is typical = typic of many young people who attempt suicide.
sorumluluknecessarygerekli
temelcharacterkarakter
habitalışkanlık
individualbireysel
personalitykişilik
profileprofil
kişisel gelişimdiarygünlük
spiritüelcycledöngü
energyenerji
yaşam tarzılifestyleyaşam tarzı
luckyşanslı
zihinakılmindakıl, önemsemek
strangetuhaf, garip, acayip. What a strange idea!: Ne acayip fikir!
thinkingdüşünme
thoughtdüşünce
algınoticefarkına varmak
realizegerçekleştirmek, farkına varmak
bilimknowledgebilgi
hafızamemoryhafıza
B1duygusaldüşük frekansannoyedsınırlı
annoyingsinir bozucu
disappointedhayal kırıklığına uğramış
disappointinghayal kırıklığı
embarrassedutanmış
embarrassingutandırıcı
fearkorku
frightenkorkutmak
frightenedkorkmuş
frighteningkorkutucu
hatenefret
maddeli, kızgın, çılgın
painfulacı verici
realitygerçek hayat, gerçek olay. try to escape from reality by going to the cinema.
sufferacı çekmek
upsetüzgün
worryendişelenmek
temelemotionduygu
impactetki, darbe
peacefulhuzurlu
yüksek frekansamazedhayret
ambitionhırs
ambitioushırslı
cheerfulneşeli
excitementheyecanlanmak
gladmemnun
gratefulminnettar
happinessmutluluk
likesevmek
safetyemniyet
wondermerak etmek
kişiliknegatifroughkaba
pozitifcalmsakinleştirmek, sakinlik
confidentkendine güvenen
generouscömert
proudgururlu
relaxedrahat
reliablegüvenilir
smartakıllı
sorumlulukconsequencesonuç
properuygun, düzgün
responsiblesorumluluk sahibi
unnecessarygereksiz
temelattitudetutum, tavır
identitykimlik
tendeğilimli olmak
spiritüelimaginaryhayali
moodruh hali
mysterygizem
releasesalıvermek, salmak, serbest bırakmak
spiritruh
zihinakılconfuseşaşırtmak
confusedşaşkın
mentalzihinsel
relatebağlantı/ilgi/münasebet kurmak/tesis etmek. We cannot relate this species to/with any other.
sensiblemantıklı
algıawarefarkında olmak
bilimscientificilmi, bilimsel
hafızaremindhatırlatmak
B2duygusaldüşük frekansangeröfke, kızdırmak
anxietyendişe, kaygı
anxiousendişeli
ashamedutanmış
concernedendişeli
cryağlamak
deeplyderinlemesine
depressedbunalımlı
depressingiç karartıcı
depressiondepresyon
desperateumutsuz
desperatelyumutsuzca
disappointhayal kırıklığına uğratmak
disappointmenthayal kırıklığı
emotionalduygusal, dokunaklı
furiousöfkeli
nightmarekabus
offendgücendirmek
panicpanik
pityyazık
regretpişmanlık
resistdirenmek
scarekorkmak
screamçığlık atmak, çığlık
shameutanç
shockşok
shockedşok
sufferingcefa
teargözyaşı
tensiongerginlik
terriblykorkunç
terrifydehşete düşürmek
temelemotionallyduygusal yönden
feelhissetmek
impressetkilemek
intenseyoğun
senseduyu
sensitivehassas
yüksek frekanscuriousmeraklı
delightedmemnun
enthusiasmheves
enthusiastichevesli
forgiveaffetmek
hilariousneşeli
impressedetkilenmiş
joysevinç
livelycanlı, zinde
pridegurur
satisfactionmemnuniyet
satisfiedmemnun, tatmin olmuş
satisfytatmin etmek
felsefephilosophyFelsefe
kişiliknegatifdishonestsahtekâr
impatientsabırsız
nastypis
offensivesaldırgan
toughsert, tough guy: sert adam
weaknesszayıflık
worthdeğer
pozitifbalanceddengeli
confidencegüven
decentterbiyeli
modestmütevazı
optimisticiyimser
promisingumut verici
realisticgerçekçi
sophisticatedgörmüş geçirmiş, görgülü
stablegüvenilir, değişmez.
wisebilge
sorumlulukundertakeüstlenmek, to undertake the responsibility for…
temelcharacteristickarakteristik
potentialpotansiyel
selföz, kendi, kişilik
tendencyeğilim
traitkarakter
kişisel gelişimenhancegenişletmek
transformdönüşüm
spiritüelawarenessfarkındalık
coincidencetesadüf
embracekucaklamak
existencevaroluş
imaginationhayal gücü
moralmanevi
mysteriousgizemli
soulruh
spiritualmanevi
temelautomaticallyotomatik olarak
consciousbilinçli
phenomenonolgu
psychologicalpsikolojik
psychologistpsikolog
psychologypsikoloji
reliefrahatlama
relieverahatlamak
relievedrahatlamış
therapistterapist
therapyterapi
unconsciousbilinçsiz
urgedürtü
yaşam tarzıadaptuymak, adapte olmak
fortunateşanslı
punkpunk
unfortunateşanssız
zihinakılanticipatetahmin etmek, sezmek
conceptkonsept, kavram, görüş
confusingkafa karıştırıcı
confusionkarışıklık
illusionyanılsama
logicalmantıklı
notionkavram, mefhum, fikir. That’s a good notion: İyi bir fikir.
weirdgarip, acayip. The shadows made weird figures on the wall.
algırecognitiontanıma
biliminfobilgi
wisdombilgelik
hafızarecallhatırlama
tahminprobabilityolasılık, the probable consequences of his action
probableolası, tahmini: highly probable;  kuvvetle muhtemel
reckontahmin etmek, hesaplamak
C1duygusaldüşük frekansburstpatlama, burst into tears
distressacı, ıstırap, elem.to become filled with distress: çok elem/acı çekmek
embarrassmentutanma
frustratedhüsrana uğramış
frustratingsinir bozucu
frustrationhüsran
griefkeder, üzüntü
hatredkin
maskmaskelemek
obsesssaplantı haline gelmek
obsessiontakıntı
outrageöfke
overwhelmkaplamak
overwhelmingezici
rageöfke
sighiç çekmek
smashvurup kırmak, parçalamak. He smashed the vase against the wall.
suicideintihar
suppressduygularını bastırmak
suspiciousşüphelenen
syndromesendrom
temelinstinctiçgüdü
manipulatemanipule etmek
manipulationmanipülasyon
sensationduygu
sensitivityduyarlılık
sentimentduygusallık
tenderhassas
traumatravma
underlyingaltta yatan
yüksek frekanscompassionmerhamet
curiositymerak
enthusiastmeraklı
evokeuyandırmak
mercymerhamet
revivalcanlanma
stunsersemletmek, afallatmak, şaşırtmak, şaşkına çevirmek. We were stunned by the news.
thrilledheyecanlı
felsefephilosopherfilozof
philosophicalfelsefi
kişiliknegatifaggressionsaldırganlık
confinesınırlandırmak, you’ve confined yourself to what you know
scepticalşüpheci
pozitifauthenticözgün, hakiki, kopya olmayan, authentic sign
cautioustemkinli, dikkatli
dignityhaysiyet, onur
hopefulumutlu
humblemütevazı
integritybütünlük
intellectualentellektüel
matureolgun
moderateılımlı, mutedil kimse
moralityahlak
optimismiyimserlik
reliabilitygüvenilirlik
thoughtfuldüşünceli
vibrantcanlı, coşkun, ateşli. A vibrant personality
virtueErdem
worthylayık
sorumlulukaccountabilityHesap verebilirlik
accountablesorumlu
liablesorumlu
temelcharacterizekarakterize etmek
kişisel gelişimtransformationdönüşüm
spiritüelcollectivetoplu
divineilahi
leapsıçrama
manifestoldurmak
meditationmeditasyon
momentumitme
reflectionyansıma
simulationsimülasyon
subtleince
temelcognitivebilişsel
consciousnessbilinç
egobenlik
psychiatricpsikiyatrik
rehabilitationrehabilitasyon
yaşam tarzıextremistaşırılık yanlısı
marginalmarjinal
zihinakılalertuyanık, dikkatli: my mind is alert, my heart is receptive
contemplatedüşünmek
dilemmaikilem
elevate(fikren/manen) yüceltmek, eğitmek.Good books elevate the mind.
ignorancecehalet
logicmantık
rationalakılcı
reasoningmuhakeme
thought-provokingdüşündürücü
hafızamemohafıza
reminderhatırlatma
tahminpresumevarsaymak
sanatA1çizimdrawçizmek
genelartsanat
artistsanatçı
resimpaintingtablo
A2çizimdrawingçizim
genelcreativeyaratıcı
resimbrushfırça, fırçalamak
gallerygaleri
painterressam
B1genelsculptureheykel
B2çizimperspectiveperspektif
genelartisticartistik
artworksanat eseri
creationsanat eseri.an artist’s creation.
creativityyaratıcılık
workshopatölye
resimabstractsoyut
primeastar vurmak
C1çizimsketcheskiz
genelcreatoryaratıcı
portraytasvir etmek
restorationrestorasyon
resimcanvastuval
zanaatcraftzanaat
forgedemiri ocakta kızdırıp dövmek
savaşA2düşmanfightkavga
genelwarsavaş
saldırıattacksaldırı, saldırmak
destroyyıkmak
savaş sonrasıpeacebarış
silahguntabanca
B1düşmanenemydüşman
genelbattlesavaş, savaşmak
cruelzalim
violentşiddet eğilimli
savaş sonrasısurvivehayatta kalmak
silahbombbomba
explodepatlamak
explosionpatlama
weaponsilah
B2askerarmedsilahlı
equipdonatmak
formationdüzen, nizam, askerin diziliş tarzı.The soldiers were drawn up in battle formation.
düşmangangçete, işbirliği yapmak
martialdövüş
genelstiffçetin, zorlu. a stiff battle.
terrorterör
terrorismterörizm
terroristterörist
violenceşiddet
saldırıbombingbombalama
invadeistila etmek
invasionistila
occupyişgal etmek
surroundkuşatmak
savaş öncesithreattehdit
threatentehdit etmek
savaş sonrasıbadgerozet
monumentanıt
shortagekıtlık
slaveköle
survivalhayatta kalma
survivorhayatta kalan
savunmadefencesavunma
defendsavunmak
silaharrowok
bulletmermi, kurşun
eruptpatlamak
rocketroket
shotatış, vurmak
tanktank
C1askerdeploydağıtmak
deploymentdağıtım
haltdurdurmak, askeri
militiamilis, yedek asker
squadTayfa
warriorsavaşçı
düşmanhostilehasım
hostilitydüşmanlık
militantmilitan
mobçete
rebelasi
stabbıçaklama
genelcombatsavaş
intensifyyoğunlaştırmak, şiddetlendirmek
warfaresavaş
saldırıallymüttefik
atrocitygaddarlık
battlefieldharp meydanı
brutalacımasız
destructiveyıkıcı
encompassetrafını çevirmek/kuşatmak,,The enemy encompassed the city.
fierceşiddetli
genocidesoykırım
massacrekatliam
raidbaskın
savaş öncesiprovokekışkırtmak
spycasus
savaş sonrasıemergenceortaya çıkış,The emergence of many new nations since the war.
exilesürgün
hostagerehin
memorialanıt
post-warsavaş sonrası
prevailgalip gelmek
retreatgeri çek(il)me. The army’s retreat was orderly.
slaverykölelik
surrenderteslim
tortureişkence
savunmaassaultsaldırmak
defensivesavunma
pleasavunma
pleadsavunmak
refugesığınak
vulnerablesavunmasız
silahblastbüyük patlama, infilak etmek
boomgümlemek, patlama sesi
explosivepatlayıcı
firearmateşli silâh
fleetfilo, donanma
missilefüze
punchyumruk
rifletüfek
swordkılıç
triggertetik
whipkırbaç
seçimA1seçmekchooseseçmek
prefertercih etmek
A2adayoptionseçenek
varietyçeşitlilik
seçmekchoiceseçim
B1adaycandidateaday
kindtür, çeşit
sortçeşit
typetip
variousçeşitli
B2adaydiversetürlü
diversityçeşitlilik
numerousçeşitli
variationvaryasyon
varyçeşitlendirmek
seçmekelectseçmek, seçilmiş
eliminateelemek
preferencetercih
randomrasgele
selectseçmek
selectionseçim
C1adaynominateaday göstermek
nominationaday gösterme
nomineeaday
variedtürlü
seçmekoptseç
selectiveseçici
sosyalA1aileaile bireyleriauntteyze, hala
babybebek
boyoğlan, erkek
brothererkek kardeş
childçocuk
cousinkuzen
dadbaba
daughterkız evlat
familyaile
fatherbaba
grandfatherbüyük baba
grandmotheranneanne
grandparentbüyük ebeveyn
husbandkoca
motheranne
mumanne
parentebeveyn
sisterkız kardeş
sonoğul, evlat, çocuk
uncleamca dayı
büyümeadultyetişkin
growbüyümek
teenagergenç
arkadaşcafekafe
friendarkadaş
friendlyarkadaş canlısı
introducetanıtmak, takdim etmek
meettanışmak, buluşmak, karşılaşmak
davetactivityetkinlik, faaliyet
eventetkinlik
elitfamousmeşhur
popularpopüler
kişilermeslekpolicepolis
policemanpolis memuru
zamirlergirlkız
IBEN
manadam
meBEN
mybenim
ourbizim
peopleinsanlar
personkişi
somebodybirisi
someonebirisi
usbize
webiz
womankadın
komşuneighbourkomşu
kurumgenelclubkulüp
groupgrup
joinkatılmak
toplumtemelbadkötü
personalkişisel
yaygınlıkcommonyaygın
yardımhelpyardım
kültürelculturekültür
A2aileaile bireylerikidçocuk
twinikiz
büyümeraiseçocuk büyütmek
teenagegenç
tecrüberecommendönermek
suggestönermek
suggestionöneri
arkadaşaloneyalnız
supportdesteklemek, destek
davetguestkonuk
invitationdavetiye
invitedavet et
elitcelebrityşöhret
kişilerzamirlerguyadam, herif
humaninsan
ladyhanım
sirbayım
kurumkar amacı gütmeyencharitybağış
dependbağlı olmak, güvenmek
toplumtemelbeatdövmek
communitytopluluk
crowdkalabalık
crowdedkalabalık
helpfulfaydalı
publichalk
socialsosyal
yaygınlıkunusualalışılmamış, pek rastlanmayan, an unusual event/name
ulusalinternationaluluslararası
populationnüfus
societytoplum
gelenektraditiongelenek
traditionalgeleneksel
B1aileaile bireyleribridegelin
engagednişanlı
generationnesil
relativeakraba
büyümeagedyaşlı
childhoodçocukluk
younggenç
youthgençlik
tecrübeadviseöğüt vermek
experiencedTecrübeli
recommendationöneri
arkadaşfriendshipdostluk
gathertoplanmak, bir araya gelmek, gather round, and I will tell you a story.
lonelyyalnız
strangeryabancı
supporterdestekçi
davetknockkapı çalmak
elitroyalasıl
kişilerzamirlergentlemanbeyefendi
minebenim
oursbizim
komşuneighbourhoodkomşuluk
kurumgenelunionbirlik
kar amacı gütmeyendonatebağış yapmak
volunteergönüllü
toplumtemelceremonytören
folkhalk
involvedilgili kimse
localyerel
protestprotesto
ulusalnationulus
nativeyerli
yardımassistyardım etmek
gelenekcustomgelenek görenek
kültürelculturalkültürel
B2aileaile bireyleriadoptbenimsemek, evlat edinmek
ancestorata
householdev halkı
siblingkardeş
büyümeboundbağlı, she is bound to her family.
juniorgenç
pregnanthamile
teensgençler
arkadaşaccompanyeşlik etmek
altogetherhep beraber
constantsadık, içten bağlı, vefalı, vefakâr. a constant friend.
extenduzatmak,She extended her hand to the visitor.
matedostum
peerakran
davethostevsahibi
elitfameşöhret
popularitypopülerlik
reputationitibar
genelethicetik
ethicaletik
favouriyilik
kişilermeslekfirefighteritfaiyeci
modelmodel
kurumgenelassociationdernek
demonstrationgösteri
instituteenstitü
institutionkurum
unitebirleştirmek
unitybirlik
kar amacı gütmeyendonationbağış
voluntarygönüllü
toplumtemelassistanceyardım
civilsivil
concernetkilemek, ucu dokunmak. The water shortage concerns us all.
extensiveyaygın
homelessevsiz
honouronur
protesterprotestocu
seniorkıdemli
tribekabile
yaygınlıkcommonlyyaygın olarak
widelyyaygın olarak
widespreadyaygın
ulusalcitizenvatandaş
civilizationmedeniyet
domesticyerli, iç, evcil
nationalulusal
yardımaidyardım etmek
etnikbiasön yargı
ethnicetnik
minorityazınlık
racialırksal
racismırkçılık
racistırkçı
gelenekconservativetutucu
conventionalgeleneksel
kültürelnormnorm,ortalama, genel düzey, beklenen/alışılmış sayı; The national norm in this examination is 70 out of 100.
unacceptablekabul edilemez, unacceptable behavior
C1ailemiraslegacymiras
successionmiras, veraset.succession duty: veraset ve intikal vergisi.
successorvaris, miras alan, mirasçı (hukuk)
aile bireyleriadoptionbenimseme, evlat edinme
engagementnişan
infantbebek
parentalebeveyn
predecessorata, cet.
solebekar, evlenmemiş
büyümeabortionkürtaj
adolescentergen
nurseryyuva, çocuk yuvası, bakımevi
thrivegelişmek, the new baby thrived
viableyaşayabilir (çocuk, bitki) viable newborn child
youngstergenç
tecrübepropositionönerme
arkadaşbackingdestek
buddyarkadaş, ahbap
coincidekarşılaşmak, aynı anda iki şey olması
companionarkadaş
outsideryabancı
renewkuvvet/enerji kazan(dır)mak, tazele(n)mek. to renew one’s friendship with someone: birisi ile dostluğu tazelemek.
rumoursöylenti
supportivedestekleyici
davetgatheringtoplama
eliteliteseçkinler
gloriousşanlı
gloryşan
gracegörgü, zerafet, nezaket
high-profileçok gündeme getirilen, kamuoyunca tanınan
influentialnüfuz sahibi kimse
nobleasıl
prestigiousprestijli
privilegeayrıcalık
prominentöne çıkan, the prominent people : ileri gelenler
renownedünlü, şöhretli
substantialzengin, varlıklı, nüfuzlu. His uncle is a substantial person.
superiorüstün
well-beingesenlik
genelhumanitarianinsancıl
kişilermeslekcoppolis
zamirlerladdelikanlı
komşuneighbouringkomşu
solidaritydayanışma
kurumgenelconstituteoluşturmak
institutionalkurumsal
unifybirleştirmek, unify a country
kar amacı gütmeyenfundraisingbağış
non-profitkar amacı gütmeyen
toplumtemelanonymousanonim
civicsivil
civiliansivil
courtesynezaket, kibarlık
cultkült,saygı ve bağlılık ifade edilen şahıs/fikir.
cult-figure
deterioratekötüleşmek, deteriorate the public morals: halkın ahlakını bozmak
dualçift
humanityinsanlık
inappropriateuygunsuz
indigenousyerli
infamouskötü şöhretli, adı kötüye çıkmış.
involvementyakından ilgi(lenme), müdahale etme, ele alma.He avoids involvement in the political life.
notoriouskötü şöhretli
reformreform
tribalaşiret
unveiltörenle açmak.to unveil a monument: bir âbideyi törenle açmak.
viciousahlaksız
yaygınlıkprevalenceyaygınlık, prevalence of bribery:  rüşvetin yaygınlığı
ulusalcitizenshipvatandaşlık
yardımaideyardımcı
etnikdefyküçüksemek
discriminationayrımcılık
prejudiceön yargı
stereotypebasmakalıp
gelenekcorruptyozlaşmış
corruptionbozulma
sporA1beslenmedietdiyet
thirstysusuz
egzersizexerciseegzersiz
footbalfootballfutbol
organizasyonsportspor
spor türübicyclebisiklet
bikebisiklet, bisiklet sürmek
climbtırmanış
gymjimnastik
swimmingyüzme
tennistenis
sporcustrongkuvvetli
talluzun boylu
A2beslenmesmellkoku
egzersizjumpsıçramak, zıplamak, atlamak
painağrı
physicalfiziksel
physicsfizik
trainingeğitim
footbalhitvurmak, He hit the ball: Topa vurdu.
soccerfutbol
organizasyonplatformplatform
scorepuan, skor
winnerkazanan
spor türübaseballbeyzbol
basketballbasketbol
fishingBalık tutma
golfgolf
hockeyhokey
skikayak
skiingkayak yapma
sporcuathleteatlet
softyumuşak
thickkalın
thinince
B1beslenmeessentialgerekli,
fiber is an essential ingredient
shakesallamak
footbalkickatmak
organizasyonpointpuan
stadiumstadyum
winkazanmak
spor türüfitnessFitness
rowkürek çekmek
rugbyRagbi
swimyüzmek
sporcupowerfulgüçlü
strengthkuvvet
B2beslenmenutritionbeslenme
proteinprotein
egzersizintervalaralık
pileyığın, küme. The gym is full of piles of dumbels.
stretchuzatmak
footbaldefenderdefans oyuncusu
strikevuruş
organizasyoncheertezahürat
leaguelig
pitchsaha
refereehakem
rivalrakip
spectatorseyirci
sportingspor
tournamentturnuva
spor türühelmetkask
huntavlanmak, avlamak, av
huntingavcılık
marathonmaraton
mounttırmanmak, çıkmak
traptuzak
sporcuballetbale
compriseoluşturmak, teşkil etmek. 18 players comprise our team.
C1beslenmeintakealım, calorie intake: kalori alımı
supplementEK
egzersizdiminishazaltmak,
the pain will gradually diminish
pumppompa, pompalamak, şişirmek
workoutantrenman yapmak
footbaltosstopu karşısındakine atmak, toss a ball
organizasyonarenaarena
spor türübowyay, başla selamlama
preyav hayvanı
rallyralli
traceiz sürmek
sporcufitfit vücuda sahip
tarihA1(boş)historytarih
B1(boş)historictarihi
historicaltarihi
statueheykel
B2(boş)fossilfosil
historiantarihçi
inheritmiras
C1(boş)conservekorumak, tarihi bir yeri korumak
heritagemiras
medievalOrtaçağa ait
piratekorsan
tasarımA1dijitalcreateyaratmak, yapmak, tasarlamak, üretmek
designtasarlamak, tasarım
newyeni
renkblacksiyah
bluemavi
brownkahverengi
colorrenk
greenyeşil
greygri
pinkpembe
purplemor
redkırmızı
whitebeyaz
yellowsarı, sararmak
A2dijitaldesignertasarımcı
itemmadde
patterndesen
symbolsembol
renkbrightparlak
B1dijitaldiagramdiyagram
revisetekrar düzeltme yapmak
themetema
renkcolouredrenkli
contrastzıtlık
palesoluk
shineparlaklık
shinyparlak
B2dijitalbriefkısa
drafttaslak
graphicgrafik
iconsimge
illustrategözünde canlandırmak, ilustrasyon
illustrationillüstrasyon
innovationyenilik
logologo
revisionrevizyon
schemedüzen
renkcolourfulrenkli
C1dijitalaestheticestetik
devisetasarlamak
distortçarpıtmak
embedGöm
layoutdüzen
symbolicsimgesel
renkfadesolmak
spectrumspektrum
transparentşeffaf
teknolojikA1bilgisayarbağlantıinternetinternet
onlineçevrimiçi
donanımCDCD
computerbilgisayar
DVDDVD
cihazcamerakamera
phonetelefon
radioradyo
telephonetelefon
televisiontelevizyon
TVtelevizyon
digital medyablogblogBlog
e-ticaretwebsiteinternet sitesi
sosyal medyaiçerikdescriptionaçıklama
videovideo
takipçifollowtakip et
A2bilgisayarbağlantıconnectbağlamak
connectedbağlı
downloadindirmek
web
donanımchipyonga
laptopdizüstü bilgisayar
printeryazıcı
yazılımbitbit, gem, önemsiz
codekod
dataveri
savekaydetmek
userkullanıcı
cihazappuygulama
devicecihaz
mobilemobil
smartphoneakıllı telefon
tablettablet
technologyteknoloji
digital medyae-ticaretbackgroundarka plan
digitaldijital
linkbağlantı
elektronikelectricelektrik
electricalelektrik
electricityelektrik
electronicelektronik
B1bilgisayarbağlantıaccesserişim, erişmek
donanımfeatureözellik
keyboardtuş takımı
scantaramak
yazılımsoftwareyazılım
updategüncelleme
versionversiyon
cihazapplicationuygulama
chargeşarj etmek
robotrobot
digital medyablogclicktık
headlinebaşlık
elektronikbatterypil, batarya
elementeleman
signalişaret
technicalteknik
techniqueteknik
sosyal medyaiçerikchannelkanal
livecanlı
takipçicommentyorum yapmak, yorum
influenceetki
B2bilgisayarbağlantılinehat
donanımdiscdisk
screenekran
yazılımactivateetkinleştirmek
bughata, dinleme cihazı
databaseveritabanı
deletesilmek
formatbiçim
functionfonksiyon
inputgiriş
installyüklemek
installationkurulum
passwordparola
programmingprogramlama
recoverykurtarma
cihazartificialyapay
cellhücre
operatorşebeke
technologicalteknolojik
digital medyablogforumforum
membershipüyelik
registerkayıt ol
titlebaşlık
e-ticaretratingdeğerlendirme
virtualsanal
elektronikautomaticotomatik
cablekablo
circuitdevre
electronicselektronik
extensioneklenti
externalharici
generateüretmek, hasıl etmek, Steam is used to generate power of electricity.
outputçıktı
wiretel
sosyal medyaiçerikclipkırpmak
contestyarışma
takipçiengageetkileşime geçmek
followingtakip etme
interactetkileşime girmek
interactionetkileşim
C1bilgisayarbağlantıaccessibleerişilebilir
broadbandgeniş bant
donanımconfigurationkonfigürasyon
desktopmasaüstü
hardwaredonanım
processorişlemci
projectionprojeksiyon
yazılımbackupyedek, yedeğini almak
browsertarayıcı
processingişleme, data processing
querysorgu
renderişlemek
upgradeyükselt
verifydoğrulamak
vulnerabilitygüvenlik açığı,  security vulnerability : güvenlik açığı
cihazrayışın
digital medyablogbouncesıçrama, zıplama
commentaryyorum
countersayaç
crawlyavaş ilerleme
enrolkaydolmak
subscriberabone
subscriptionabonelik
threadkonu
e-ticaretconversiongeri dönüş (reklamcılık)
domainalan adı
interfacearayüz
notifybildirmek
elektronikdisruptkesintiye/sekteye uğratmak.Telephone service was disrupted for hours.
induceakım, gerilim üretmek
laserlazer
magneticmanyetik
outletçıkış
plugfiş
regulatorregülatör
resistancedirenç
transmissioniletim
sosyal medyaiçerikloopdöngü
takipçiinteractiveetkileşimli
temelA1(boş)addeklemek
beolmak
doyapmak
putkoymak
A2(boş)applyuygulamak
blankboş
existvar olmak
generalgenel
havesahip olmak
removekaldırmak, uzaklaştırmak
B1(boş)basictemel, esas, basit
basistemel
emptyboş, boşaltmak
extraekstra
laykoymak, bırakmak. lay a book on a desk.
normalnormal
originalorijinal, özgün
truthhakikat
B2(boş)beingvarlık
leanyağsız, eğilmek
makeyapmak
negativeolumsuz
neutralnötr
positivepozitif
C1(boş)defaultvarsayılan
removalkaldırma, uzağa götürme, nakletme.
tiyatro&sinemaA1oyuncuactoraktör
actressaktris, kadın oyuncu
produksiyoncinemasinema
moviefilm
partbölüm
theatretiyatro
seyirciquietsessiz
ticketbilet
A2performansperformyerine getirmek
rolerol
produksiyonfilmfilm
scenesahne, manzara, faaliyet alanı
seriesdizi
seyirciaudienceizleyici, seyirci
B1performanshorriblekorkunç
horrorkorku
produksiyoncostumekostüm
episodebölüm
scriptsenaryo
seyircisilentsessiz
viewerizleyici
B2oyuncucastoyuncular
performanscueaktörün hissesine düşen sözleri
tragedyfacia, felaket, feci/korkunç olay. trajedi yazma/oynama sanatı.
produksiyonanimationanimasyon
makingyapımı
scenariosenaryo
shootingçekim
stagesahne
tragictrajik, tragic accident
seyircihearingişitme
silencesessizlik
C1oyuncudubdublaj
performansdebutsahneye ilk çıkış
enactsahnelemek
produksiyonfilm-makerfilm yapımcısı
footagekamera görüntüsü
serialseri, bölüntülü film, dizi.
shootfilm çekmek, ateş etmek
spotlightspot ışığı
theatricalteatral
seyirciapplaudalkışlamak
uzaya aitA1(boş)spacealan, boş yer, mekan
sungüneş
A2(boş)moonay
planetgezegen
staryıldız
B1(boş)substancemadde, cisim
B2(boş)alienuzaylı
satelliteuydu
solargüneş
universeevren
vücutA1doğum/ölümlifecycleageyaş
borndoğmuş, doğan
lifehayat
ölümdieölmek
hastalıkgenelsickhasta
organiç organmouthağız
toothdış
vücut bölümleriarmkol
blondesarışın
bodyvücut, gövde, ceset
earkulak
footayak
hairsaç
legbacak
noseburun
tedaviiyileşmehealthsağlık
healthysağlıklı
kişilerdoctordoktor
nursehemşire
tesishospitalhastane
A2doğum/ölümlifecyclebirthdoğum, doğurma
ölümdeadölü
deathölüm
killöldürmek
hastalıkgeneldiseasehastalık
illhasta
illnesshastalık
hastalık türüfatşişman
flugrip
headachebaş ağrısı
injuryyara
weakzayıf
sebepstressstres
virusvirüs
organiç organbonekemik
brainbeyin
stomachmide
vücut bölümleriankleayak bileği
bloodkan
curlykıvırcık
fingerparmak
heartkalp
kneediz
neckboyun
shoulderomuz
skincilt
tedaviilaçdrugilaç
medicaltıbbi
medicineilaç
kişilerdentistdiş doktoru
tıp bilimibiologybiyoloji
uykuasleepuykuda, tembel
dreamrüya
sleepuyumak, uyku
B1doğum/ölümlifecyclebreathnefes, soluk
breathenefes almak
livingyaşam
ölümburygömmek
killingöldürme
hastalıkhastalık türüinjureyaralamak
injuredyaralı
sebeppoisonzehir
poisonouszehirli
organiç organmusclekas
throatboğaz
tonguedil
vücut bölümlerichestgöğüs
faceyüz
handel
headkafa
lipdudak
nailtırnak
toeayak parmağı
tedaviilaçexaminemuayene etmek
iyileşmetreattedavi etmek
treatmenttedavi
operasyonoperationoperasyon
teşhissymptomsemptom
B2doğum/ölümlifecyclefeedbeslemek, beslenmek
ölümdeadlyölümcül
hastalıkgenelpatienthasta
hastalık türüAIDSAIDS
blindkör
cancerkanser
disabilitysakatlık
disabledengelli
feverateş
obesityşişmanlık
progressiveilerleyen, ağırlaşan, hastalık
strokeinme
woundyara
sebepbacteriabakteri
immunebağışık
infectionenfeksiyon
organiç organjointbağlantı,eklem
lungakciğer
skullkafatası
vücut bölümleribreastgöğüs
cheekyanak, küstahlık etmek
elbowdirsek
hipkalça
nervesınır
organorgan
palmavuç içi
stanceduruş
thumbbaşparmak
wristbilek
tedaviilaçcomprehensivekapsamlı,  comprehensive care, kapsamlı bakım,(tıp)
lenslens
medicationilaç
pillhap
stimulateorganı uyarmak
iyileşmehealiyileşmek
healthcaresağlık hizmeti
recoverkurtarmak, geri kazanmak, iyileşmek, kurtulmak
strengthengüçlendirmek, he advises an application of fluoride to strengthen the teeth
vitaminvitamin
kişilernursinghemşirelik
surgeoncerrah
operasyonsurgerycerrahlık
undergoolmak, geçirmek, to undergo surgery: ameliyat olmak.
tesisambulanceambulans
clinicklinik
teşhiscureçare
tıp bilimibiologicalbiyolojik
evolutionevrim
evolveevrim geçirmek
genegen
geneticgenetik
uykumonstercanavar
vitalhayat için gerekli. vital functions: hayat için gerekli işlevler.
C1doğum/ölümölümburialcenaze töreni
cemeterymezarlık
fatalölümcül
funeralcenaze
gravemezar
lethalöldürücü
hastalıkhastalık türüacuteakut
bleedkanamak
chronickronik
complicationkomplikasyon, zorluk
weakenzayıflatmak
sebepdeficiencyeksiklik
epidemicepidemi, salgın, yaygın
infectbulaştırmak
neglectihmal etmek
outbreaksalgın
organiç organfleshet
gutbağırsak
kidneyböbrek
liverkaraciğer
spineomurga
veindamar
vücut bölümlerilapkucak
limbuzuv
robustgüçlü
tedaviilaçdosedoz
inhibitengellemek. medicine inhibited the spread of the disease.
injectenjekte etmek
injectionenjeksiyon
prescribeReçetelemek
prescriptionreçete
stimulusuyaran
kişilerphysiciandoktor
practitionerpratisyen
operasyondonorverici
surgicalcerrahi
tesisclinicalklinik
wardkoğuş (hastanede koğuş)
teşhisdiagnoseteşhis koymak
diagnosisTeşhis
pulsenabız
remedyçare
specimen(tahlil edilecek) idrar/kan vb.to take a specimen of someone’ blood
tıp bilimievolutionaryevrimsel
yazmakA1genelwriteyazmak
writeryazar
writingyazı
içerik düzenlemepagesayfa
paragraphparagraf
içerik oluşturmadictionarysözlük
wordsözcük
yazı türleriarticlemakale
okumakreaderokuyucu
A2genelauthoryazar
içerik düzenlemeintroductiongiriş
içerik oluşturmatextmetin
yazı türleriessaymakale
fictionkurgu
B1genelwrittenyazılı
içerik düzenlemechapterbölüm
summarizeözetlemek
summaryözet
içerik kontrolüeditoreditör
içerik oluşturmanotenot
quotealıntı
yazı türleripoemşiir
poetşair
poetryşiir
B2genelclerkkatip
inkmürekkep
içerik düzenlemeindexdizin
outlineanahat
içerik kontrolüeditdüzenlemek
editorialeditoryal
içerik oluşturmadotnokta
notebooknot defteri
precisedikkatli, itinalı, özentili. precise handwriting.
yazı türlericontroversialtartışmalı,a controversial speech/book
novelistromancı
C1geneloriginateçıkmak, doğmak, meydana gelmek. Her book originated in/from a short story.
içerik düzenlemecontentiçerik
directoryrehber, dizin, adress directory
içerik kontrolücopyrighttelif hakkı
içerik oluşturmacompilederlemek
delicatenarin, zarif, delicate handwriting.
discoursesöylem
insertionekleme, yazıya satır ekleme
manuscriptel yazması
methodologymetodoloji
precisionkesinlik
yazı türleribiographybiyografi
compositionkompozisyon
novelroman
remainskalıntılar, yazar öldükten sonra basılan eseri.
yemekA1baharatpepperbiber
genelbreakfastkahvaltı
eatyemek
foodgıda
lunchöğle yemeği
mealyemek
içecekcoffeekahve
drinkiçmek, içki
teaçay
wineşarap
lokantadinnerakşam yemegi
dishtabak
menumenü
restaurantrestoran
waitergarson
meyve/sebzeappleelma
bananamuz
carrothavuç
fruitmeyve
juicemeyve suyu
onionsoğan
orangeportakal
potatopatates
tomatodomates
vegetablesebze
pişirmehazırlanmış yemekbreadekmek
meatet
ricepirinç
saladsalata
sandwichsandviç
soupçorba
ön hazırlıkcheesepeynir
eggyumurta
salttuz
yöntembuttertereyağı
cookingyemek pişirmek
tatlıcakekek
chocolateçikolata
milksüt
sugarşeker
yemek yemekdeliciouslezzetli
hungry
A2baharatsaucesos
lokantachefşef
forkçatal, savurmak, çatallaşmak
platetabak
spoonkaşık
meyve/sebzebeanfasulye
freshtaze
lemonlimon
nutfındık
pişirmehazırlanmış yemekbeefsığır eti
recipeyemek tarifi
ön hazırlıkoilsıvı yağ
yöntemboilkaynamak, haşlamak
cookpişirmek
cookerOcak
tatlıbiscuitbisküvi
jamreçel
sweettatlı
yemek yemektastetatmak, tat, lezzet
B1baharatspicybaharatlı
lokantapourdökmek, akıtmak, dökülmek
reservationrezervasyon
settingyerleştirme, dizme, dekor
tipipucu, bahşiş
pişirmeön hazırlıkcutkesmek
flourun
freezedonmak
frozendondurulmuş
graintahıl
mixkarıştırmak
mixturekarışım
slicedilim
yöntembakefırında pişirmek
frykızartma
heatingısıtma
pantava
pottencere
yemek yemekbiteısırmak
B2baharatbitteracı
plain(yemek) baharatsız, sade. plain food.
spicebaharat
lokantaportionkısım
meyve/sebzerawçiğ, ham
pişirmehazırlanmış yemekchoppirzola
ön hazırlıkmixedkarışık
purearı, saf, temiz, halis, katışıksız. pure food/water.
spilldökmek
spreada) sürme(k).to spread butter on the bread.
yöntemsteambuhar
yemek yemekflavourlezzet
hungeraçlık, özlem, istek
starveaçlıktan ölmek
swallowyutmak
C1genelcateryiyeceklerin hazırlama ve sunumunu üstüne almak,to cater for a banquet
expiresona ermek
preservationkoruma
içecekcocktailkokteyl
grindöğütmek, she grinds fresh coffee beans
twistçevirerek açmak
meyve/sebzeextractektre, konsantre meyve suyu:  vanilla extract
pişirmeön hazırlıkblendkarışım
complementTamamlayıcı şey,A good cup of coffee is a complement of good meal.
cuttingkesme
squeezesuyunu sıkmak
stirkarıştırmak
tatlıdissolveeritmek, sugar dissolves in water
yemek yemekappetiteiştah
dipdaldırma ve çıkarma, dip in sauce
suckemmek (ağızla)
yön bulmaA1adres tarifiaboveyukarıda
addressadres
centreMerkez
downaşağı
leftsol, kalmak
returndönüş
rightsağ
turndönmek, çevirmek
upyukarı
yöneastdoğu
northkuzey
southgüney
westbatı
A2adres tarifibackgeri
directionyön
routerota
straightdüz
B1adres tarifibackwardsgeriye doğru
centralmerkezi
yöneasterndoğu
northernkuzey
southerngüney
westernbatı
B2adres tarifidownwardsaşağı doğru
forwardileri, ileriye doğru
navigationnavigasyon
upwardsyukarı
C1yön vermeadversezıt, ters, adverse winds: zıt (yönde esen) rüzgârlar.
divert(başka tarafa) yöneltmek, yolunu değiştirmek/çevirmek.
rotatedöndürmek
spindöndürmek
zamanA1aylarMayMayıs
AprilNisan
AugustAğustos
Decemberaralık
FebruaryŞubat
JanuaryOcak
Julytemmuz
Junehaziran
marchmart
monthay
Novemberkasım
Octoberekim
Septembereylül
geçmişagoönce
beforeönce
oldeski, yaşlı
genelduringsırasında
momentan
gün içiafternoonöğleden sonra
eveningakşam
midnightgece yarısı
morningSabah
nightgece
todaybugün
tonightbu gece, bu akşam
günlerdaygün
Fridaycuma
MondayPazartesi
Saturdaycumartesi
Sundaypazar
Thursdayperşembe
tomorrowyarın
TuesdaySalı
Wednesdayçarşamba
weekhafta
weekendhafta sonu
yesterdaydün
mevsimautumnsonbahar
summeryaz
winterkış
saatclocksaat
hoursaat
o’clocksaat
uzun dönemcenturyyüzyıl
modernmodern
perioddönem
yılyearyıl
A2geçmişancienteski, antik
pastgeçmiş
recentlyson günlerde
gelecekfuturegelecek
genelclassicalklasik
immediatelyhemen
günlereverydayHer gün
mevsimfallinmek, düşmek, sonbahar
seasonmevsim
sıklıkregulardüzenli
B1geçmişoncebir zamanlar
genelemergencyacil durum
immediateacil
günlerconsist ofbirşeyden meydana gelmek, A week consists of seven days
dailygünlük
mevsimspringbahar
sıklıkcontinuoussürekli
uzun dönemforeversonsuza dek
yıldecadeon yıl
B2aylarmonthlyaylık
geçmişformereski
formerlyvakti zamanında
gelecekafterwardsdaha sonrasında
genelclassicklasik
currentşimdiki
durationsüre
instantanlık
progressilerlemek, (zaman) geçmek.The year is progressing, it will soon be autumn.
timezaman
timingzamanlama
urgentacil
gün içiovernightbir gecede
günlerweeklyhaftalık
sıklıkfrequencysıklık
frequentsık
permanentkalıcı, sürekli, daimi
uzun dönemcontemporarymodern
eraçağ
lifetimeömür boyu
yılannualyıllık
annuallyyıllık
C1geçmişlong-standinguzun süredir devam eden
gelecekforthcominggelecek
imminenteli kulağında, pek yakın
upcomingyaklaşan
gün içinoonöğle vakti
saatminutedakika
sıklıkincidenceoluş sıklığı (arzu edilmeyen bir olayın)
persistentkalıcı, sürekli, persistent noise.
uzun dönemendlesssonsuz
eternalsonsuz
lifelongömür boyu
long-timeuzun zaman
yılensuebiri öbürünün ardından gelmek. the ensuing year: ertesi yıl.

 

Tavsiye yazı: Hafıza teknikleri: Hafızanızı geliştirmeniz için 29 Altın Yöntem [Bilim destekli]

Bu yazıyı çevrenle paylaş;
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir